#6

497 19 8
                                    

Hemen kalktım yatağından miniğimin. Kalktığımdan emin olunca yüzünde gülümsemeyle içeri yöneldi Taehyung. Ben de banyodaki işlerimi halledip bana kıyafet vermesi için seslendim. Hemen geldi, "bekleyin efendim. " dedi ve yeniden yatak odasına yöneldi. Elinde pembe bir hoodie ve siyah bir mom jean'le gelmişti. Tam onun tarzıydı, bugün bunları giyecektim mecburiyetten. Çünkü dün giydiğim elbiseler alkolle yıkanmış kadar kötü kokuyordu ve kirlilerdi.

Mahcup bir gülümsemeyle aldım elinden giysileri ve üzerimdeki tişörtü sıyırdım hemencecik. Kafamı kaldırdığımda far görmüş tavşan gibi yarı çıplak vücuduma baktığını gördüm. Yüzünü mıncırmamak için zor tutuyordum kendimi. Göz göze geldiğimizde çapkın ifadeyle üzerine doğru yürümeye başladım. Ben üzerine ilerledikçe o geri geri ilerledi. Kapıya çarptığında kafasını yerden kaldırıp yoğun bakışlarıyla baktı gözlerimin içine. Kolumu uzatıp arkasındaki havluyu aldım kapının arkasındaki askılıkta asılı olan. Şok olmuş ve biraz da kırgın bir şekilde baktı suratıma.

Aldığım havluyla yüzümü kuruladım ve Taetae'nin pembe hoodiesini geçirdim kafamdan. Ben üzerimi giyinirken o yeniden mutfağa geçmişti. Tamamen hazır olduktan sonra kendi evimmiş gibi mutfağına yöneldim Taehyung'ın. Gülümseyerek elindeki geçen gün aldığı çilekli sütüyle telefonuna bakıyordu. Geldiğimi farketmesi için sahte bir şekilde öksürdüm. Kıkırdayarak kafasını kaldırdı telefonundan. "Buyrun hocam, içer misiniz bilmem ama size kahve yaptım. Daha var okulun açılmasına." dedi. Masaya geçip kahvaltı ettik. Oldukça sohbet ettik ve daha samimiydik. Bir nevi zincirlerini kırmıştı. Sonrasında saate baktığımızda neredeyse geç kaldığımızı farkederek apar topar kalkıp çıktık evden. Yine dışarıdaki kedilere de mama verip okula doğru yürümeye başladık. Oldukça mutlu hissediyordum. Mükemmel bir histi bu.

Dersler aynı monotonluğuyla devam ederken birden gelen bir aramayla daha da iyi hissetmiştim. En yakın arkadaşım, abim, ailemdi kendisi. SeokJin Hyung. Küçükken Seoul'den yeniden Busan'a taşındığımızda o da yeni gelmişti Busan'a. Benle Suga Hyung'ı her zaman, her şeye karşı korurdu. Grubumuzun annesiydi o. Ha bir de Hobi Hyung var ama o şimdi yurtdışında, master yapıyor.

Evet, Jin Hyung aramıştı. Son iki dersim boş olduğu için iyice konuşup hasret gidermiştik. Sonra aniden "Jungkookie~ Aslında sürpriz yapacaktım ama şimdi öğrensen iyi olur. Bir yıldır Suga yanına gelmem için yapmadığını bırakmadı. Şimdi hallolmuş tayin işlerim, yeniden birlikte olacağız yakında, yarın biniyorum uçağa. Hadi yine iyisin kerata. " dedi gülerek. (Bu satırı okuduğunda cam silme sesini duymayan army değildir.) Bugün gerçekten hayatımın en güzel günü falandı. Bayağı güzel bir konuşmanın ardından Suga Hyung beni yanına çağırdı.

" Jungkook, şu isimlerini aldığın çocuklar hastanelik olmuş farkında mısın? Bu işi senin yaptırdığım farkedilirse öğretmenlikten men edilirsin. Neden dikkatli olmuyorsun?" dedi kükreyerek.
"Kim bilecek sanki hyung, kasma bu kadar." dedim rahat bir şekilde.
"Ah Jungkook, Ah" dedi kafasını iki yana sallayarak. Sonrasında ikimiz de susmuştuk. Odadaki boğucu sessizliği bir kapı tıklama sesi bozmuştu. Jimin Hyung'ı gelen. Yüzünden hiç silinmeyen bulaşıcı gülümsemesiyle bana selam verip sevgilisinin yanına gidip öptü yanağından. Bu romantizmi kaldıramam diye düşünüp "Görüşürüz hyung ve yeng- eniş- aman Jimin Hyung" dedim gevşek bir sırıtışla. Sinirden ve utançtan kıpkırmızı olmuş Suga Hyung'ı gördüğümde kendime hakim olamadım ve bastım kahkahayı.

Tam üzerime doğru gelecekten hızlıca çıktım odadan kapıyı kapatarak. Doğaçlama bir ıslıkla Taehyung'ın sınıfının olduğu kata yöneldim. Yine aynı yerinde, aynı şekilde, kulaklıkla oturuyordu. İzledim bir kaç dakika bu insanüstü güzelliği. "Çok aşığım bee." diye geçirdim içimden. Aslında içimden olmamış olacak ki Suga Hyung kulağıma doğru uzanmış, kendince intikam alıyordu. Koskoca adamlar çocuk gibiydik.
Taehyung kulaklığını çıkarmış bize doğru bakıyordu. Utangaç bir gülümsemeyle el salladı bana. Midem kaynamaya başlamıştı. Suga Hyung yine aynı şekilde (boyu kısa olduğu için ayak uçları üzerinde yükselerek)  "Hadi yine iyisin Mafyacı Güzeli, yenge pardon enişte ile ilerlemişsiniz" dedi aynı gevşek ifadeyle. Kızmak istesem de kızamazdım, hoşuma gidiyordu çünkü. Ben de hemen el salladım ve gülümseyerek baktım yüzüne. Utanmış ve kafasını çevirmişti hemen çilekli bebeğim. Derin bir iç geçirip yürümeye başladım koca koridorda...

STRAWBERRYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin