#4

525 20 31
                                    

Yine her zamanki gibi bir gün başlamıştı. Hayatımın her günü kopyala yapıştır yapılmış gibiydi. Zaten depo işlerini olabildiğince azaltmıştım bu aralar. O kadar adam hallederdi illaki. Dün eve kalbim kıçımda gelmiştim açıkçası. Böyle bir insan değildim ama beni böyle biri yapmasına kapılmıştım belki. Yüzümde yarım bir sırıtışla kalkıp giyindim.

Onu biraz daha fazla görme umuduyla erken çıkmaya gayret ettim. Ama kasıntı durmamak için dünkü gibi takım elbise değil de bugün daha sportif giyinmiştim. Siyah bir sweat, siyah bir pantolon ve tahmin ettiğiniz gibi onlarca takı. En sevdiğim parfümü de sıkıp, kulaklığı kulağıma takıp adımlamaya başladım okula doğru.

Şarkıdan sıkılıp kulaklığımı çıkardım bir süre sonra. Tam onun evinin yanından, geçen gün kedileri sevdiği yerden, geçerken kapının açılma sesi geldi. Kalbim tekledi her zamanki gibi. Sonradan beni görmüş olacak ki hızlıca yanıma sokulup "Günaydın Bay Jeon, nasılsınız?" dedi. Kokusu yine ele geçirdi ciğerlerimi. Sırf bu koku için 100'lerce adam öldürebilirdim. Canice geliyor kulağa ama prensip meselesi.

Dünü hatırlayıp kızarmaya başlıyordum ki düşüncelerimden sıyrılıp "Günaydın Çi- Taehyung, iyiyim sen nasılsın?" dedim titrek bir sesle. Kendime lanet okuyordum, Jeon Jungkook'un sesi titriyordu. "Ben de iyiyim efendim." dedi sakinleştirici sesiyle.

Hipnoz oluyordum o konuşmaya başladığında. Her şeyi bırakıp sadece sesinde, kokusunda, O'nda kaybolmak istiyordum. Bakışlarımı yere sabitlemiş yürürken bağcığının açık olduğunu farkettim. Aniden eğilmemle düştüğümü zannetmiş olacak ki refleksle tuttu pazularımdan.

Yine nefesim kesilmişti ve bu beni baya zorluyordu. Her hareketinden etkileniyordum ve bu sağlığıma zararlıydı. Sonradan utanıp çekti o uzun ince parmaklarını yanan kollarımdan. Hemen bağcıklarına iki düğüm attım ve sinsice bir hareketle ayağa kalkarken bacağına elimi sürttüm nazik bir tavırla.

İyice yaklaştığında nefesini tuttuğunu hissettim. Benden etkilenmesi midemde değil kelebek, gergedanların uçmasına neden olmuştu. "Dikkat et, düşersin bağcıklarını bağlamadan." dedim hırıltılı bir sesle.

Hemen kendini geri çektiğinde kıpkırmızı kesildiğini farkettim bembeyaz teninin. Adımlarını hızlandırarak hiçbir şey demeden yürümeye başladı. Gülümseyerek izlemeye devam ettim arkasından. Gözden kaybolduktan sonra anca çıkmıştım transtan. Saate baktığımda geç kalmak üzere olduğumu farkettim.

Okula geldiğimde tek tük son sınıflar dışında kimse yoktu bahçede. Hemen içeri girip dersine gireceğim ilk sınıfa yöneldim. İlk iki ders bittikten sonra dersim yine miniğimin sınıfınaydı. Daha ders zili çalmamış olduğu halde biraz daha görebilmek için sınıfına gittim.

Her zamanki gibi cam kenarında oturmuştu. Birden yanındaki çocukları görmemle sinir kat sayım mitozla çoğalmaya başladı sanki. Birinin yaptığı kağıttan uçak tam kafasına çarptı Taehyung'ın. Bişey demiyor, sadece gözlerini kapatmış gitmelerini bekliyordu. Hemen gittim yanlarına, "Siz ikiniz bir gelsenize benimle. " dedim sinirli bir sesle.

Sınıfın dışına çıkarıp isimlerini not aldıktan sonra yine o günkü gibi omuzlarından ittirip içeri girdim. Şanslarını iyi kullanmamışlardı ve üzülerek söylüyorum ki minicik bir hesaba tabi tutulacaklardı akşam. Yeniden Taehyung'ın yanına yöneliyordum ki çalan zille yerime geçmek zorunda kaldım. D

erste bir şekilde konuşuruz, matematik zaten en sevdiği ders diye düşündüm. Öyle de olmuştu. "Evet arkadaşlar, sayfa 70'i açın ve trigonametrik problemleri çözmeye başlayın, 15 dakikanız var." dedim ve masama geçtim. Not aldığım iki zorbanın isimlerini baş yardımcım Namjoon Hyung'a attım. Hallederim mesajı aldığımda memnuniyetle telefonumu cebime koydum ve sıralar arasında gezinmeye başladım.

Flörtüymüşüm gibi davranan kızları susturup Taehyung'la dönüp "Bu problemi bizim için çözer misin Taehyung?" dedim gülümseyerek. Elimdeki kalemi parmaklarıma dokunarak almıştı yine ve benim içim geçmişti, şaşırmayalım artık. Soruyu tüm ayrıntılarıyla anlatarak çözüyordu ve ben sesinde tam da istediğim gibi kaybolmuştum.

Birden önümde beliren ve elleriyle görüp görmediğimi yollayan sevimli şeye baktım. Yemek istiyordum ağzını yüzünü. Bu nasıl bir sevimlilikti tanrı aşkına? "H-Ha Efendim" dedim irkilip. "Çözdüm hocam, kontrol edelim mi sonucu? " dedi kahküllerini kemikli parmaklarıyla geriye iterek. Gözümü elinden ayırmayarak onayladım. Sonra elinden kalemi alıp çözümü kontrol ettim, eksiksiz çözmüştü ama aklıma birden bir fikir geldi. "Aferin Taehyung, çok güzel çözmüşsün ama bir yerde hatan var, bugün işin yoksa anlatabilirim." dedim. "Olur hocam, çok teşekkür ederim." dedi ve sırasına geçti.

Bir iki problemi daha çözdükten sonra zil çaldı ve ben günün geri kalanında ona başbaşa ders anlatma düşüncesiyle heyecanlanıyordum. Nihayetinde son ders de bitmiş ve öğrenciler dağılmaya başlamıştı. Taehyung'ın sınıfına yöneldim ki içeri girdiğimde gördüğüm iki sarmaşık bedenle beynimde şimşekler çakmaya başlamıştı. Taehyung, bir çocuğa tüm içtenliğiyle sarılmış, kafasını boyun girintisine gömmüştü...

STRAWBERRYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin