Bölüm 2

440 76 24
                                    




    KIZ SORUNLARI

Nisan 2013; Yibo 15, 16 yaşına girecek

Birisi onun önüne oturdu, karton süt ve sandviç getirmişti.

"Hey!" dedi Cheng Xiao. Diğer sınıftan, kendisi gibi DOTA2 oynamayı seven bir kızdı. Daha önce birçok kez 1v1 oynamışlardı, ancak kızın onunla NetHub dışında konuşmasını beklemiyordu.

"Selam, Wang Yibo. Kulübünün bu yaz yarıştığını duydum."

Wang Yibo sadece homurdandı. Bu kız ayrıca onu Dans Birliği Kulübündeki yeni rutinleri hakkında rahatsız ediyordu. Normalde paylaşmaktan çekinmezdi. Olay şuydu ki, teknik olarak o artık birliğin bir üyesi değildi. Şubattan beri okul sonrası aktivitelere katılmıyordu ve bir sonraki dönemde tekrar katılmayı planlamıyordu.

Tabii ki Cheng Xiao onun artık Dans Birliğinde olmadığını bilmiyordu. Pek çok insan, özellikle de ara sıra gelip ona açılan kızlar (Wang Yibo'nun inancına göre Cheng Xiao bu kızlara dahil değildi) hala bunu bilmiyordu.

Xiao Zhan'ın, Cheng Xiao'nun onun en iyi arkadaşı olacağını söylediğini hatırladı. Ama cidden, nasıl olacaktı bu?

Wang Yibo ondan hoşlanmıyor değildi. Aslında, Cheng Xiao onunla normal bir çocuk gibi sıradan şekilde konuştuğu için, ondan hoşlanıyor gibiydi. Wang Yibo çoğu insanın ondan kolayca korktuğunu biliyordu ama Cheng Xiao bundan hiç etkilenmemiş gibiydi. Dürüst olmak gerekirse, Wang Yibo onun bu durumu çok da umursamadığını düşünüyordu. Cheng Xiao her zaman yenilse bile onunla 1v1 oynamayı isterdi. Ve bazı kızların onlar konuşurken onu boğmak istiyormuş gibi bakmasını umursamıyordu. Wang Yibo onun bu kadar... gösterişsiz oluşunu seviyordu. Başta biraz zorlayıcı ve küstahtı ama bunu daha çok sevdiğini fark etti.

Sorun başkaydı...

Arkadaş...

Nasıl arkadaş olacaklardı?

Aynı yaştaydılar ama birinin yetişkinken bile onun en yakın arkadaşı olacağını hayal edemiyordu.

Şimdi bile Cheng Xiao, DOTA2 hakkında sorular, puanlar, rütbeler ve başka bazı şeyleri sormaya veya Wang Yibo'nun sözde "hayran kulübü" hakkında saçma şeyleri konuşmaya devam ediyordu. Bunun üzerine kulakları pembeleşti ve Cheng Xiao ona kıkırdadı.

"Neden benimle konuşuyorsun?" Wang Yibo sonunda açıkça sordu.

"Ha? Ne demek istiyorsun?"

"Dans Birliğinde olmamın havalı olduğunu düşündüğün için falan mı?"

Cheng Xiao kaşlarını kaldırdı. "Pekala. Dans Birliğinin en genç üyesi olmak havalı, biliyorsun. Üye olarak alınan ilk birinci sınıf öğrencisi olduğunu duydum."

"Yani havalı olduğumu düşünüyorsun."

Cheng Xiao homurdandı. "Nedir bu? Tam anlamıyla kendini beğenmiş olmak mı?"

"Neden sürekli bire bir düello yapmak istiyorsun o zaman?"

Omuz silkti. "Kazansam da kaybetsem de seninle düello yaptığımda rütbem yükseliyor."

Wang Yibo alaycı bir şekilde güldü. "Vay be."

Cheng Xiao kaşlarını kaldırdı. "Ne, bu açık değil mi?"

Wang Yibo yüzünü yana çevirdi, başını sallıyordu ve hala sırıtıyordu. Ona tekrar yüzünü döndüğünde, zil çaldı, öğle araları bitmişti. Aniden ağzından kaçırdı. "Bana karşı garip bir hoşlantın falan yok, değil mi?"

Cheng Xiao öksürüyordu, içtiği sütü öyle kabaca püskürttü ki bazı öğrenciler onların tarafına bakıp, kıs kıs güldü. "Adamım," diye mırıldandı mendili ağzına sürerek. "Ne sanı-"

"Sadece söylüyorum." Wang Yibo gitmek için kalktı. "Eğer benimle konuşma sebeplerinden biri buysa diye. Şubattan beri Dans Birliğinde değilim. Yakın zamanda da Birliğe geri dönmeyeceğim. Yani, böyle."

Cheng Xiao'nun onu takip ettiğini fark ettiğinde çoktan okulun bahçesinden soyunma odalarının olduğu yere yürüyordu.

"Hey! Bekle! Wang Yibo! Bekle dedim seni kendini beğenmiş inek! Ne demek iste- Sen az önce beni red mi ettin?! Senden hoşlanmıyorum bile! Tipim değilsin! Bu ne lan!" Arkadan Wang Yibo'yu omuzlarından tuttu ve onu durdurdu.

"Tamam. Minnettarım ama doğruyu söylüyorum. Artık Birlikte değilim yani bana onlar hakkında hiçbir bok sorma." dedi Wang Yibo öfkeyle ve müdür yardımcısının onların tarafına geldiğini görene kadar daha fazlasıyla karşılık vermek üzereydi. "Hassiktir!" küfür etti.

Cheng Xiao bakmak için döndü. "Ne? Ah. Bu müdür yardımcısı-! AY!" Wang Yibo onu bileğinden yakaladı ve kaçarak çekti, müdür yardımcısı ona bağırmaya başlasa bile görmezden geldi. "Wang Yibo! Sana kaç defa saçlarını geri boyaman gerektiğini söyledim!"

Cheng Xiao, müdür yardımcısının görüşünden kaçarken Bu ne lan, karnım acıyor, neden kaçıyorsun, sikiyim  gibi süslü küfürler ciyaklıyordu. Wang Yibo okulun güney kanadındaki, dersliklerinin tam tersi tarafında kalan soyunma odalarına ulaştıklarında bileğini ancak bıraktı. Etrafta ikisi dışında kimse yoktu. İkisi de nefes nefeseydi.

"Özür dilerim." Wang Yibo, Cheng Xiao ona bakarken mırıldandı. "Saçımı siyaha boyatmam için bağırıp duruyor." başını salladı, nefes almakta biraz zorlanıyordu. Neredeyse ilkbahardı ve bu kaos dolu koşu onları ter içinde bırakmıştı. Cheng Xiao hala karnını tutuyordu. "Boyamam, bunu tekrar yapmak için çok tembelim. Bu bir zahmet."

"Neden saçını sarıya boyadın ki?"

"İlgi çekmek istemedim. Sarı saçın onları uzak tutacağını düşündüm."

Cheng Xiao soluklarının arasında alaycı bir kahkaha attı. "Bu çok salakça. Tanrım, sen çok salaksın Wang Yibo."

Wang Yibo da güldü. "Biliyorum."

Ardından sakin bir sessizlik oldu. İkisi de derslerine geç kalmışlardı ama kimsenin acelesi yok gibiydi.

Sonra Cheng Xiao konuştu. "Neden Dans Birliği Kulübünü bıraktın?"

Wang Yibo, Cheng Xiao'nun sözleri ağzından çıktığı an fark etti.

Ah, diye düşündü demek böyle arkadaş olacağız...

Çünkü sözler söylendiği an da, Wang Yibo aniden karnında bir çekme hissetti.

Sıcak—soğuk—ve tekrar sıcak.

"Ne?" Cheng Xiao kaşlarını kaldırdı. "Bu konu hakkında konuşmak istemiyor musun? Ama iyi olduğunu duymuştum ve geçen Eylül seçmelerinizi gördüm— Ben... Ne... Ellerine neler oluyor, aman tanrım halüsinasyon mu görüyorum...?!"

Cheng Xiao hızla gözlerini kırpıştırdı, kafasını sallayarak bir adım öne gitti ve gördüğü şey karşısında kaşlarını çattı.

"Wang Yibo—ben—ellerin..." sözleri azalarak yok oldu. Kafası karışmış bir halde ona baktı.

Wang Yibo tek kelime etmeyerek kıpırdamadan durdu. Bir an için bu hissin sürmesine izin verdi ve parmak uçlarının kaybolmasını izledi. Daha sonra Cheng Xiao'ya baktı. Ona gerçekten baktı ve sakince "Nedeni bu," dedi. Yüz ifadesi okunmuyordu. "Kontrol edemiyorum, bu da diğer insanlara sıkıntı veriyor."

"Ne—Ne demek istiyorsun?" Cheng Xiao hareket edemiyordu. Gözleri büyüdü. "Neler oluyor?! Sen—kayboluyorsun? Bu ne lan? Ölüyor musun?"

"Ben atlayıcıyım." dedi Wang Yibo. Cheng Xiao'nun gözleri daha fazla büyüyemezdi. "Döneceğim." diye devam etti. "Beni bekleme."

Ardından, kayboldu.








Okuduğunuz için teşekkür ederimmm 💖💖💖

Between Holocenes: The Future  |  Yizhan [Çeviri]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin