"Ne demek gelmeyeceklermiş anne?" dedim siyah elbisemin eteğini hayal kırıklığı içinde sıkarken. Annem sıkıntılı bir şekilde nefes verdi. Bütün bu hazırlığın boşa gitmesine o da üzülmüştü. Benim kadar olmasa da."İşleri çıkmış kızım. Çok mahcup oldular zaten insanlar, daha da üstelemeye gerek yok. Hadi sen de üzerini değiştir, gel yemek yiyelim bari."
Gözlerimin doluşunu anneme göstermek istemedim. Bir de ona açıklama yapmakla uğraşmak istemedim.
"Ben yemek yemeyeceğim, biraz dinleneceğim. İyi akşamlar anne." Annem arkamdan bana seslendi ama durmadım. Hızla merdivenleri çıkıp odama geldim ve yatağıma oturup gözyaşlarımı akıtmaya başladım.
Sevdiğim çocuğun yüzünü görecektim, kokusunu az da olsa içime çekebilecektim, uzun süre sonra yüzünü ezberleyecek kadar onu seyredebilecektim, onun sesini duyacak, onunla aynı masada yemek yiyecek, hatta belki konuşacak, onun üzerimde bıraktığı aptal mutlulukla uyuyacaktım. Hiçbirini yapamamıştım. Hiçbirini. Yapamayacaktım. Ben, onsuz yaşamak için bu dünyaya gelmiştim. Ben, onsuz kalmak zorundaydım. Onsuz kalacaktım, bu değiştirilemez bir gerçekti.
Elime telefonumu aldığımda bir bildirim olduğunu gördüm. Heyecanla WhatsApp'a girdim.
Evet, ondan bir mesaj gelmişti. İsmini ekranda görmek, içimden okumak bile kalbimin pata küte olmasına neden olurken, onunla karşı karşıya olmak nasıl olurdu acaba?
"Poyraz. Poyraz. Poyraz. Poyraz. Poyraz. Poyraz. Poyraz." Gülümsedim. İsmini birkaç kez dışımdan söyledim. Bunu sürekli tekrarladım. En sonunda bir ağlama krizine girmemek için kendimi toparladım ve mesajını okudum.
Poyraz: Kimsin bilmiyorum ama bu bir şakaysa komik değil. Ben senin eğlenebileceğin türden bir insan değilim. Numaramı nerden buldun, derdin ne, beni nereden tanıyorsun bilmiyorum ama bu saçma işi acilen bırakmalısın. Çünkü komik değil.
Derdim oydu. Benim tek derdim oydu. Dünüm, bugünüm, yarınımdı. Oysa ben onun için koca bir hiçten ibarettim. Buydum. Sol gözümden bir damla yaş aktı telefonumun ekranına. Önümü göremezken zar zor yazdım bir şeyler.
05*: ben saplantılı bir deli değilim. benimle sakın ama sakın bunu ima ederek konuşma.
05*: benim tek derdim ne biliyor musun?
05*: sen.
05*: benim tek derdim sensin aptal.
05*: adını sesli bir şekilde söylemek bile içimdeki kuvvetli duyguları açığa çıkarıp, beni ağlatmaya yetebiliyorken bir deli olduğumu düşünmen saçmalığı neyin nesi Poyraz?
05*: aç gözlerini artık bana. zehrini bala verme.
05*: çünkü bal çok yoruldu ve senin zararını kaldıramaz.
05*: ama bal senin sevgini kaldırır.
05*: sevsene beni, Poyraz. kim olduğumu bilmeden, adımı bilmeden, beni tanımadan, yüzümü görmeden, beni öpmeden, kokumu içine çekmeden, saçlarımı okşayamadan, bedenime dokunamadan, bana sarılamadan, sesimi duyamadan, gözlerime bakamadan beni sevebilir misin?
05*: zehir balın sevgisini istiyor.
05*: balın buna ihtiyacı var.
05*: benim sana çok ihtiyacım var.
05*: hem de herkesten çok.
#
bölümü biraz geciktirdiğim için hepinizden özür diliyorum ama elimden geldiği kadar aktif olmaya çalışıyorum. şu sıralar biraz meşgul olduğum için gecikti ancak bundan sonra daha dikkat etmeye çalışacağım.
ayrıca, yeni yayımladığım kitap olan KÜL SERİSİ - I' i profilimden bulabilirsiniz.
şimdiden teşekkür ederim, hepinize.
seviliyorsunuz.
buraya içinizden geçen bir şarkıyı bırakın, hepsini teker teker dinleyeceğim söz veriyorum.
bir sonraki bölümde görüşmek üzere.
☁️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bal ve zehir | texting
Krótkie Opowiadania05*: yüzlerce,binlerce,milyonlarca ihtimal varken o ihtimallerin hepsini yıkarak sana koştum. 05*: sen,senden habersiz sana koşmanın ne demek olduğunu biliyor musun? 05*: bilemezsin,kimse bilemez. 05*: ben biliyorum,senden habersiz sana koştuğumda y...