5

376 50 11
                                    

💕

"Ne kadar kaldı?" Jin Ling her zaman ki huysuzluğuyla konuşuyor ve Yuan'ı darlıyordu. "Yine mi başladık, ne kadar kaldı, demeye genç efendi Jin?" Jin Ling, Lan Yuan'ın sakince konuşmasına daha da sinirleniyordu.

"Ben neden senden eğitim almak zorundaymışım?" Jin Ling yürümeyi kesip ellerini beline koydu. "Zewu Jun'un emri." Yuan yürümeye devam ederken cevapladı Jin Ling'i.

"Peki ama neden? Ayrıca neden dağda olan bir yerde eğitim vermen gerekiyor?" Jin Ling sıraladığı sorularla Yuan'ı bıktırmaya çalışıyordu ki Yuan bunun fazlasıyla farkındaydı. Ancak ona aynı sakinliğiylr cevap vermeye devam edecekti.

"Hiç bir öğretmenden düzgün bir eğitim almadığınız, almayı reddetiğiniz için. Söz dinlemeyip, burnunuzun dikine gittiğiniz için genç efendi Jin." Lan Yuan'ın söylediklerine karşılık vermeye hazırlanan Jin Ling bir taş parçasına takılmış yere düşmüştü.

"Önünüze bakın genç efendi Jin." Yuan, Jin Ling'i kolundan tutarak ayağa kaldırdı. "Bakarım!" Jin Ling dikelip hızlı hızlı yürümeye başladı. "Dikkatli olun genç efendi Jin." Dedi Lan Yuan. Kıpkırmızı yüzüyle önden önden yürüyen Jin Ling, Lan Yuan'ın gözüne çok şirin gelmişti.

 Onlar yürürken hava kararmaya başlamıştı ve Jin Ling'in huysuz aurası kilometreler ötesinden bile fark ediliyordu. İkiside hiç konuşmamış sadece yürümüşlerdi.

"Lan Yuan." Dedi Jin Ling yere kendini bırakırken. "Genç efendi lütfen kalkın." Lan Yuan yerde ki oğlana elini uzattı. "Ayağımı burktum az önce takıldığımda. Daha fazla dayanamam." Ayın ışığında Jin Ling'in dolu dolu olmuş gözlerini gördü Yuan. Buraya kadar niye yürümüştü de erkenden haber vermemişti o zaman?

Bu çocuk gerçekten asla burnunun dikine gitmekten vazgeçmeyecekti.

Lan Yuan sinirli bir şekilde iç çekti. "Neden söylemedin canının yandığını?" Jin Ling'in gözlerimden bir kaç damla yaş düşünce daha da sinirlenmişti. En sonunda sakinliğini bozmayı başarmıştı.

"Sırtıma binin genç efendi Jin, çok kalmadı." Arkasını dönüp Jin Ling'in sırtına binmesini bekledi. Zorlansada Yuan'ın sırtına çıkan Jin Ling kafasını Yuan'ın boyun ve omzunun ortasına koyup derin bir nefes aldı.

Baş belası olmak için özel bir çaba mı veriyordu?

---

Yuan ve Jin Ling uzun bir süre beraber kalacakları eve gelmişlerdi. Yuan sırtında ki Jin Ling'i yatağa bırakıp odayı ışıklandırdı, Yuan'ın sırtında çoktan mayışmış halde olan oğlan kafasını yastığa koyup gözlerini kapadı. O kadar yorgundu ki hiçbir şeyi düşünmeden anında uykuya dalmıştı.

Etrafa göz atan Lan Yuan, yatakta boylu boyunca uzanmış ve derin bir uykuda olan Jin Ling'i  oturup izledi bir süre.

-

"Yine yanlış." Lan Yuan'ın saatlerdir söylediği şeyi tekrar söylemesiyle Jin Ling efsun mırıldanmayı kesti. Yuan'a doğru döndü ve sinirli bir nefes aldı. "Yanlış, yanlış, yanlış!" Diye bağırarak Yuan'a doğru ilerledi. "Uçan kuş gibi bir efsunu kim yapmak ister ki! Saçma sapan ve zor! Yapmıyorum."

Lan Yuan'ın yanından geçecekken ayağı takıldı ve yine yere düştü. "Agh!" Yuan, duyduğu iniltiyle birlikte ifadesiz bakışlarla Jin Ling'e çevirdi başını. Gerçekten bir insanı eğitmek bu kadar zor olamazdı. "Jin Ling, lütfen kalk."

"Bacağım acıyor..." Jin Ling bir çocuk edasıyla mırıldandı. Bazen gerçekten şirin olabiliyordu. Lan Yuan eğilip onun bacağına baktı, yerdeki taşlardan soyulmuş olmalıydı. Elini uzatıp bir efsun mırıldandı, kanayan yaranın ilk kanaması durdu ardından açık yara kapandı.

"Gerçek adıyla, Kuş Uçuşu efsunu." Dedi gözleri dolu dolu olan çocuğa bakarken. "Açık yarayı kapatır." Kahveleri karşısında ki çocuğun kahveleri ile birleştiğinde yüreğinde bir haraketlilik oldu.

"Kalkın genç efendi." Hızlıca ayağa kalkıp eve doğru yürüdü, bu hissettiklerine anlam yüklemek istemiyordu. Anlam yüklerse bir çıkmaza girecek olmaktan korkmuştu.

"Lan Yuan! En azından tane tane sen öğretsen efsunu?" Jin Ling akıllanmamış yine arkasından koştururken, Lan Yuan içinde sessiz bir savaş veriyordu. "Koşma." Jin Ling dinlemeden koşmaya devam etti. "Hadi yemek yiyelim o zaman. Akşam oluyor."

Lan Yuan başını sallayıp dışarıda ki ocağa gitmeden kılıcını yere koydu. "Genç efendi, siz dinlenin lütfen." Ocağın oraya giderken paytak paytak ardından gelen çocukla duraksadı, gerçekten söylenen bir lafı hiç dinlemiyordu.

"Bende yardım edeyim." Lan Yuan yürümeye devam ettiğinde yüzünde ki gülüşten bir haberdi. Jin Ling bir baş belasıydı ama buna rağmen kendine çekiyordu insanı.

Ya da Yuan, uzun zaman önce fark etmeden ona çekilmişti bile.

the (un)tamed • YuanRulan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin