how did we get here,

1.2K 108 54
                                    

#metin

    "Yanlış yapıyorsun Minho, Minho!" Kai'nin bağırması ile odada ki herkes dans etmeyi kesmişti sadece arka planda ki müziğin sesi yankılanıyordu, diğerleri gibi bende olduğum yerden Kai'ye döndüm.

     "Neyi yanlış yapıyorum dostum?" Bıkkınlıkla derin nefes alıp verdim, sabahtan beri her hareketimi uyarıp duruyordu, yeni takım kaptanı olduğu için alttan almıştım fakat sinirlerim bozulmuştu çoktan.

    "Aynı hareketi kaç kere gösterdim sana, dans edemiyorsan kaydını durdur, sende yorulma bizde geri kalmayalım." Kai birkaç adım atıp karşımda durmuştu, bir şeyler demek için ağzımı açtığım zaman Seulgi araya girdi. "Herkes mükemmel değil Kai, abartma istersen."

    Sözlerinden sonra daha fazla odada durmak istemiyordum. Çantamı alıp sınıftan kaçarcasına çıktım, haklıydı ikisi de, sabahtan beri onlara yük oluyordum, sakinleşmeye ihtiyacım vardı.

    Kafeterya'ya inerken Felix ile Chan'da katılmıştı bana, beni kontrol etmek için geldiklerini söylemişlerdi fakat destek olmak amaçlı olduğunu biliyordum, bir şey demeyerek onları onayladım. Boş masa bulup oturmuştuk. Az önceki olayı tartışıyor diğer yandan ise koreografi hakkında konuşuyorduk.

    Elimde ki kahve bitince yenisini alıp geri dönerek onlara katıldım. O sırada da kafeterya'ya Hyunjin girmişti. Buraya gelmesi üçümüzü şaşırtmıştı, sabah hasta olduğunu söyleyip dinleneceğini yazdı. Daha sonra da geri uyumuştu.

    Koşar adımlarla oturduğumuz masaya gelirken ayağa kalkıp ona sarıldım, o da bunu beklercesine karşılık vermişti.

    "Burada ne işin var? Hasta değil misin bebeğim?" Aklımdakilere söyleyip cevaplamasını beklemeden sandalyeye geri oturdum, o da yanımda ki sandalyeye oturmuştu. Ellerini, ellerimin arasına alıp soğuktan donmuş ellerini ısıtmak istercesine okşamaya başladım.

    "Tartıştığını duyunca hemen geldim sevgilim, hem daha iyiyim sabaha göre, endişelenmeye gerek yok."

    "Kimden duydun?" hangi gereksiz bir saat önce ki ciddi olmayan tartışmayı hemen Hyunjin'e söyledi de hastayken buraya gelmesine sebep oldu?

    "Söyleyemem.. sır." yanağıma birkaç tane öpücük bırakıp geri çekildi. Bende öpücüğüne karşılık susmayı tercih ettim.

    "Kendime kahve alacağım, sizde istiyor musunuz?" Felix ayağa kalkıp Chan'in elini bıraktı.

    "Ben bir tane alırım."

    "Ben de istiyorum, çikolata da olsa fena olmaz."

    "Sen taşıyamazsın şimdi, seninle geleyim ben." Ayağa kalkıp Felix'in yanına gittim, bir şey diyeceğimi anlamış olacak ki bana dik dik bakmaya başladı.

    Omuz silkerek "Ne?" dedim. "Yardım ediyorum sadece." İnanmış gibi durmuyordu, gözlerini devirdi "Dökül hyung ne diyeceksin?"

    "Hyunjin'e se-" tabakta ki eklerden bir tane ağzıma sıkıştırdı hemen. Zafer kazanmışcasına gülümsedim bende. Felix'ten başka kimse hemen yetiştirmezdi bir şeyi, ciddi bir şey olmadığı için -biraz da Hyunjin'den aldığım öpücük sayesinde- konuyu kapatarak ağzımda ki eki çiğnemeye başladım.

    Masaya geri döndüğümüz zaman kahveleri bitirip binadan ayrılmıştık, kışa özgü olan soğukluk içimize işlerken Penguenler gibi yürüyerek bizim eve geldik. Felix ile Chan kendini kaloriferin yanına atmıştı hemen. Etrafımda neden hiç zeki yok? diyip gözlerimi devirdim ve içeri girdim.

    "Hyung yanakların kızarmış, çok tatlı görünüyorsun."

    "Sen kendine bak asıl! burnunun ucu kıpkırmızı."

    "Üşüyorum, ısıtmak ister misin?" Ellerini boynuma atıp beni kendine çekti, bende karşılık verip belini sardım.

    "Chan sevişecekler sanırım, izleyelim mi?" Mutfakta aburcuburları midesine indiren diğer yandan da meyvesuyu içip bizi izleyen arkadaşıma koltuktan yasak alıp fırlattım.

    İki dakika uğraşmadan duramıyordu. "Gereksiz, konuşma sen. Affettim sanma seni." Koltuğa otururken söylenmeye başladım. Hyunjin'de pis pis sırıtarak yanıma oturmuştu.

    "Sevgilimi rahat bırak Felix." Kollarını belime sarıp bacağını koltuğun diğer tarafına attı, başını da omzumun üstüne koyarken boynuma birkaç öpücük bıraktı, vücudum bu hareketine karşılık birkaç saniyeliğine titremişti.

    İmkanım olsa şu an buradan kaçardım. Onlar sohbet ederken Hyunjin'in sıcak nefesleri yüzünden odağımı toplayamıyordum.

    Boş ver, sal kendini iç sesime uyup bedenimi rahat bıraktım. Bende başımı, onun gibi başının üstüne koymuştum.

    "Haftasonu ne yapacaksınız?" bilmiyorum dercesine omuz silktim, "Tüm gün yatarım herhalde."

    "Ayin yapacağız biz, sizde gelinseniz."

    "Siz inanıyor musunuz öyle şeylere? Çocuklar bile gülüp geçiyor."

    "Ha ve ha ne kadar komik. Sadece davet, gelmezseniz gelmeyin."

    "Tamam tamam ağlama geliriz." dedim. Hyunjin'de başı ile onaylamıştı.

     Geceye kadar konsol oyunları oynayıp birbirimiz ile iddiaya girdik, iki el kaybettim, ilkinde Felix için yemek hazırlamıştım -sinir krizi geçirip yastık ile boğmaya çalıştım- ikincisinde ise kedi gibi Hyunjin'in üstüne oturmuştum, bu benim için kötü bir deneyim sayılmazdı.

    Şimdi ise herkes evine gitmişti, ısrar etsem de yarın geleceğiz zaten diyerek kabul etmemişlerdi, bende bir şey demeyerek kapıyı kapatmıştım.

    Odanın ışığını kapatarak yorganın altına girmiş daha fazla dayanamayarak uykuya dalmıştım.

#beğenmek text konusu kalmadığı için metin yazdım.

beğendiniz mi kardeşlerim? kontrol etmedim

#flop ağlamak </3

#flop ağlamak </3

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

snape'im <3

2.35

je t'aime, hyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin