#3

613 18 18
                                    

Dün okuldan çıktıktan sonra depoya uğrayıp evime geçtim. Şömine karşısında saatlerce oturup içtim. Her boşalan kadehimde içime daha da doldu Taehyung'ın yokluğu. Aşıktım, ama eli kolu bağlı oturuyordum. Tanışalı bir gün olmuştu daha ama ilk defa ilk görüşte aşka inandım. Aniden çaldı telefonum, Suga Hyung'tı arayan. Açmakla açmamak arasında kalıp, açmadım. Yarın zaten yan yana olacaktık. Alkolün verdiği uyuşukluk hissiyle yalpalayarak banyoya gidip kendimi soğuk suyun altına bıraktım. Yarım saat öylece durup, ardından havlumu alıp odama geçtim. Kendini yüzüstü yatağa bıraktım. Sonrasını hatırlamıyorum, uyuyakalmışım.

Sabah yine güne küfrede küfrede başlıyordum ki aklıma okula gideceğim geldi. Hızlıca fırladım yataktan. Sabah rutinim olan ılık duşu hallettikten sonra aynanın karşısına geçtim. Gösterebileceğim özeni max hale getirdim. Siyah takım elbisem, gümüş takılarım, kalın yüzükleri ve kıvırcık uzun saçlarımla oldukça iyi görünüyordum. Ama Taehyung'ın beni beğenemeyeceğini düşünüp kendi kendimi yiyordum diğer yandan. Hafif bir makyaj da yaptıktan sonra çıktım evimden. Okula doğru attığım her adımda heyecanla dolup taşıyordu içim.

Dün karşılaştığımız sokağın her köşesine dikkatle bakıyordum. Aniden gülümsemem yüzümde dondu, ya yine zorbalık yapıyorlarsa benim miniğime diye geçirdim. Adımlarımı olabildiğince hızlandırdım. Okulun girişindeki bankta arkası dönük ama yanındaki kedilerle oynayan çocuğu görmemle dizlerimin bağı çözüldü. Oydu işte, tek bakışıyla bile beni etkileyen o masum çocuk. Yaptığım şey yanlıştı ama en güzel yanlışım buydu. Nasıl hissettiğini sormak bahanesiyle yanına gitmeye karar verdim. İyi ki erken gelmişim bugün dedim kendi kendime. Yakınlaştıkça yavaş yavaş aynı sarhoş edici koku işliyordu her zerreme. Aniden yanına döndüğünde göz göze geldik.

O mükemmel gülüş açtı suratında yine, kayıtsız kalamazdım böyle bir güzelliğe, ben de gülümsedim. "Otursanıza efendim." dedi narince. Hemen yanına oturdum çevik bir hareketle. "Nasılsın, iyi hissediyor musun?" dedim. Boşluğa baktı saniyelerce. Onu üzgün görmenin bahsi bile sinirlenmeme yetiyordu. Birden tenimde bir sıcaklık hissettim. Bakışlarımı yerden kaldırıp kucağındaki ellerime çevirdim. Ellerimi o kadar sıkmışım ki mosmor olmuşlar. O da ellerini elimin üstüne koymuş yapmamı engellemeye çalışıyordu. Şaşkın bir ifadeyle yüzüne baktım. Tam ağzımı açacakken zil çaldı, o da görürlerse yanlış anlarlar diye bir şey demeden hızlıca kalktı banktan.

Yanımdaki kediler, yüzümdeki kırmızılık, ben ve duygularım kalmıştık o bankta. Utanmıştım. Ellerini ellerimde hissetmek kan akışımı hızlandırmıştı. Gülümsüyordum sadece. Birden yerde parlak bir şey dikkatimi çekti, eğilip alıp onu. Gümüş bir bileklikti, ucunda T harfi sallanan. Derin bir iç çektim ve ceketimi iç cebine koyup sağımdaki kediyi okşadıktan sonra kalktım banktan.

Suga Hyung'la biraz konuştuktan sonra (dün telefonunu açmadığım için sinir küpüne dönmüştü, konuşmaktan kastım o bağırdı ben dinledim) gireceğim sınıfların listesini alıp ilk sınıfa yöneldim. 11/F'ydi. Kapının önüne geldiğimde içeride kıyametin koptuğunu falan düşündüm, öyle bir gürültüydü. İçeri sakince girdim ve masama oturdum. Tek tük sesler dışında herkes konuşmayı kesmiş bana bakıyordu. Taehyung için hazırlanayım derken modele dönmüştüm, haklıydılar bakmakta.

Sınıfa göz gezdirdiğimde herkesle göz göze geldim. Hemen sınıf listesini alıp yoklamaya başladım. Tanışma faslı uzamasın diye yapmıştım bunu. "Adını okuduğum kişi elini kaldırsın." dedim ve hızlı hızlı okumaya başladım isimleri. Listenin sonuna gelmiştim. "Taehyung" dedim son olarak, "Kim Taehyung". Ses çıkmamıştı sınıftan. "Kim Taehyung nerede?" dedim. En ön sırada oturan bir iki kız eliyle cam kenarındaki en arka sırayı işaret etti. Ayağa kalkıp yürümeye başladım o sıraya doğru.

Bir elini çenesine dayamış, sessizce dışarıyı izliyordu. Şu an gördüğüm manzara tapılasıydı. "Kim Taehyung" dedim narin bir sesle ama duymamıştı. İkinci kez seslendiğimde irkilerek yanına döndü. "Ş-Şey ben özür dilerim, dalmışım. Kusura bakmayın efendim." dedi titreyen sesiyle. Kıyamazdım ki ben ona. Gülümseyerek, "Sorun yok." dedim. Minnettar bir gülüş sundu yine. Kalbimi hissetmiyordum. Ömrüm boyunca o derin gözlerinde kaybolmak istedim. Evet size saçma gelebilir, ama ben bunun hayalini kurdum. Biraz bakışmanın ardından arkamdaki kızların fısıldaşmalarıyla yeniden masama döndüm. Ders tamamen tanışmayla geçti.

"Sevgiliniz var mı?, Evli misiniz?, Ne tür kızlardan hoşlanırsınız?" diye rahatsız ederken beni onun dışındaki herkes, o ağzını açmıyordu. Herkes beni yiyecek gibi bakarken o yüzüme bile bakmaya utanıyordu. Evet dedim Jeon Jungkook, ömrünü bu çocuğa adayabilirsin pişman olmadan. Buldun diğer yarını...

Onların dersinden çıktıktan sonra diğer sınıflara da girdim sırasıyla. Ama sürekli onun etrafında olmaya özen gösterdim, zorbalık yapmasınlar, çilek kokulu bebeğimi üzmesinler diye. Akşam evine girdiğinden emin olduktan sonra da kendi evime yöneldim.

Akşam üstüme montumu alıp dışarı çıktım. Markete uğrayıp bir şeyler alırım, biraz temiz hava iyi gelir diye düşündüm. Kulağımda kulaklık, ellerim cebimde girdim markete. Alacaklarımı alıp kasaya yöneldim ki beynimde şimşekler çaktı. Yine aynı kokuyu alıyorum, kesin delirdim diye düşündüm kendi kendime.

Sonra "Bir tek o kullanmıyor ya çilek kokusunu Jungkook, saçmalamaya başladın." deyip kafamı iki yana salladım. Arkamdan biri omzuma dokunuyordu. Hızla arkama döndüm ki burun buruna geldim onunla. Evet hayallerimi süsleyen çocuktu o. "Hocam sıra bekliyoruz geç kaldım." deyip kafasıyla kucağındaki çilekli süt şişelerini gösterdi. Nefesi yüzümde değdiği her yeri yakıyordu. Sadece bakıyordum gözlerinin derinliklerine. Sıcacık nefesi donmuş yüzümü yangın yerine çevirmişti 2 dakikada. Sıradaki diğer müşterilerin homurdanmalarıyla geri çekilip parayı ödeyip hızlıca kendimi dışarı attım. Az önce ne yaşanmıştı öyle?...

STRAWBERRYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin