"Güvendiğiniz dağlara karlar yağdıgında en güzel çare dağ ile karı baş başa bırakmaktır"
MevlanaGüneşten;
Güven. Bence şu hayattaki en güzel ve en önemli duygu. Bir insanın bir insana verebileceği en kıymetli hediye.
Gözüm duvardaki saate iliştiğinde yataktan kalkmam gerektiğini anladım ve her zaman ki gibi yataktan kalkıp doğruca banyoya gittim. Aynadaki yansımam o kadar feci durumdaydı ki zaten beyaz olan tenim daha da beyazlamış siyah saçlarım bonus gibi olmuştu. Toparlanmam bir o kadar uzun sürdü. Önce ılık bir duş ardından bugün için seçtiğim kıyafetleride giydikten sonra artık hazırdım.
Odadan çıkıp ilerlediğimde duyduğum ıslık sesi beni mutlu etmişti .Çünkü şu hayattaki en büyük şansım olarak adlandırdığım Semih Maral aşçılara taş çıkarır bir biçimde kahvaltı hazırlıyordu canım babam aynı zamanda bizim evin aşçısıydı."Günaydın babacığım"
"Günaydın kızım bak senin en sevdiğin omletten yaptım hadi soğutma otur başla bir an önce."
O bu kelimeleri soylerken ben zaten oturmuş ve yemeye başlamıştım."Nasılsın babacım?"
"İyiyim ama biraz yorgunum be kızım işler biraz yormaya başladı."
"Biraz dinlen babam fazla yoruyorsun kendini."
"Bir şey olmaz bana eski toprağım ben." dedi hafifçe gülerek. Bende güldüm ona bakarken. Belli etmese de artık yaşlanıyordu canım babam.
"Bugün neler yapacaksın baba?"
"Şirkete yeni bir mimar almamız lazım birkaç kişi gelecek seçim yapmam lazım."
"Yardım edebilirim babam. Sende diğer işlerini halledersin."
"Çok iyi olur kızım toplantı odasında seçimler yapılacak 5 kişi gelecek dosyayı sana veririm."
"Tamam baba."
Sonra iş hariç pek bir şey konuşmadık, seçimlerin detayları kimler alınabilir kimler alınmamalı her şeyi konuştuk ve işe gitmek üzere babamla birlikte yola çıktık. Babamı şoför bırakırken bende garajdan arabamı aldım ve yola koyuldum.
İstanbul trafiği yine oldukça can sıkıcıydı. Yaklaşık 45 dk sonra şirketin önündeydim.Arabadan indim ve üzerinde MARAL HOLDİNG yazan kapıdan içeri girdim, asansörlere doğru giderken:
"Günaydın Güneş Hanım."
"Günaydın Ahmet Bey"
Ahmet Yılmaz holdingimizde çalışan önemli mimarlardan biriydi ama pek bir yalakaydı. İçimden umarım fazla uzatmaz derken;
"Nereye böyle Güneş Hanım acele acele?"
"Toplantım var sonra görüşürüz Ahmet Bey." deyip hiç uzatmadan asansörlere binip doğruca seçimlerin yapılacağı toplantı odasına gittim.Toplantının başlamasına 15 dakika vardı bu fırsatı değerlendirip kendime bir fincan kahve aldım ve pencereden dışarıyı izlemeye başladım. İstanbul tüm ihtişamıyla karşımda duruyordu. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadım gitti, beni kendime getirende kapının çalınması oldu.
"Gir!"
"Güneş Hanım adaylarımız geldiler efendim."
"Tamam canım ilkini gönderin."
Sekereter odadan çıktıktan hemen sonra kapı tekrardan çaldı.
"Gir!"
"İyi günler efendim."
Karşımda benim yaşlarımda bir genç duruyordu, uzun boyu kahverengi gözleri ve dalgalı saçlarıyla karşımdaydı. Yüzü yakışıklı
denebilecek türdendi.Adamı kesmeyi bırakıp:
"Buyrun oturun lütfen" dedim.
"Merhaba efendim ben Mert Aksoy."
Merhaba Mert Bey sizi dinliyorum."
"24 yaşındayım 2 yıldır mimarlık yapıyorum efendim."
"Nerde yaptınız ?"
"Aras Holding te efendim."
Kafamı sallayıp Mert Beyin'in dosaysını inceledim. Gözüme ilk takılan sadece ingilizce bilmesiydi.
"Kaç dil biliyorsunuz Mert Bey?"
"İngilizceyi akıcı konuşabiliyorum Almanca öğrenmek içinde kurslara gidiyorum efendim."
Tam istediğim bir aday olmasada fena değildi ama daha iyilerini almak zorundaydık.
"Tamamdır Mert Bey sekreterim size bilgi verecektir."
Mert Bey'e elimi uzatıp sıktıktan sonra odadan çıktı. Sonraki adayın gelmesini beklerken kendime yeni bir kahve aldım.
Kapı tekrar çalarken;
"Gir!" diye seslendim. İçeri 20 li yaşların sonunda bir kadın girdi. Uzun boylu, kızıl saçlı , gözlüklü, güzel görünüyordu.
"Merhaba efendim ben Azra"
"Merhaba Azra Hanım, buyrun oturun."
Oturduktan sonra"Sizi dinliyorum Azra Hanım"dedim.
"Azra Çetin, 28 yaşındayım , daha önce Şişli'de Zafer Holdinte çalıştım."
Zafer Holding daha önce birçok kez işimize engel olmuşlardı bu ona eksi puan yazdırırken dosyasını incelemeye başladım.
"Size dil bilmek şartlarımız arasında olduğunu belirtmiştik sanırım burada dil bilginiz yok görünüyor."
Kadın utandı ama ne de olsa iş konuşuyoruz.
"Evet efendim dil öğrenmek için biraz engellerim vardı maddi açıdan."
Başımı sallayıp"Tamam Azra Hanım sekretirim size haber verecek."
"Tamam efendim iyi günler."diyip çıkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNEŞE MEFTUN
Roman d'amourGözlerinde kaybolurken ona belki de şu dünyada kurulabilecek en güzel cümleyi kurdum. "Seni çok seviyorum Yaman Kandemir." Dudakları dudaklarımla buluşmadan önce şu cümleyi kurdu. "Sen benim karanlık hayatıma doğmuş güneşimsin.Seni çok seviyorum Gü...