episode three, first encounter with the vampire..

335 53 154
                                    

Her şey için özür dilerim. Sizden bir ricam var, bölümü atlamadan okuyun lütfen. Teori kurmanız içi
n oldukça fazla şey var.

"Belki de varoluşlarımız birbirimiz içindi, neden hep yokoluştan bahsediyorsun Jennie?"

🕸

Av niyetine kullanılabilecek derece vahşi gözüken o ormanın tamda içindeydim. Burası bir bataklık gibiydi, ruhum dengesizleşmişti ve gittikçe derine batıyordum. Burası bilinç altıma sığamayacak kadar korkunçtu.

Gözlerimi açamıyordum. Öylece çökmüştüm yere. Uğultular artarken, kargalar boylu boyuna yanımdan geçip gidiyorlardı.

Gökyüzü siyahtan kırmızıya, kırmızıdan siyaha dönüyordu. Hissettiğim duygu beni yere çiviliyordu, buranın havası çok farklıydı. Nefesim buradaki havayı solumaya yetmemişti.

"İmdat." Kısık sesimle bağırmaya çalıştığımda nafile kaldığını anlıyordum, burada kimse yoktu ki.

Bir insan yok, peki ya başka tür canlılar?

İçim titremekten yoğuşurken aklıma Busan'da ki olay geliyordu. Bir vampir... Vampirler gerçekti. Akıl almaz bir hal almaya başlamıştı her şey. Seul'da ki bu ormanın efsanesine inanmazken kendimi burada bulup oldukça büyük bir ders almaya mahkum kalmıştım. O vampirler şehire indiyse, yaşam yeri burası olmalıydı.

Titriyordum. Elimden hiçbir şey gelmiyordu. Sesler kulağımı delecek biçimde gürültülü, kendimi boğmama sebep olacak kadar korkunçtu.

"O sesin sahibini bulursam yedi sülalesini si-"

Karşımda beliren siyah varlık, önümde 1-2 saniye durdu ve kahkaha atarak uzaklaştı. Bir anda yerde buldum kendimi tekrardan. B-beyaz gözleri vardı ve asla tanımlayamayacağım biçimde bir varlıktı.

Resmen benimle oyun oynamıştı. Ayağa kalktım korkaraktan, nelerle karşılaşacağımı tahmin bile edemiyorum. Bu denli korkunç bir orman, masum bir insan ve farklı zararlı varlıklar... Ne kadar mantıklıydı?

Siyah varlık etrafımda dönüp salisesinde kayboluyordu. Akli dengemi sorgulamaya mı çalışıyordu?

"Kes şunu, lanet şey!" Ağzımdan çıkan kelimelere kendim bile şaşmıştım. Karşımda böylesine bir varlık vardı ve ben saçmalamaya devam ediyordum. Bana zarar verebilir.

Beyaz gözlerini gözlerime kitledi. Korkuyordum, ne olduğunu bilmiyordum fakat karşısında böyle durmak bile cesaret isterdi. Ve nasıl olduysa gözlerine öfkeyle bakıyordum.

Bir anda korkuyla kısıldı gözleri. Saniyesinde yok olduğunda gözlerime inanamadım. "Ne?" Anlamıyordum. "Benden mi korktu o az önce?"

Yutkunup yoluma devam ettim. Kendi kendime konuşuyordum. "Nereye kadar gideceğim beni buraya hapsettin onu söyle bari, V! İçinde ki lanet pislik kim? Her şeyin açıklamasını istiyorum tamam mı?"

Cevap gelecek ümidi ile konuşmaya devam ettim. Alaya vurduğuma bakmayın, korkudan her an ölebilirim.

"Bana bir açıklama yapmak zorundasın! Ben buraya gelmeyi dilemedim."

Bir ses duyuldu en sonunda, korkuyla geriledim. Orman kararmaya başlamıştı. Aniden etraf karanlığa büründüğünde göz gözü görmüyordu. Bana doğru bir şey geliyord-

Ah bu bir karga! Bir anda çarpacağını sandığım için yere düşmüştüm fakat karga karşımda, ağzında bir notla bana bakıyordu. Nefes alışlarımı düzenlemeye çalışıp ayağa kalktım.

Dangerous Forest | taennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin