sonun başlangıcı

51 17 21
                                    

Payiz Korel'i sırtlayıp yukarı çıkmaya başlamıştı. Merdivenleri tek tek çıkarken , artık zorlanmıyordu."Yani sırf bunun için miydi , yukarı çıkmama izin vermiyordun? Yaptığın çok ayıp." dedi. Bu esnada Korel biraz kendine gelmiş gibiydi. Payiz'in böyle kendi kendine konuşması onu şaşırtmıştı . Biraz hüzünlü, biraz tedirgin ama huzur doluydu. Uzun zamanadır bu kadar huzur dolu olmamıştı kalbi. Tam bayılacak iken birkaç cümle sarf etti ." Kimsin sen? Ellerin ,ellerin çok sıcak. Ya bana bakan bu deniz mavisi gözlerin. İçinde adeta kayboluyorum. Lütfen öyle bakmayı bırakır mısın? Zaten zar zor kalbime sahip çıkıyorum ." dedi ve bayıldı. Korel, kendini Payiz'in kollarına bırakmıştı.Teslimiyetin bu kadar saf ve temiz halini ilk defa hissetmişti Payiz . Yeni doğan bir bebeği taşırcasına dikkatli ve temkinliydi. Yatak odasına girdikten sonra yine bir anne şefkati ile Korel'i yatağa yatırdı
" Daha çok yolun var küçüğüm."dedi ve Korel'i çok sevdiği yatağıyla birlikte yalnız bırakıp gitti. Sabaha karşı Payiz halen ayaktaydı Uyuyamıyordu bir türlü. Çareyi kolyesiyle konuşmakta buldu. Belki de kolyesi izin vermiyordu uyumasına. Payiz kolyesine hitaben: " Sende mi uyumadın? Benim bir türlü uykum gelmedi. O kızı düşündüğümden değil de . Ne bileyim işte bana öyle bakmasý nedense hoşuma gitti. Zaten evin her tarafı onu sevdi baksana. Özellikle merdivenleri gördün mü? Benimle bile zar zor konuşurdu ama kapı çaldığında , uzun uzun beni tuttu ve bir şeyler anlatmaya çallıştı." Elini kolyesine götürdüğün de ,bir iki saç teli Payiz'in parmaklarınaa dolandı" Anladımmm. Sen bu yüzden uyumadın .Ama neden bana söylemedin ki? Sana yardımcı olurdum. Neee? Sende mi? Yani bunları kendine sakladın öyle mi?" Payiz iyice şaşırmıştı. Biraz da kızgındı sanki." Ne vardı bu kızda bu kadar abartılacak. O da sonuçta bırakıp gideceklerden biri fazla da abartmamak lazım." dedi ve kendini yine içerden kilitledi.

Kendini içeriden kilitlemek: ne kadar büyük fedakarlık, ne kadar da asil bir davranış. Çoğu insan bunun ne demek olduğunu bile bilmiyor. Fedakarlıktır çünkü etrafı incitmezsin , kendi derdinle başkasına zarar vermezsin. Asil bir davranıştır. herkesin harcı deðildir. Bunu yapabilmek için ruhunun aziz ve olgun olması lazım. Aksi takdirde yaptığın her eylemde pişmanlık duyarsın ve pişmanlıkta; bütün güzellikleri iflasa götürür .

Mutluluktan ağlayan insanlar varmış. Ne acı çünkü; bu tür insanların bencillikten başka hiç bir duyguları yoktur. Eğer ki biraz empati kurabilselerdi anlayacaklardı mutluluğun gülebilmek değil de kendi göz yaşlarını içmemek olduğunu. Acıyı bilmeyen hiç kimse gerçek mutluluğu anlayamaz. Sabah olmuştu yine .Terazinin hangi tarafı ağır basacaktı; yeni günün getirdikleri mi yoksa götürdükleri mi? Yine bilinmezlik yine soru işareti .Belki de böylesi daha iyidir düşünsene; hayatına adım atacak gereksiz onca insanı önceden biliyorsun. Düşüncesi bile insanı dipsiz bir kuyuya itiyor.

Korel gözlerini yavaşça açtı, etrafa baktı. Meraklı gözlerle bir şey arıyor gibiydi. Sanki küçük bir kız çocuğu gece rüyasında gördüğü kahramanı arıyor gibiydi. Birden hayal meyal bir şeyler hatırladı ;biri onu kucağında taşıyordu ve küçük bir cümle" Daha çok yolun var küçüğüm". Korel doğrulmaya çalıştı ama vücudunda bir kırgınlık ve şiddeti bir baş ağrısı vardı. Dün gecenin etkisi pahalıya mal olmuştu. Az sonra içeri biri girdi kapıyı bile çalmamıştı. Korel korkudan hemen yorganı üzerine çekti ve "Yuuhh. Ne yaptığınızı sanıyorsunuz? İnsan önce kapıyı çalar." dedi. Payiz biraz afallamıştı çünkü yıllardır yalnız yaşıyordu bu yüzden evinin herhangi bir yerine girdiğinde izin falan almıyordu. Tekrar dışarı çıkıp bu sefer kapıyı tıklatıp içeri girdi. " Oldu mu ? dedi. Korel tam o esnada gülmeye başladı. Payiz nedensiz bir şekilde gülen bu kıza sert bir ifadeyle "Gülmen bittiyse artık yatağımdan kalkar mısın? Acı çektiğini buradan görebiliyorum." Korel gülümsemesini kırık bir şekilde kesmek zorunda kalmıştı . Kendi kendine "Yatağı acı mı çekiyor? Yok daha neler. Yatak nasıl acı çeker? Bu adam kesinlikle deli hiç þüphe yok." Tabi bu esnada Payiz'in kaşları iyi çatmaya başlamıştı ve boynundaki kolyeye sıkı sıkı sarılmış gibiydi . Korel:" Kusura bakmayın hemen kalkıyorum." dedi. Ayağa kalktı ama yuvasından düşen bir yavru kuş misali tekrar yere düştü. Düşüşüne engel olmamıştı ama tekrardan kucağına almıştı Korel'i. Korel'in dün gece yaşadıkları bir bir gözlerinin önünden geçti. Yine o mavi gözler yine o sıcak eller." Payiz Korel'i tekrar yatağa yatırdı. Hemen içeriden termometreyi getirip ateşini ölçtü. Korel çok kötü bir þekilde üşütmüştü. Payiz :" Ne diye dün gece bahçedeydin? Bak fena bir şekilde üşütmüşsün." dedi. " Dün Payiz Bey gelecek dediniz .Bende geldim kapıyı çaldım ama gidin başımdan dediniz dedim daha gelmemiş Payiz Bey gelene kadar bekleyeyim." Payiz bir şey demeden yine gitmişti. Korel'in kafasında Payiz'in boynundaki kolye vardı. "Dünde o kolyeyle konuşuyordu. Az önce de benle konuşurken sürekli kolyesine sarılıyordu. Ama neden? offf. " dedi. Korel yine sorularla boğulmaya başlamıştı ayrıca dün gece sarf ettiği cümleleri hatırlayınca da yüzü kızarmıştı." Acaba dün öyle çaresiz bir şekilde saçmaladığım sözler yüzünden benim hakkımda kötü düşünmüş müdür ? " Korel bu düşünceler arasında gidip gelirken kapı çalınmıştı ve içeri Payiz girdi.
Elinde bir tas çorba vardı. Yandaki sehpayı çekip :" Al bu çorbayı iç. Soğuk algınlığına iyi gelir. Içtikten sonrada biraz dinlen."dedi ve dışarı çıktı. Korel çorbayı zar zor içmişti. Çünkü çok acıydı . Yastığa başını koyarken bir kaç saç teli gördü. Korel bir hırsız edasıyla saç tellerini hemen avucuna içine alıp sakladı. Az sonra da uyuya kalmıştı.

payizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin