Mutabık

171 65 89
                                    


     İhtiyacım vardı. Artık birinin 'çok şey yaşadın, çok yoruldun ama merak etme, artık korkmana gerek yok' demesine ihtiyacım vardı. Emir'in gözlerine bakarken buna benzer birçok kelime duyuyordum. Emir söylemiyordu ama ben duyuyordum. 

      Bileğimi tutmaya devam ederken sinir krizi geçirip ağladığımdaki gibi yine bana sarılmasını istiyordum. Çünkü şimdi göz yaşlarım akıyordu ve ben bir yandan ağlarken diğer yandan sarılmasıyla rahatlamak istiyordum. Tanrım...İstemesem de artık ona tüm benliğimle güveniyordum. Yine de sarılmasını istediğim için kendime kızdım. 

      Ağladığımı fark ediyor muydu bilmiyorum. Çünkü kıpırdamadan, hıçkırmadan duruyordum ve gözyaşlarım öylece kendi kendine süzülüyordu. Ağlamak istemiyordum. Ben... artık gerçekten ağlamak istemiyorum.

''Ağlama...'' Emir hala bileğimi tutuyordu ve görünüşe göre ağladığımı hissetmişti. ''Ağlamıyorum,'' diye yalan söyledim. Belki böyle dersem gözyaşlarım gerçekten akmayı keserdi. ''Ağlaman beni çıldırtıyor.'' Eli yavaşça bileğimden ayrıldı ve kolumu okşayarak omzuma doğru yol aldı. Emir omzumu tutarken bakışlarımı onun göğsünden alıp - yüzüne bakmak istemediğim için göğsüne bakarak ağlıyordum- Emir'in arkasında durmaya devam eden üçlüye baktım. Aleyna dudaklarını birbirine bastırırken bize bakıyordu ve gözlerinin dolduğunu gördüğüme yemin edebilirdim. Eylül kollarını birbirine bağlamış bir ayağını yere eşit aralıklarla zemine vururken yere bakıyordu. Batu ise uzandığı koltukta yan dönmüş kaşları yukarıda bizi izliyordu.

''Ayrıntılı bir açıklamaya ihtiyacı var biliyorsunuz, değil mi?'' Batu doğrulup koltuğa oturdu ve Emir ile birlikte ona bakarken elini yan tarafına iki kere vurup oturmamızı işaret etti.

     Emir kulağıma doğru yaklaşıp ''Daha iyi misin?'' diye fısıldadı. Sesimin titremesinden korkarak cevap vermedim ama başımı aşağı yukarı sallamayı becerebildim. Yine de iyi filan değildim. Emir yine sanki aklımı okur gibi ''Hayır değilsin,'' diye fısıldadı. Bu fısıltısı o kadar kısık sesliydi ki son zamanlarda olağanüstü şekilde duyan kulaklarım bile bunu zor işitmişti. 

     Emir tuttuğu omzumdaki elini bir hamlede sırtıma koydu ve beni kendine çekip sarıldı. Ben de bu sefer hıçkırarak ağlamaya başladım. Gözyaşlarımı dindirmeye çalışırken herkesin önünde daha çok ağlamaya başlamıştım.

     Maskem yüzünden başımı doğru düzgün Emir'in göğsüne yaslayamıyordum bile. Ama Emir bir eliyle bana sırtımdan sarılmaya devam ederken diğer eliyle elimi tutuyordu. Elimi tuttuğunu ''Endişelenme, her şey yoluna girecek,'' dediğinde fark ettim. '' İyileşeceksin.'' Bu kelimesiyle ağlamayı kestim ve yüzümü kaldırıp Emir'e baktım.

''Ne demek iyileşeceksin? Sen... Güzelliğimden mi bahsediyorsun?'' Kafam karışmıştı. Meraklı ve şaşkın gözlerle yüzüne bakmayı sürdürdüm.

''Evet. Emin değilim ama Mağara seni iyileştirebilir. Eminim siz de benim gibi düşündünüz.'' Son cümlesinde arkasını dönüp diğerlerine baktı. Hepsi onaylayan gözlerle bakarken Aleyna hızlı bir şekilde kafasını salladı.

''Neyden bahsediyorsunuz? Mağara da ne?'' Artık Emir'le hiçbir şekilde temas etmiyorduk. Çünkü şaşkınlığım beni bir adım geri götürmüştü.

''Dostum, yavaş ol. Kızın devrelerini yakacaksın. Her şeyi yavaş yavaş anlatalım. Gelin, herkes otursun.'' Batu'ya yüzde yüz katılıyordum. Kafam inanılmaz derecede karışmıştı.

''Haklısın.'' Emir vücudunu döndürmeden omzunun üzerinden Batu'ya bakıp tekrar bana döndü. ''Gel hadi.'' Sağıma geçti ve kolunu sırtımdan geçirip sol omzumu tuttu. Beni kendisine yaslarken yürümeye başladık. Koltuğa oturmak için hareket etmeden bir an önce Emir'in omzumdaki eline kısa bir bakış attım.

MÜKEMMELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin