Taehyung Seul'e eylülde gelmişti, artık zamanın Kore'de daha hızlı geçtiğine dair inancı tamdı, ne ara aralık ayına girdiklerini hatırlamasına imkan yoktu.
Zaten aralığa gidiklerini de kaldırımda aceleyle koşarken kayıp, poposu üstüne yeri boyladığında fark etmişti.
Huysuzca dizleri üzerine kalkıp ellerini pantolonuna sildi ve buz tutmuş taşlar üzerinde kalkmaya çalıştı, pek fayda etmemişti. Kar yağmış olsa dünyanın en mutlu insanı olurdu ama karın yağmadığı, sadece gece soğuğu yüzünden her yerin buz tuttuğu bir kışı sevmiyordu.
"Bir balerinin süzülüşü gibiydi düşüşün" Yoongi bahçe çitinden ona seslendiğinde Taehyung abartıyla gülümsedi.
"Evet, hep güzel sanatlar okumak isterdim" tekrardan kalkmaya çalışmış ama başarılı sonuçlanmamıştı. Pes edip emekleyerek sokak lambasına kadar ilerleyip tutunarak kalkabildi. Şimdi de nasıl geri döneceğini bilmiyordu, sadece balık keki alıp gelecekti oysa. Babası şehir dışına nakliyeye gitmişti ve annesinin de nöbeti vardı. Şimdi ne yemek almaya gidebiliyor ne de evinde dönebiliyordu.
Jungkook kapıyı kısa kollu tişörtüyle açtığı için saniyelik bir donma yaşasa da, aradığı kişiyi sokak lambasının dibinde bulmasının sevincini azaltamamıştı bu. Sırıtıp onun koala gibi direğe sarılışını izledi, oldukça keyifli bir sabah aktivitesi oluyordu.
Taehyung onu fark edene kadar keyifliydi en azından. "Eğleniyor musun?"
"Tahmin bile edemezsin" Yoongi'yle birbirlerine bakıp güldüklerinde, iyice bozulmuştu Taehyung'un sinirleri. Direğe tutunarak yere çöküp eve doğru emeklemeye karar verdi çünkü aksi halde ikisini de paralayacaktı.
"Bekle yardım edeyim" Jungkook çitin kilidini açıp ona yönelirken söylemişti.
"Ah teşekkür ederim ama gerek yok, haberiniz olmasa da birkaç saniye önce arkadaşlıktan men ettim ikinizi"
Jungkook çitlere tutunarak onun yanına ilerlemiş ve ellerini beline sarıp onu yerden zorlanmadan doğrultmuştu. "Annem kahvaltıya çağırdı, o yüzden yanlış yöne emekliyorsun küçük bebek"
"Dokunma bana, ısırabiliyorum"
"İnanmazsın ama benim de dişim var" onu eve çekerken ikisi de aynı anda sendeleyince, çiti zar zor yakalayıp gülmüşlerdi. "Pekala, eğer kendi iradenle gelirsen daha kolay olacak"
***
"Yoongi" Jimin kapıyı üçüncü kez çaldıktan sonra az daha geri dönecektir ama nihayet bir cevap alabilmişti. Bu soğukta kapıda donmasına birkaç saniye vardı."Yıkanıyordum" huysuzca söylemişti ama söylemesine gerek yoktu çünkü saçında hala bol bol şampuan kalıntıları vardı. "İçeri girer misin? Bornozla ayazda durmak hiç güzel olmuyor"
"Notlarımı alac-"
"İçeride iste, dondum" onu kolundan içeriye çekince Jimin, kendini birden evde bulmuştu. Ikisi, Taehyung ve Jungkook kadar samimi sayılmazdı bu yüzden tuhaf atmosfer de kaçınılmaz olmuştu.
"Otur buraya, ben de hemen geleyi- ah gözüm" merdivenlere yürürken elinin tersiyle gözündeki köpüğü silmeye çalışıyordu, Jimin buna gülerek geniş koltuğa oturdu.
Yoongi, on beş dakika sonra geri dönmüştü, elindeki kağıtları sayıyordu koltuğa yaklaşırken. Başıyla kendi kendini onayladıktan sonra yanına oturmuştu. "Şansına, bir tanesini bile kaybetmemişim. Çok işe yaradılar"
"Sevindim, kazağın ters" Jimin ikisini o kadar bağlı gibi söylemişti ki Yoongi, ikinci söylediği şeyin kendi kazağıyla ilgili olduğunu zar zor anladı.
"Ters seviyorum" ne güzel de yalan atıyordu. "Başka bir şey var mı istediğin? Çok güzel sıcak çikolata yaptığımı söylerler, işin sırrı birazcık likör" parmaklarıyla 'birazcık' der gibi işaret etmiş ve Jimin'i güldürmüştü.
"Bir dahakine, yeni kahve içtim"
Yoongi anladığını belli eder gibi başını sallamış ve birden koltuğun üzerinde ona doğru eğilmişti. Jimin'in ne kadar ürktüğünden bahsetmeye gerek bile yoktu.
"Sen parfüm sıkmışsın"
Jimin şaşkınca başını salladı. "Evet, yeni aldım"
"Bir daha sıkma, neredeyse kendi kokunu bastırmış, çok seviyordum senin kokunu-" duraksamıştı çünkü Jimin hala tuhaf tuhaf bakıyordu ona. "Evet, fark ettim, çok tuhaf oldu"
Jimin şimdi gülmüştü, nadiren böyle gülüyordu ve Yoongi bu gülümsemenin sorumlusu olmaktan rahatsız olmadı. "Dikkat ederim, bana da çok ağır gelmişti..."
"Bir de..." Yoongi onun düşünceli halinden istifade edip dudağının hemen kenarını hafifçe öptü. "Bu da allak bullak olmuş feromonlarım için, bunu atmasaydım bütün gün bana eziyet ederlerdi."
"Notlarımın hepsi tamam, gidiyorum" o kadar kaçar gibi kalkmıştı ki koltuğun kenarına takılıp son anda toparlayınca Yoongi elini alnına vurup onu kapıya götürmeye karar verdi. Kapıyı açtığında bile Jimin hala sudan yeni çıkarılmış balık gibi çırpınıyordu.
"Dikkatli git, yerler çok kayıyor"
"Olur kayarım-" bir anlık durup başını iki yana sallayarak düzeltti. "Giderim. Dikkatli giderim"
"Biliyor musun, emin olamadım. Seni eve mi bıraksam?"
Jimin hızlı hızlı çimenlerde yürürken onu duymamış gibi yaptı. Yoongi vücudunun yanını, kapının kirişine dayamış ve onun -neyse ki düşmeden- gidişini izlemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I See You Across The Street | Omegaverse Taekook (Yoonmin&Namjin)
FanfictionJungkook, eşi olması gereken Vita'nın, birlikte kardeş gibi büyüdükleri arkadaşı olduğunu öğrenince aralarında duygusal bir şey olamayacağını düşünmüştü. * En sevdiğin mevsim geri döndü İlk tanıştığımızdaki gibi, Seni caddenin karşısında görüyorum...