8

4.7K 528 135
                                    

"Annen seni kafede bulabileceğimi söyledi" Taehyung bir ona, bir de masada oturan iki gence bakmıştı. "Jin'in doğum günü için bana yardım edecektin"

"O delta, onunla böyle konuşma"

Taehyung kendisine bunu söyleyen kumral saçlı kıza döndü, kız söylediğinin arkasında gibi duruyordu. "Rahatsız olup olmadığını bana senden ziyade o söylese?"

Jungkook saate bakmayı anca akıl etmişti. "Bu kadar geç olduğunu fark etmemişim"

Kız bunun üstüne tekrardan cevap vermemişti, üste çıkamadığı için açıkça rahatsız olmuş duruyordu. Taehyung istemsizce onun düşüncelerine odaklandığında, kafasında yankılanan sese kadar ne yaptığını fark edememişti.

Bu sürtük de nereden çıktı şimdi? Gelecek başka vakit mi yoktu?

"Etmezsin tabi..." sessizce mırıldanmıştı Taehyung kıza dik dik bakarken. Cebinden adresi not aldığı kağıdı masaya bırakarak ellerini tekrar cebine sokuşturdu. "Pastayı buradan alıp gelirsin. Yalnız gelirsin değil mi? Fazladan tabak koymalı mıyım?"

"Bilemedim ki" Jungkook önündekilere bakmıştı. "Hae Jin ve Jae Seong liseden arkadaşlarım. Jin de bizimle aynı sınıftaydı"

Jin mi? Onun doğum gününe gelip şirin bir omega mı olmalıyım? Teşekkürler, başka alternatifin varsa düşünebilirim Jungkook

"Evet bahsetmişti, pek sevmezmiş ikisini." Taehyung hafifçe gülümsediğinde sadece Jungkook'la konuşuyordu. Diğer ikisi oldukça konu dışındaydı ama kızın düşüncelerini duyduktan sonra, pek memnun olduğunu düşünmüyordu bu durumdan "Sana kalmış, benim doğum günüm değil"

"Pastayı alacağım, başka bir şey de lazım olursa diye benimle gelebilirsin? Arayadabilirsin tabi ama-"

"Ararım." Saçlarını parmaklarının arasından geçirip geriye yatırmıştı. Başka bir şey demeden kafeden çıkıp telefonunu eline aldı bu sefer. Jin'e Namjoon'u da çağırma sözü vermişti, şimdi o yalnız kalmasın diye seve seve Hoseok'u çağıracaktı.

Jungkook'un kendine eş bulma ihtimali bu günlerde çok can sıkıcı olmaya başlamıştı, görünüşe göre deltanın böyle bir problemi yoktu. Belki kendisi de aklını başına alıp birileriyle takılmalıydı.

Jungkook adresi montunun cebine koyup ayağa kalktı, Hae Jin beklenti içinde gözlerine bakıyordu.

"Başka bir gün buluşuruz yine, hemen çıkmam gerekiyor" Jungkook kafeden çıkmadan önce kasaya yürümüş, ondan sonra hızlıca dışarı çıkarak ilk geçen taksiyi çevirmişti.

"Beni çağırmadı" Hae Jin, kuzenine şaşkınlık içinde bakarak söylemişti onun arkasından.

***
"Sen de arkadaşlarını çağırmışsın... renk kattılar" Jungkook nihayet Taehyung'u mutfakta yakalamayı başarınca, bütün gece aklına takılan şeyi söylemekten geri durmadı. Taehyung ona gözlerini devirdiğinde tezgaha yaslanmış, fazladan kalan kanepeleri yiyordu. Birazdan kurutulmuş deniz ürünlerinin de neslini tüketecekti.

"Jin çağırmamı istedi. Iyi de oldu, Namjoon çok iyi birisi"

"Herhalde Hoseok'u da şeyden çağırdın...?"

"Tek başına yabancıların içinde kalmasın diye çağırdım Jungkook. Senin misafirlerin nerede? Yemeği kaçıracaklar"

"Evet, kaçırmaları için tam güç çalışıyorsun" Jungkook onun önündeki kanepeyi son anda kurtarıp ağzına atmıştı. "Onlar da iyi insanlar"

Taehyung başıyla çok içten onaylamıştı onu. "İyi insanın bana sürtük dedi. Görür görmez hem de"

"Öyle bir şey demedi, kulaklarım duyuyor Taehyung" kalçasıyla onu kenara itekleyip kendisi de yemeye çalışıyordu şimdi.

Taehyung kürdanı kenara bırakıp bu sefer ciddiyetle söylemişti ona. "Dedi Jungkook. İçinden geçirdi. Duydum"

Jungkook göz ucuyla bakmıştı ona, kendi kürdanı ağzında oyalanıyordu. Bir şey demeden önüne dönünce Taehyung tabakların arkasındaki peçeteye uzanıp elini silmişti. "Bilmek istersen sana karşı çok ilgili. İçeri dönüyorum ben"

"Gitmesene." Bu sefer kalcasini dayamıştı tezgaha, yüzü ona dönüktü. "Müzik başımı ağrıttı"

"Ben gidince senin başın neden etkileniyor?"

"Yalnız kalmasın diye Namjoon'un yanına Hoseok'u çağırıyorsun ama beni yalnız bırakıyorsun. Deforme olmuş bir adalet anlayışı bu"

"Vitaların hep adil olduğu bir mit bence." Elindeki peçeteyi çöpe atmak için uzandığı an Jungkook başında bitmişti.

"Bence içten içe bana karşı adil olmadığının farkındasın ve bu seni rahatsız ediyor"

"Inan bana etmiyor."

"Düşününce galiba bir tek bana karşı böylesin. Bu günkü olay... sonra beni bırakıp gittiğindeki olay... Jimin ona mektup yazdığını söyledi."

"Yazmamı istemişti"

"Ben de isterdim. Bana sormadın ki?"

"Gerçekten eski olayları deşerek ne yapmaya çalıştığını anlayabilsem sana cevap hazırlayabilirdim" Taehyung ağırlığını tek bacağına verdi.

"Bana kızmış olabilir misin? Basit bir kızgınlık değil, çok çok derin bir kızgınlık. Bir ihtimal, sana arkadaş kalmamanın iyi olacağını söylediğim için?"

"Keşke Tanrı, koca kafana bir de beyin koysaydı..." Taehyung iç çekerek bakmıştı ona.

"Konuşarak sorun çözmek uzmanlık alanım sayılmaz ama deniyorum işte... ben genelde dövüşerek ya da yer yer öpüşerek çözme taraftarıyım" Jungkook sırıtmıştı. Taehyung tahammül limitinin sonuna geldiği için bıkkınlıkla sallıyordu başını.

Jungkook başını yana eğip onun çenesini tutarak başını kaldırdı ve dudaklarıyla dudaklarını yakaladı. Çenesindeki elinin parmaklarını gevşetip yanağına kaydırmış, oradan da boynuna indirerek ensesine götürmüştü. Parmak uçları onun saç diplerini okşuyordu.

"İçeride peynir sosu kalmamış" Jin mutfağın kapısından, dolabın içine kadar girmiş Jungkook'u ve mutfağın ona en uzak köşesinde kurutulmuş kalamarları karıştıran Taehyung'u görünce tek kaşını kaldırmıştı. Taehyung boştaki eliyle havaya kalkmış dalgalı saçlarını düzeltmeye çalışıyordu.

"Jungkook yanından peynir sosunu uzatsana" bunu söylerken gözü, hala ikisi arasında mekik dokumaktaydı.

Jungkook alt dudağını kemirirken dolabı kapatmış ve ocaktaki küçük sos tenceresini ona uzatmıştı. Taehyung ikisi arasından, mutfaktan sıyrılan ilk kişi oldu.

I See You Across The Street | Omegaverse Taekook (Yoonmin&Namjin)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin