"Boşuna düşünüp kendini yorma Jisung. Elimden kaçtığın an ailen ölür."
—————————————————
"Al şunu." Minho üstüme bir sırt çantası fırlatınca homurdandım.
"Ne var bunun içinde?"
Cevap vermeyince açtım ve baktım.
Birkaç parça kıyafet vardı."Bunlar ne?"
"Gözlerin mi bozuk Han Jisung? Kıyafet ve ufak tefek şeyler işte. Uzun bir yolculuk olacak."
Sinirliydim.
"Senden nefret ediyorum."
"Umrumda değil."
Kendisine de bir çanta hazırladığında beni sürüklemeye başladı.
Sonunda saraydan çıktığımızda birkaç adam ve Changbin bize bakıyordu.
"Sonunda hazırsınız." Changbin bana bakarak konuştu.
"Seungmin bizimle gelecek. Mingi ve Wooyoung arkamızda, Eric ve Lisa önümüzde olacak. Yarım saatlik mesafe süresi yeterli diye düşünüyorum. Böylece bir tuzak varsa Eric ve Lisa bizden önce yakalanacak. Bizim de yakalanmamız durumunda Mingi ve Wooyoung arkamızda olacağı için bizi kurtaracak."
Son planlarını da yaptıklarında bütün askerler bana bakıyordu. Kendimi tuhaf hissettim.
"Korkma Jisung. Her şey bittiğinde kahraman olarak anılacaksın."
"Peki sizce ben bunu istiyor muyum?" Yüzüne öfkeyle baktım.
"Senin ne istediğin önemli değil bunu anlayamadın mı?" Elbette anlamıştım.
"Biliyor muydunuz?"
"Efendim?"
"Tanıdık geldiğimi söylemiştiniz. Ailemden birisi periymiş. Muhtemelen ailemi tanıyorsunuz. Neden tanımıyormuş gibi davrandınız?"
"Şey. Yakalandım galiba." Yüzünde sakin bir gülümseme vardı. Susup ona bakmaya devam ettiğimde iç çekip konuştu.
"Bana tanıdık geliyorsun. Çünkü annene benziyorsun. Annen bir periydi. Onu tanıyordum."
"Ne?" Annem bir peri miydi? Gerçi şu durumda hiçbir şeye şaşıramıyordum.
"Sorgulama çocuk. Şimdilik sorgulama." Sinirle ona baktım.
Herkes bana sorgulama deyip duruyordu. Son birkaç gündür yaşadıklarım büyük bir saçmalıktan ibaretken nasıl sorgulamadan susmamı bekliyorlardı?
"Öleceğim."
Changbin ifadesizce bana baktı.
"Kim bilir. Belkide ölmemenin bir yolu vardır."
Birbirimize sessizce bakarken Minho beni kolumdan çekiştirdi.
"Gidiyoruz."
"Dikkatli olun!" Minho arkamızdan bağıran Changbin'e kafa salladı.
Onlarca insan arkamızdan heyecanla bakıyordu.
Bir at arabasına bindik ve yola koyulduk.
Seungmin at arabasını sürerken Mino ve ben arkada oturuyorduk.
Sessizce dışarıyı seyrederken başıma gelenleri düşünüyordum. Minho ise sessizce beni izliyordu.
"Neye bakıyorsun?"
"Dikkatli olmamız gerekiyor. Buz perileriyle karşılaşabiliriz. Kesinlikle sözümden çıkmamalısın." Sorumu görmezden gelerek konuştuğunda ona baktım.
Birkaç dakika sessizce birbirimizin gözlerine baktık.
"Bana öyle bakma. Senin arkadaşın değilim. Sana hiçbir şey borçlu değilim Han Jisung."
Yani ölüp ölmemem umrunda bile değil.
Hiçbir şey söylemeden tekrar yola baktım. Hava kararıyordu.
"Acıktın mı?"
Cevap vermedim.
"Jisung?"
Bana Jisung deyince şaşırmıştım.
"Aç değilim."
"O halde uyu biraz. Yolculuğun sakin dakikaları yakında bitecek. Dinlenmelisin."
Onu dinleyip gözlerimi kapattım.
Koşuyorum..
Nereye gittiğimi bilmeden, çıplak ayaklarımı parçalayan taşlara rağmen, kollarımı çizen ağaç dallarına rağmen koşuyorum..
"Kaçamazsın."
Yabancı bir ses kulaklarımdq yankılanıyor ancak ben durmuyorum.
"Sonunda onu da öldüreceksin."
Duruyorum.
"Kimi?"
Boş ormanda haykırıyorum.
"Onun sonu olacaksın. Tıpkı baban gibi."
Ellerimi kulaklarıma kapatırken çömeliyorum.
"Kaderinizde bu var Han Jisung."
"Sus!"
"Kaderinizde ölüm var."
"Sus!"
"Kaderinde onu kendi ellerinle öldürmek var."
"Uyan!"
Aniden sıçradığımda yanımda bana endişeyle bakan Minho'yu gördüm.
"Sadece kâbustu." Dedi yüzümü ellerinin arasına alarak.
"Kadere inanır mısın?"
Ellerini yüzümden çekti.
"Evet."
Üzgünce yere baktım.
"Ancak kaderi değiştirebileceğimize de inanıyorum."
Hafifçe gülümseyerek yüzüne baktım. Onun yüzünde de kısa bir gülümseme görür gibi oldum. Ardından hemen önüne döndü.
"Kafanı omzuma koy." Diye emrettiğinde şaşırdım.
"Neden?"
"Uyurken kafanı çarpıp duruyorsun. Başıma bela olma sonra."
Gülümsedim ve kafamı omzuna koydum.
Beni ölüme götüren bir adamın omzunda kendimi güvende hissetmem normal miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LOTA | Minsung |
FantasiaHan Jisung, on sekizinci yaş gününde bir şeylerin ters gittiğini fark eder. Tesadüf eseri kapısının önünde karşılaştığı yabancının fantastik dünyadan fırlamış bir karakter olduğunu öğrenir. Karşısına çıkan bu yabancı ondan istediğini almadan onu rah...