#2

824 26 10
                                    

   Sonunda gelmiştim okulun önüne. Oldukça eski ama güzel bir yapıydı. Koskoca bahçesinde sadece kuşlar ve kediler vardı. Öğrenciler çoktan derse girmiş olmalı diye düşündüm , daha fazla zaman kaybetmeden girişe yöneldim.

Öğretmenler odasının 3.katta olduğunu öğrenmiştim, burada çalışan kuzenimden. Okulun müdür yardımcısıydı Min Yoongi ama ben ona Suga Hyung diyordum. İçeri girdiğimde elinde kahvesiyle oturmuş camdan dışarıyı izliyordu.

Kapının sesinden irkilmiş olacak ki hemen arkasına döndü ve göz göze geldik. Gülümseyerek kahvesini masaya bıraktı ve yanıma geldi. Sevecen bir kucaklaşma sonrasında biraz sohbet ettik. Gireceğim sınıflar, listeler, belgeler tamamlandıktan sonra ikinci derste derse girebileceğimi söyledi.

Teneffüs zili çaldığında kahve almak için okulun kantinine adımladım. İçeri girdiğimde çok kalabalık olduğununu farkettim ama alışkanlık haline getirdiğim için buradan kahve almadan çıkmak gibi bir niyetim yoktu.

Büfeye yönelip kahve makinesine doğru ilerlemeye başlamıştım ki duyduğum sesle yere çivilendim. Yanlış duyuyorum zannetmiştim çünkü bu ses sabahki çilek çocuğun sesiydi.

Cılız bir sesle "beni rahat bırakın, lütfen" diyordu. Hızlıca arkamı dönüp sese doğru ilerledim. Kenarda bir çember ve yerde iki büklüm bir çocuk gördüm. "Sürtük seni, ailen senin gibi bir çocuğu olduğu için utanıyordur.", "Nesin sen kız mı erkek mi, erkekliğin yüz karasısın."

Bu cümleleri duyduğumda gözüm döndü ve arkası bana dönük çocukları sinirle ittim. Yerde dizlerini karnına çekmiş çilek çocuğu gördüm, yemin ederim içimde bir şeyler koptu. Yüzünü avucumun içine aldım, ağlıyordu.

Sinirle ona bunu yapanlara baktım. Onlarla sonra görüşecektim. Aralarından iri yarı bir tanesi "Bu da yeni kurbanın mı, buna da mı veriyorsun?" dedi alaycı bir şekilde. Ayağa kalktım ve tam yüzüne yumruğumu geçirecekken Suga Hyung elimi havada yakaladı.

Kulağıma doğru eğilip "ben hallederim, ilk günün ve öğretmensin, bir olaya karışma." dedi.
Aniden arkama döndüm elleriyle kulaklarını kapatmış Taehyung'ı gördüm ve hemen kucağıma alıp kalabalığı yararak Suga Hyung'ın odasına yöneldim.

Kapıyı içeriden kilitleyip sakinleşmesini bekledim onu koltuğa bıraktıktan sonra. Masadaki bir şişe suyu açtım ve titreyen ellerle içmesi için ona uzattım.
Yüzüme bile bakıyordu, saçları terden ve gözyaşlarından ıslanmış, hıçkırıkları odayı dolduruyordu.

Yüzünü ellerimin arasına alıp kafasını kaldırdığımda gördüğüm manzara içimi yerle bir etmişti. Baş parmaklarımla yüzünü yavaşça okşayarak gözyaşlarını sildim. Saçlarını ellerimle geriye taradım. Kıpkırmızı ve parlak gözleriyle sadece bakıyordu bana.

Çilek kokusu bir gıdım bile silinmemişti üzerinden. Birden kıkırdamaya başladı, şaşkınlıkla yüzüne baktığımda istemeden ben de gülümsemeye başladım.

Kafayı yiyecektim tanrım, çok güzeldi, gerçekten çok. Neye gülüyorsun bakalım dedim sahte bir kızgınlıkla. "Kızmayın ama şuan sevimli bir tavşana benziyorsunuz." dedi içimi ısıtan bir sesle, tek kaşımı kaldırıp "Öyle mi dersin?" dedim.

Ciddi bir bakışla sorgular gibi baktığında surat ifadesi o kadar tatlıydı ki. "Tavşanlar tehlikeli hayvanlardır küçük" dedim ve birlikte kahkaha attık saçma bir şekilde.

Gülüşlerime karışan gülüşleri tapılasıydı. Son bir kez yanağını okşayıp kapağını önceden açtığım suyu uzattım o narin ellerine. Suyu içtikten sonra ortamı bir sessizlik bürüdü.

Biraz kırgın, biraz müteşekkir bir bakış attı ve bakışlarının kalbime saplandığını düşünüyordum, yoksa bu acının başka bir anlamı olamaz diye düşündüm. "Teşekkür ederim, bu iyiliğinizi unutmayacağım efendim, yeniden teşekkür ederim." deyip hızla kalktı yerinden, refleks olarak tuttum bileğini.

Biraz sert olmuş olacak ki acılı bir ses çıkardı, heyecandan ne yapacağımı bilmiyordum ki. Aferin dedim içimden, vallahi malsın Jungkook. Ayağa kalkıp "Şey ben özür dilerim refleks oldu, kapı kilitli dur açayım. " dedim, yine aynı buruk gülümsemeyle gözlerimin içine bakarak, " Sorun değil efendim. " dedi.

Hemen kapıya yönelip anahtarı çevirdim bir kaç kere. Sonra kapı koluna elimi attım ama defalarca kez denesem de açamadım kapıyı. " Bir şey mi oldu bayım? " dedi Taehyung havayla karışık. "Kapı açılmıyor." dedim telaşla.

Suga Hyung'ı aramak için elimi cebime attığımda derin bir siktir çektim kendi kendime, telefonum öğretmenler odasındaki kabanımda kalmıştı. Şaşkın bir ifadeyle Taehyung'a baktığımda komiğine gitmiş olacak ki hoş bir gülümseme açmıştı yüzünde. Ben de kendi halime gülmeye başladım. "Neyse artık bekleyeceğiz" dedim sıkıntılı bir sesle. Ama içimde filler tepiniyordu kalıbıma yakışmayan şekilde.

Onunla aynı ortamda bulunma düşüncesi midemde kasılmalara neden oluyordu. Ne kadar bekledik bakışarak bilemiyorum ama birden kapıya vurma sesi sardı odayı. "Suga Hyung, kilitli kaldık aç kapıyı" dedim yüksek bir sesle.

"Tamam Jungkook bekle biraz." dedi. Garip garip sesler geliyordu dışarıdan. Kapıyı söküyolar herhalde diye düşündüm. Ardından kapı açıldı ve hyung'ım girdi içeri. Sadece baktı bize ve Taehyung'a dönerek "Sen sınıfına git oğlum, ben onlara gereken cezayı vereceğim." dedi güven dolu bir gülümsemeyle.

Taehyung teşekkür ederek çıktı odadan ve titrek adımlarla yürüdü koridoru. Hala arkasından bakıyordum. Suga Hyung'a dönerek "O çocukların hepsinin adını, soyadını öğrenmek istiyorum. Minik bir hesap kapatmam gerekiyor Hyung" dedim,

Suga Hyung mal mısın bakışı atarak "Sen bir öğretmensin ve bunu yapamazsın. Ben gerekli olanı yapacağım sen karışma" dedi.

"Ben sinirlenince neler yapabiliyorum en iyi sen bilirsin hyung, bunu kendim yapmayacağım ama birinin bunlara bir ceza vermesi gerek." dedim burnumdan soluyarak. Kafasını iki yana sallayıp burnunu kaşıyarak "bu işte bir parmağımın olduğu öğrenilirse ikimiz için de kötü olur Jungkook. Lütfen direkt olarak sen halletme bu işi, yoksa olmaz, tamam mı? Ve bu arada bugünlük girme derslere, zaten çok geç kaldın. Yarın başlarsın" dedi.

"Tamam Hyung, güven bana." dedim. Odadan hızla çıkıp kabanımı da öğretmenler odasından aldıktan sonra dışarı çıkıp derin bir nefes çektim ciğerlerime. Aklıma yine geldi o güzel koku. Yüzümde nedensiz bir gülümseme bıraktı...

STRAWBERRYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin