episode one, unfounded news again.

556 91 465
                                    

Yine haber sayfalarında geziniyordum, asırlar boyu süren bu tartışmanın sonu gelmek bilmiyordu. Bugün de aynı haberleri, tekrar tekrar yayınlıyorlardı.

Ölen çift hakkında araştırma devam ediliyor, ormana girmek yasak olsa da başkanımızın emri ile polislerimiz ormana girmek için en iyi donanmalarını hazırlıyor. Dehşet ormanı tehlikenin ta kendisi, polislerimize iyi şanslar dileriz. Umarım sağ çıkabilirler, olayların aslını bize en iyi şekilde ileteceklerini umuyoruz. Ne olduğu asla bilinmiyor fakat korkunun ecele faydası yok. Mecburen, girilmek zorunda. Ekipler sıkı çalışıyor. Bir kaç gün içinde sokağa çıkma yasağı olacak, sadece ekiplerimiz ormana girecek. Dışarıda kimsenin güvenliğinin tehdit edilmesi istenmiyor. Ekipler şuan hazırlanmakta, videoyu izlemek için aşağı kaydırınız:

Göz devirdim ve telefonu sehpaya bıraktım. Bu haberlerin sonu gelmiyordu, yıllardır her gün bu haberi görmek canımı sıkmaya başlamıştı. Okumak için Seul'a geldiğimden beri hiçbir şey doğru ilerlemiyordu. İnsanlar neden bu kadar korkuyordu? Çiftler kavga etmiş olabilirlerdi, bu da bir ihtimaldi. Belki de birbirlerini vurmuşlardı. Ormandan garip sesler gelmesi insanları bu denli korkutmamalı, sonuçta bir orman.

Kim Sihyeon ve Kim Yeonjun yine Kore gündemindeydi. Ekipmanların ormana girecekleri haber salındığından beri sosyal medyada haberler çığ gibi büyüyordu. Dünya'nın tehlikeli ormanı olarak anılıyordu bu orman. Bana göre her şey normaldi.

Her şeyi abartıyorlardı. Yıllar geçmişti. Üzerinden 40 yıl geçti, cesetleri çoktan çürümüş olmalıydı. Önceden harekata geçmeleri gerekmez miydi? Şimdi girmenin ne anlamı vardı? Başkan neye göre hareket ediyordu bilemiyordum. Bu ülkeyi yönetemediği çokça açıktı, geçen sene verilen başkan oyları Moon Jae-in'e verilmeseydi belki de şuan herkes daha güvenli ve rahat olacaktı.

Bu kadar korkmaları saçmaydı, ormandı sonuçta. Çalı çırpı, kurt gibi canlılar.. ses çıkması normal değil miydi?

Aslında her zaman üzerinde gri bulutlar oluşması, kargaların sürekli üçgen şekilde uçmaları garipti. Drone gönderildiği zaman, dronelar bir anda kayboluyordu. Ekran görüntülerine ulaşılamıyordu, en son giden drone'da kaybolmuştu. Bu biraz ürkütücüydü.

Ana ekranıma sürekli bu tarz haberler düşmesi beni oldukça rahatsız ediyordu. İnsanları bu denli daha da çok korkutuyorlardı.

Ekipmanların gitmesi iyi olmuştu, belki de hiçbir şey olmadığını kanıtlayacaklardı. İnsanların içlerinin rahat etmesini sağlayabilirlerdi, tam tersi de olabilirdi.. Bu ihtimal korkunçtu, geri gelemezseler eğer her şey daha da zor olacaktı. Belki de insanlar Kore'den göçmeye başlayacaklardı.

Efsanevi şeylere asla inanmazdım, ne olduğunu tahmin edemiyordum. Dronelar bile kayboluyordu, geri dönmüyordu. Bir insan gitse, geri dönmesi mümkün müydü? Ekipmanların hayatları sonlanabilirdi. Fakat kim yüzünden, nasıl?

Düşüncelerimde adeta boğulurken, çalan zil tüm düşünce bulutlarını dağıtmıştı. Başımı ufaladım ve kapıyı açmak için ayaklandım.

Karşımda göz yaşlarına boğulmuş bir Lalisa gördüğümde kaşlarım çatıldı. "Bu ne hal?" Söylediklerime aldırış etmeden içeri girdiğinde siyah saçları birbirine dolanmıştı, kahkülleri ve yüzü ıslaktı. Göz yaşları bir okyanus oluşturmak istermişçesine akıyordu.

"Lalisa, sana diyorum." Elimi omzuna yerleştirdiğimde hala ağlıyordu, daha dün gece konuşmuştuk. Sesi gayet iyi gelmişti, bir günde ne olmuştu ki böyle?

Pastel tonlarda ki koltuklarımdan birine geçtiğimizde, elim omzundaydı. Saçlarını yüzünden çekmeye çalışıyordum. Okumak için buraya geldiğimden beri tanışıyorduk, aynı fakültede staj görüyorduk ve gerçekten iyi bir sırdaştı. Bana çok yardımı dokunmuştu.

Dangerous Forest | taennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin