Final

487 70 39
                                    




       EV

Mayıs 2018; Yibo 20, 21 yaşına girecek, Xiao Zhan 26, 27 yaşına girecek

"...Hayır, ona istemediğimi söyle. Masraflarımı kendim halledebilirim."

"Pekâlâ—ona söyleyeceğim ama—ah, Seungyeon seni duydu. Hoparlördesin bu arada. Tam bir sikik olduğunu söyledi."

"Ha-ha." Wang Yibo sakinlikle cevapladı. Merkezi iş alanın oralarda kaldırımda hızlıca yürürken telefondan Wenhan'ın gülüşlerini duyabiliyordu. Düzgün bir staj programına katılmak için sabahtan beri alanda dolaşıyordu ve kendisine randevu verilen mülakatlara girip çıkıyordu. "Ama cidden adamım. Doğruyu söylemek gerekirse, taşınabilirim."

"Taşınacak mısın? Üniversite yurdundan mı? Bunu neden yapasın ki? Boşa para."

"Bu bahar tekrar staj yapmaya başlayacağım, unuttun mu?" dedi. "Gittiğim ve başvurduğum çoğu şirket yurttan çok uzak. Bu yıl taşınsam iyi olacak."

Geç kaldığı randevusuna yetişmeye çalışan, topuklu ayakkabıları üstünde hafifçe koşan kadından sol tarafa geçerek kaçındı. Wang Yibo yürürken, ara sıra etrafındaki yüksek ticaret binalarına bakarak kravatını gevşetti. Pek çok insan kendi işleriyle ilgilenerek onunla yan yana ya da karşı yönünde yürüyordu. Onun için herkes bulanıktı çünkü birbirlerinden bir farkları yoktu. Wang Yibo, Beijing Merkezinden geçen, hayatlarının bu tek gününde de kendi yollarında mücadeleye devam eden binlerce—ve hatta milyonlarca— insandan yalnızca biriydi. Bu fikrin özgürleştirici olduğunu düşündü. İnsanların anonimliğini, farklılıkların ve benzerliklerin. Herkes uzaktan küçük bir yüzdü sadece.

"Ah, doğru, doğru." dedi Wenhan. "Hatırladım! Son senende olduğunu unutmuşum. Cheng Xiao da bir yerlere başvurup duruyordu. Hangi şirketlere baktığını sormadım ama bence ikinizde şu Kim-Yang'ı deneyebilirsiniz. Kore-Çin asıllı şirketi. Ama... sanırım bilgi işlem için birini arıyorlar, bilgisayar programcısı değil. Haidian'a yakınlar. Yoksa Chaoyang mıydı? Geçen hafta terası yanan alışveriş merkezinin arkasındaki binayı biliyor musun?"

"Evet, sanırım biliyorum." dedi Wang Yibo, etrafa bakış atarak. Daha önce o binayı görmüş olabilirdi. "Ama ben..."

Durakladı.

"Ama sen...? Ne, yoksa çoktan başvurdun mu?"

"..."

"Yibo? Hey?"

"..."

"Hala orada mısın?"

Wang Yibo kesinlikle hala buradaydı.

Aslında, bulunduğu yerde donmuştu. Telefonu sağ kulağına bastıran eli yavaşça düştü. Wenhan'ın ona daha sonra arayıp aramaması gerektiğini sorduğunu duyabiliyordu. Hareket ettiğinde, bakmak için arkasını döndü.

Daha önce yürüyerek Wenhan'la konuşurken gördüğü bir adamın yüzü vardı. Sokakta birbirlerinin yanlarından geçmişlerdi ama tepki bile veremeden, dirsekleri birbirlerine sürtündü ve bir aşinalıkla sarsıldı. Wang Yibo durakladı. Bunun sadece hayal gücü olup olmadığını bilmiyordu çünkü yanında yürüyen insan denizine baktığında görebildiği tek şey bilinmeyen yüzlerdi, hiçbiri farklı değildi. Ta ki —

"Xiao Zhan!" yakınlarda olan yabancı bir ses bağırdı. Wang Yibo'nun kalbi çılgınlar gibi atıyordu. Nefes alamıyordu.

Açık mavi gömlekli ve sırtını Wang Yibo'ya dönmüş bir adam seslenilen isimle aniden durdu.

"Oi, Xiao Zhan, seni piç, bizi bekle!"

Adam arkasını döndü ve yüzünü Wang Yibo'ya gösterdi. Tabi ki adamın yüzü ona tamamen bakmıyordu. Wang Yibo onun için tanıdık olmayan bir yüzdü. Onu henüz tanımıyordu.

Between Holocenes: The Future  |  Yizhan [Çeviri]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin