ANGEL

23K 1K 357
                                    

Ağaç yapraklarının hışırtısı kafamın içinde dönüp duran seslere karışırken gözlerimi gökteki anlamsız şekillere dikmiştim. Güneş ışınlarının kirpiklerime değip gözbebeklerime doğrudan ulaştığını hissetsem de bundan rahatsız olmuyordum. Ağlamak için sebebim çoktu fakat ben gözlerimin kızarmasını güneşe bağlamak ve geriye kalan tüm sorunlarımı birkaç saniyeliğine de olsa unutmak istiyordum.

İşimden bir süre önce kovulmuştum. Evimi ve benden birkaç yaş küçük olan manevi kız kardeşimi çocuk esirgeme kurumuna bırakmak zorunda kalalı ise henüz sadece birkaç hafta olmuştu.

Lucy, eskiden bakıcılık yaptığım ve manevi annem olarak bildiğim kadının kızıydı. Fakat dünyalar tatlısı olan bu kadını kaybedeli bir yıldan biraz daha fazla olmuştu. Anabella son sözlerinde benden Lucy'e bakmamı rica etmişti. Kızına tanımadığı insanların bakması fikri hoşuna gitmiyordu. Başlarda bu düşünceye sıcak bakmıştım çünkü hayatımın dört yılını Anabella'nın kızına bakarak geçirmiştim. Ayrıca onun başkalarının aile dediği ama aslında bir çocuğun kafasında sadece yabancılık ve korku tanımının soyut bir şekilde durmadan filizlenip büyüyeceği insanların evinde ne kadar silik ve savunmasız hissedebileceğini bilebilecek bir başka yetimden biriydim.

Ailemi hiç tanımamıştım fakat istersem onlara ulaşabileceğimi biliyordum. Kathrine ve Martis Burjuva çifti on sekizime bastığımda cebime bir adres ve artık kullanılmayan bir telefon numarası tıkıştırıp beni kapının önüne koymuştu. Ergenliğimin asi ve saldırgan geçtiği yıllarda onların tahammülünü epey harcamıştım. Onlar da kendilerine yaptığım bu saygısızlığın cezasını beni reşit olduğum an hesabıma çok az bir miktarda para yatırarak evlerinden atarak vermişlerdi. Burjuva çiftini son görüşüm Anabella'nın evinde yatılı bakıcılık görevi bulduğum gündü.

Lucy bisikletten düşüp kafasını yarana kadar onu görevlilerden saklamayı başarmıştım. Hastaneye gitmemiz gerektiğini fark ettiğimde başımıza gelecekleri biliyordum. Ağır yaralanma ve kafaya dikiş atılması gibi durumlarda yasal velinin gelip çocuğunu hastaneden alması gerekiyordu. Lucy'nin kafasına dikiş atıldıktan sonra bir yolunu bulup hastaneden çıkabileceğimizi düşünmüştüm ama işler sapa sarmış ve kaçamadan yakalanmıştık.

Anabella bekar bir anneydi ve onun hiçbir akrabasını tanımıyorduk. Ne bir kardeşi, ne de ailesi vardı. Teknik olarak Lucy on altı yaşının başlarında olan bir yetim olduğu için düzenli geliri olan koruyucu bir aileye verilmek zorundaydı. Ona bakmam, evime almam illegal bir suçtu. Çocuk kaçırmaya kadar giden bu durum bir süre önce başımı feci bir şekilde yakmıştı. Mahkemede Lucy'nin ifadesi alınmış ve onun sayesinde bu durumdan küçük sayılabilecek bir cezayla kurtulmuştum. Yine de sicilime işlenmiş bu olay bir süredir iş bulmamı engelliyordu.

Üzerine yattığım sert topraktan birkaç çimen kopartıp onları parmaklarımın arasında un ufak yaptım. Hiç olmadığım kadar stresliydim. Lucy'e onu geri alacağıma dair söz vermiştim ama henüz onu verdikleri koruyucu ailenin adresi bulamamıştım.

Bulduğumda ne olacağı konusunda henüz bir fikrim yoktu. Bu şehri terk edip başka bir yere yerleşebilirdik. Buna finansal gücüm yeterdi ama gidersem ardımda birçok şeyi bırakmış olurdum.

Gitmek, Lucy'den önce ailem olarak bildiğim Ash, Luke ve Nikki'yi geride bırakmak demekti. Bir yanım küçük bir kız uğruna buralardan gitmeyi kendine yediremiyordu. Diğer yanım ise annesine verdiğim sözü tutmam gerektiğini söylüyordu. Anabella bana annelik yapıp evini açmıştı. Hiçbir şeyimi eksik etmemiş ve beni kendi kızından ayırmamıştı. Bana her zaman "Bir gün başıma bir şey gelirse kardeşine dikkat et," derdi. Vicdanım beynimle çok büyük bir savaş içerisindeydi ve bir süredir sağlıklı düşünebildiğimi sanmıyordum.

FIRTINAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin