19

400 57 4
                                    

Bu ve bundan sonraki bölümler boyunca yine müzik açmanızı tavsiye ediyorum. Keyifli okumalar ♡

Şubat'ın 2'si.

Saat kaç?

Jimin yatakta hafifçe kıpırdandı. Saate bakma zahmetine girmedi. Umrunda bile değildi ki...

Kapkaranlık gökyüzünü gördüğünde, saatin akşam beşi geçtiğini anladı. İster akşamın yedisi, sekizi, hatta ister gece yarısı olsun, umrunda değildi. Bütün dünyada saat tamamen dursaydı da umrunda olmazdı.

Tek umursadığı Taehyung'un hâlâ yanında, yanı başında, nefes alıyor olmasıydı.

Tek umursadığı, Kim Taehyung'un hâlâ orada olmasıydı.

Jimin başını çevirip Taehyung'un boynuna dokundurdu.

Taehyung'un tepkisi her zamanki gibi gecikse de çenesini Jimin'in kafasına gömmüştü eninde sonunda. Gri, yumuşak saç telleri çenesine dokunduğunda rahatlardı Taehyung. Böyle olması Jimin'in çok hoşuna giderdi, Taehyung'un sakinleşip gevşeyebilmesine olanak tanırdı çünkü.

Jimin, Taehyung'un üzerinde neden böyle bir etkiye sahip olduğunu bilmiyordu, ama sahipti işte, önemli olan da buydu zaten.

O gün hava son derece soğuktu fakat Jimin, hastanedeki ısıtma sisteminin Taehyung'un donmasını önlemeye yetecek kadar ısı sağladığını biliyordu, o kadar da yeterliydi zaten. Öyle olsa bile, Taehyung yine de aniden gidip-gelen titreme krizlerinden kaçamıyor, vücudu karşılık gösteremeyecek kadar zayıf düşene dek bu böyle devam ediyordu.

Jimin böyle durumlarda Taehyung'u daima kendine yakın tutar, sıkıca sarılır, ne olursa olsun yanında olduğunu; zihninin yarattığı illüzyonlardan biri olmadığını belli eder, aynı zamanda da ara sıra bir şeyler mırıldanıp tek taraflı sohbetler yürütmeye çalışırdı.

Jimin, Taehyung'un basit bir kafa sallayışıyla cevaplayabileceği "evet/hayır' soruları soruyordu genellikle... ancak bazen soruları ne kadar tekrarlarsa tekrarlasın, Taehyung cevapsız bırakırdı onu.

Her zaman cevap alamayacağını bilmesine rağmen yine de soru sormaya devam ederdi Jimin. Bazenleri ise sadece aklına rastgele gelen şeyleri söylerdi.

Taehyung'un artık hiçbir soru soramıyor olmasına karşın Jimin'in kendini her zamankinden daha çok konuşurken bulması ne de garipti.

Başını Taehyung'un boynunun kıvrımına yaslayan Jimin, halsizce gözlerini kırpıştırıp etrafa bakındı. Belirli bir şeye odaklanmadan, boşluğa baktı sadece... bu, Yoongi'nin sıklıkla yaptığı bir şeydi. Eli Taehyung'un ince kollarından birini tutuyor, rahatlamasına yardımcı olması için baş parmağı yukarı-aşağı ovuşturuyordu tenini. Aynı lacivert battaniyeyi paylaşıyor, kedi gibi kıvrılıp birbirlerini sıcak tutmaya çalışıyorlardı hastane yatağında. Jimin sessizce yatarken Taehyung'un gergin nefes alışverişlerini dinledi ve bir süre sonra konuşmak için araladı dudaklarını:

"Taehyung-ah?"

Alçak, ama Taehyung'un duyabileceği kadar da yüksek bir tonla seslendi adını. Yanıt olarak usulca hareket ettiğini hissettiğinde gözlerini kapatıp devam etti:

"Bilmeni istiyorum ki... seninle tanıştığıma pişman değilim."

Taehyung fazla hareket etmedi. Şimdi sadece nefes alıyordu.

"Ben... seninle tanıştığım için çok mutluyum."

Jimin uzun bir süre duraksadı.

"O yüzden... teşekkür ederim, Taehyung-ah o gün koridorda benimle konuştuğun için... ve bana iyi olup olmadığımı sorduğun için. Çünkü o zaman değildim, ama... şimdi iyiyim."

Başını Taehyung'un göğsüne indirip yaslandı Jimin. Atmakta olan kalbinin hızlanan ritmini dinledi ve bunun az önceki sözlerine karşı verebildiği tek cevap olduğunu anladı.

Jimin, söyleyecek başka bir şeyi olmadığını fark ettiğinde, hareketlerinin konuşmasına izin verdi. Kendini Taehyung'a daha da yaklaştırıp yüzünü boynunun sıcaklığına gömdü. Her zamanki gibi Taehyung'un çenesinin başına değdiğini hissedebiliyordu. Jimin'i rahatlatma konusunda asla başarısız olmamıştı bu küçük jest. Delicesine bağlandığı o tanıdık kokuyu çekti içine, sonra Taehyung'un belirgin köprücük kemiklerine sessizce bıraktı nefesini.

Jimin'in uykuya dalmadan önceki son sözleri "iyi geceler, Taehyung-ah" olmuştu.

O gece rüyasında hiçbir şey görmedi.

Kâbus ya da rüyaya yakın herhangi bir şey görmedi.

Hiçbir şey yoktu. Sadece karanlık.

Jimin zayıf, hasta bir kolun omzuna yaslanmak için yukarıya çıkmaya çalıştığını hissetmiş, buna karşılık olarak kola yaklaşıp tüm vücudunun gevşemesine izin vermişti. Nefesi düzene girdiğinde tüm benliğinin, uykunun sıcak kollarına doğru kayıp gittiğini hissedebiliyordu..

in another life | vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin