9

440 64 22
                                    

Jimin o hafta hastaneye kaçıncı gidişiydi sayamamıştı, elleri ceketinin cebinde ve burnu onu soğuk havadan koruyan bordo örgü atkının içine gömülüydü.

Taehyung'un evini ziyaret edişinin üzerinden iki ay geçmişti ve o zamandan beri Jimin, hastaneye gitmenin onun için günlük bir rutin haline geldiğini fark etti. Hastaneye gitmese bile günlerini Taehyung ile mesajlaşarak ya da görüntülü konuşarak geçiriyordu.

Burnundan nefes verdi ve hastaneye girdi, danışmadaki kadını selamladı (artık ismini biliyordu) ve boynundaki atkıyı çıkardı. Jimin artık gideceği yönü ezberlemişti.

O tanıdık adımları attı, tanıdık yüzlere merhaba dedi ve kendini Taehyung'un odasına götüreceğini bildiği o tanıdık köşeyi geçti. Yavaş ve rahat bir nefes aldı, ama kısa süre sonra Taehyung'un kapısının önündeki ziyaretçi koltuğunda birinin oturduğunu görünce nefesini tuttu.

Jimin, onu görmek için başını kaldırmayacağını anladığında, küçük erkeğe uzun bir saniye baktı. Başı öne eğik bir şekilde elindeki telefonuyla ilgileniyordu.

Normalde Jimin, ordakini es geçip Taehyung'un yanına girecekti ama odaya yaklaştığında, içeriden gelen sesleri duyabiliyordu. Seslerden biri Taehyung'a aitti. Diğeri hakkında hiçbir fikri yoktu. Jimin durdu ve çantasının kayışını kavradı. Tereddüt ederek döndü, ve yalnız başına oturan erkeğe baktı. İçerideki kişi kim olursa olsun Taehyung'un konuşması bölmenin kabalık olacağını düşünen Jimin koltuklara doğru ilerledi ve diğer yabancıdan bir sandalye uzağa oturdu.

Jimin sessizce parmaklarıyla oynadı.

"...Kim Taehyung'u görmeye mi geldin?" Jimin sakince sordu.

"Hayır, ben değil arkadaşım geldi." Diğeri alçak ve düşünceli bir sesle konuştu. Ya da daha çok ilgisiz bir ses tonuyla.

"Arkadaşınız Tae'nin arkadaşı mı?"

"Evet, eski bir arkadaş." Telefonun ekranını kapattı ve dikkatini Jimin'e yöneltti. "Birlikte basketbol oynarlardı, birkaç yıl öncesine kadar."

Jimin koltuğunda arkasına yaslandı. "Ah, anlıyorum." Sorularının çoğunu uzak tutma ihtiyacı hissetti. Karşısındaki bu kadar çabuk sosyalleşecek biri gibi görünmüyordu.  Bu yüzden basit bir diyalog başlatmanın daha kolay olacağını düşündü.

"Adınızı sorabilir miyim?" Jimin şansını denedi.

Telefonundaki lekeyi çıkartmak için ekrana sürttüğü parmağını durdurdu. Kafasını kaldırdı, su yeşili saçlarının ardından Jimin'e baktı ve mümkün olabilecek en yavaş şekilde sırtını düzeltti.

"Min Yoongi."

"Park Jimin." Min Yoongi'nin arkadaşlığından zevk alabileceğini hissetti, sözlerinin her türlü duygudan uzak olduğunu fark etti. "Tanıştığıma memnun oldum Yoongi-ah"

"Yoongi diyebilirsin, daha iyi." Telefonuna baktı. "Aynı şekilde, ben de."

Jimin başını salladı, tanıştığı için mutluydu ve Yoongi'nin sözlerinden kısa bir süre sonra onu ürküten ani yüksek ses olmasaydı daha rahat olabilirdi.

"Hey Yoongi, kiminle konuşuyorsun?" Tavşana benzeyen uzun boylu beden, Taehyung'un odasından çıktı. Kahküllü koyu kahve saçları vardı. Yüzünde, samimiyetten çok uzak bir bakış vardı ve gözleri Yoongi'den Jimin'e ve sonra yine Yoongi'ye döndü.

"Bu Jimin, yeni tanıştık." Kısa ve net bir şekilde açıkladı.

"Jimin?" Taehyung'un sesi bu sefer odadan çınladı. Jimin'in, Taehyung'un mutluluğunu anlamak için yüzünü görmesine bile gerek yoktu. "O burada mı? Jimin burada mı?"

in another life | vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin