Yazardan;
Akın 1 saat sonra eve gelir. Arabayı durdurduğunda yan koltukta uyuyan Mine'ye bakar. Yolun yarısından sonra uyuya kalmıştı. Birkaç dakika sonra akın Mineye seslenir.Akın: Mine...mine
Mine: Hı?
Akın: "Hadi uyan geldik" Mine gözlerine tam açar ve etrafına bakar daha sonra akına döner.
Mine: Ha pardon ya çok yorgundum uyaya kalmışım
Akın: Önemli değil sen geç hadi içeri
Mine: Sen gelmiyor musun? Ya-yani şey...
Akın: Bir kaç işim var onları halledeyim birde eve birkaç birşeyler alayım dolap boştur şimdi
Mine: "Tamam" Mine arabadan iner ve içeri girer. Akın da gider. Akşam saat dokuz olur akın yoktur,on,onbir,on iki olur Akın hala ortalıklarda yoktur. Mine o adamın söylediklerinden sonra içindeki korku ile uyuyamaz ve koltukta iyice büzülür ve camdan dışarı bakar. Gece saat iki buçuk civarlarında kapı açılmaya çalışır. Mine de tam gözlerini kapatırken tıkırtılar ile gözlerini açar. İçindeki korku iyice gün yüzüne çıkar. Hemen salondan çıkar ve yukarıdaki odalardan birine girip kapıyı kilitler. Birkaç dakika sonra kapı açılır adım seslerini duyan Mine iyice korkmaya başlar. Adım sesleri üst kata çıktığında Mine telefonunun fenerini kapatır. Sesler daha da yaklaşır bir kaç saniye sonra o tanıdık sesi kulakları işitir. Mine hemen odadan çıkar ve Akına doğru gelir
Akın: Neredesin kızım sen
Mine: B-be-ben
Akın: Neyse ne iyi misin sen
Mine: "İyiyim" Mine Akına daha dikkatli baktığında gözündeki morlukları, dudağında ki yarayı görür "beni bırak şimdi asıl sen iyi misin bu yüzünün hali ne geç şuraya pansuman yapalım güzel yapılmamış bu pansuman"
Akın: "Gerek yok iyiyim ben birkaç birşey getirdim yemek için ayrıca kahvaltılıkta var yarın sabah amcamlar gelecekmiş senle konuşmaya" Akın her konuştuğunda sesi sinirli ve öfkeli çıktığı için Mine sadece
Mine: "Tamam" demiştir. Akın daha sonra dışarı çıkıp arabanın içine girer. Mine de ne kadar uyumaya çalışsa da sabaha karşı anca uyur. Sabah Mine saat dokuz gibi uyanır. Dün akşam Akının söyledikleri aklına gelir. Koçavalılar gelecekti. Hemen mutfağa inip dün Akının aldıklarını masaya tek tek yerleştirir yarım saat sonra zil çalar. Kapıyı açtığında en önde İdris Koçavalıyı arkasından Cumali,Kahraman,Selim,Salih, Yamaç,Akın girer ve en son adlarını bilmediği dört kişi daha girer. İçeri girdiğinde İdris,Cumali ve Kahramanı otururken bulur
İdris: Otur şöyle kızım konuşalım bakalım,İsmin ne senin
Mine::Mine...Mine Özsoy
İdris: Baban kimdir?
Mine: Karay Özsoy
İdris: Paşa'nın yiğenisin öyle mi
Mine: Evet
İdris: Beni hatırlamanın mı?
Mine: Hatırlamam mı İdris baba,hatta sadece seni değil Kahraman abiyi ve Celasunu da hatırladım
Kahraman: Bende diyorum bu kız beni nasıl hatırlamadı.
Cumali: Baba bizlere de anlatacak mısın artık
Akın: Celasun dün sen kızı gördün neden tanıyorum demedin
Celasun: Başta tanımadım yalan olmasın buraya gelene kadar düşündüm nerden tanıyorum diye sonun da çıkardım. Bizim çocukluğumuz beraber geçti daha sonra
İdris: Dur Celasun ondan sonra ben anlatayım oğlum, Karay Özsoy abimin en yakın arkadaşı,kardeşi gibi görürdü. Mine ilkokulun sonuna kadar burda okudu. Daha sonra Karay ayrıldı çukurdan Mine de babası ile gitti haliyle daha sonra Mine hanım babası ile kavga edip lise de tekrardan buraya geldi yani çukura daha sonra Paşa ve ben aracılığıyla lise 2 de barıştılar ama Mine gitmedi okulunu burada devam etti. Lise bitiyor ve üniversite için yurt dışına gidiyor. Mine bunları yaparken babası da boş durmuyor tabii Özsoy holdingi kuruyor ama alttan alttan da illegal işler yapmaya devam ediyor. Hani siz şey demiştim çukuru dışardan çok güçlü iki kişi koruyor diye işte ikincisi Mine'nin babası Karay amcamız
Selim: Diğeri kim baba?
İdris: Zamanı var oğlum onu da öğreneceksiniz.... Devam edeyim hani bizim Akın nasıl koçavalıların veliahtı işte Mine de Özsoylar'ın tek veliahtı tek çocuk Mine
Kahraman:Abi sen nasıl hatırlamazsın bu Mineyi... Az mı kırmıştı kahvenin camlarını
Cumali: H-ha-hah şimdi hatırladım her hafta bir kere camcıyı çağırırdık şimdi hatırladım seni
Selim: Haaaa tabi ya neydi lakabı bir dakika hııı... Hah fındık kurdu,dimi lakabın buydu. Nereden nereye fındık kurdu sen büyüdün şimdi doktor mu oldun
Mine: hıhı doktorum
Kahraman: Asıl artık konuşmamız gereken konuya gelsek baba
İdris: Doğru...o gün sana kimdi tanıyormuydun? Kızım
Mine: Hayır,hayır tanımıyorum ama sesi çok yabancı ama bir o kadar da tanıdık
Kemal: Peki sana birşey dedi mi?
Mine:
Yamaç: Mine sana birşey dedi mi? Birşey dedi ise söyle ona göre tedbir alalım
Mine: "Çok dikkat et bugün değilse yarın geleceğim duydun mu beni hı cici kız bugün değilse yarın geleceğim dikkat et attığın her adımdan,yediğin içtiğin ne varsa dikkat et. Bir gözün hep açık uyu olur mu" dedi
Cumali: gelsin gelsin... gelsin de çukurun kızını nasıl öldürecekmiş hepimiz görelim!
Mine: Ben çukurun kızı değilim ki?
Selim: Anan baban çukurdan,amcan desen babamın arkadaşı sen nasıl çukurun kızı değilsin söyle bakalım
Cumali: Ahaa bu çocuk doğru söylüyor
İdris: Salih oğlum sen niye orda duruyorsun gelsene şöyle
Salih: iyiyim baba ben böyle
Yamaç: Eee baba ne yapıyoruz?
İdris: Şöyle yapalım Mineyi çukurdaki evine götürün bir süre çukurda kalsın oraya giremezler ya başına mahalleden bir kaç çocuk bırakın
Salih: Tamam baba bende o iş" Herkes çay içtikten sonra çukura geri dönerler. Salih Mineyi evine bırakır başına da Meke, Ecevit ve Ahmet'i koyar