Yürümek zorken hayat bizden koşmamızı, ölüm bir lutufken ise bizden yaşamamızı bekler. Hem de bu beklentileri bir diktatör edasıyla benimsetiyor. Bırak karşı çıkmayı, çıt çıkarmaya bile gelmiyor. Hep bir dayatma hep bir baskı. Oysa çoğumuz bunların hiçbirini ne görmek ne de yaşamak istiyoruz. İstediğimizi yapmayınca esir mi oluyorduk ? Ya da tutsak mı? Aslında hiç birimiz özgür değiliz. Bazılarımız sevgiye,aşka,nefrete,öfkeye ve bazılarımız ise geçmişe bağlı olup bunlara bağlanıp hayat denilen senrayoyu kendi zaman diliminde yaşıyoruz ve bir olgu bir nesneye bağlıysan kessinlikle özgür değilsin . Özgür değilsen tam anlamıyla da mutlu değilsin.
Arabadan hızla inip Payiz 'e koştu.
"Ne oluyor bu adama? Neden hep böyle bayılıyor? Bu insan ne kadar acı çekmiş olablir ki ? Bu denli zayıf ve güçsüz olabilir." Bu düşünceler arasında kıvranırken yine kucağında bulmuştu Payiz'i. Zaman su gibi akarken havada iyice soğumuştu. Zar zor Payiz'i arabaya taşıyan Korel iyice üşümüştü. Zaten kafası da zangır zangır ağrıyordu. Araba da sessizce Payiz'e bakarken yüreğinin sıkıştığını fark etti. Kalp atışları yağmur sesini bastırmış olacak ki birden kapıyı açıp dışarı fırladı. Siyah saçlarını okşaya okşaya yağan yağmur adeta sevgiyle dokunuyordu. Etrafta hoplaya zıplaya koşuştururken:
" Bak söz verdiğim gibi her yağmurda dans edip gülümseyeceğim. Ne kadar üzgün olursam olayım. Ne kadar bitkin ne kadar acı da olsa yinede sözümü yerine getireceğim."diye haykırdı kayalıklara. Esen rüzgar Korel'in bedenini üşütmesine rağmen boynunda sıcak bir nefes hissetti birden. Kalbi yine patlayacak gibi atarken naif bir ses yüreğini ısıtıyordu.
"Bunca zaman nerelerdeydin ? Neden daha erken doğmadın bedenime ?"
Ne olduğunu anlamaya çalışan Korel arkasını döndüğünde sürekli kaybolduğu deniz manzaralı gözleri gördü. Yine kaybolmuştu ama bu sefer isteyerek kaybolmuştu. İnsan sadece bilmediği bir yerde mi kaybolur? Yüzünü ,tenini , kokusunu bildiğin bir yerde insan kaybolmaz mı? Ve bu iki durum da kaybolmak sayılmaz mı?
Korel'in sıcak teni Payiz'in buz kesmiş ruhunu adeta menekşe bahçesine çeviriyordu. Öyle güzel öyle güzel kokulu!
"Ruhumun sesini duyabiliyor musun Korel? Sen geldin ve buz olan bu menekşe bahçesi yeniden yeşerdi. Kokuyu hissedebiliyor musun? Ne güzel kokuyor. Tıpkı senin gibi. "
"Evet Zemherim sıcak nefesin kalbimin ritmini değiştiriyor. "
Biraz duraksadıktan sonra Korel garip bir şey fark etti.
"Ama Zemherim menekşeler kokmaz ki. Neden öyle dedin . Benimle dalga mı geçiyorsun."
Payiz ilave ederek;
"Daha çok yolun var küçüğüm!"der demez Korel fırlayarak uyuduğu koltuktan kalktı. Kan ter içerisinde kalmış bir vaziyetteydi. Kalbi o kadar hızlı atıyordu ki nefes almakta zorlanıyordu.
" Allah'ım o nasıl bir rüyaydı?"
Halen rüyanın tesiri altındayken sol tarafındaki çamura bulanmış Payiz'i gördü. Halen baygındı. Ne kadar süreceğini de bilmiyordu. Bu esnada dışarıya bakarken yağan yağmur orayı çoktan terk etmişti. Güneşte zaten ona ihtiyaç olunduğunda hemen kaçıyordu zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
payiz
Teen Fictionaslında hayatın tek gerçek tarafı ölüm ve ölümden hemen öncesi. Peki ya hayatın geri kalanı bi önemi yokmu..?