5

301 51 17
                                    

Genç adam kollarında yığılıp kalan yabancıya bakakaldı, kör kütük sarhoş olmadan bardan ayrılmayı başardığında olaysız bir gece geçirmeyi umuyordu fakat hayatın neler getireceğini öngörmek imkansızdı. Onu uyandırmaya çalışarak hafifçe sarstı ancak herhangi bir kıpırdama olmadı, çocuğun rengi oldukça soluk gözüküyordu ve terden sırılsıklam olmuştu, birkaç kez fikrini değiştirdikten sonra elini ürkekçe uzatıp alnına dokundu, çocuk resmen yanıyordu.

Önce bir taksi çevirip hastaneye götürmenin en iyisi olacağını düşünse de birkaç saniye sonra bu fikrinden vazgeçti. Çocuğu tanımıyordu ama kötü bir durumda olduğu belliydi, bu bara sıklıkla geldiği için el altından uyuşturucu satmadıklarını bilse bile şu an çocuğun bir maddenin etkisi altında olmadığına emin olamazdı, eğer onu bu durumda hastaneye götürür ve kanında uyuşturucu madde tespit ederlerse çocuğun başı çok büyük belaya girebilirdi. Onu düşmeden önce bir dakika boyunca izlemişti, görür görmez aklına gelen ilk şey çocuğun bir yoksunluk krizi geçirdiğiydi. Hızla inip kalkan göğsüne, titreyen kirpiklerine ve sakin yüzüne bakarken gözüne fazlasıyla kırılgan göründü, nedenini bilmiyordu ama onu polislerin eline teslim etmek istemiyordu. Eğer bu halde hastaneye götürürse polislere bildirmeleri gerekecekti çünkü onu tanımıyordu, üzerinde kimlik olup olmadığından da emin değildi.

Ama diğer yandan eğer acil bir müdahale gerekiyorsa onu hastaneye götürmemek de hayatına mal olabilirdi, tedirginlikle çocuğun ateşini tekrar kontrol etti. Parmakları çocuğun yumuşak tenine değdiğinde kirpikleri titredi ve gözleri yavaşça açıldı, afallamış ve baygın gözüküyordu.

"İyi misiniz?" diye sordu genç adam, aniden gecenin bir yarısı kimsenin olmadığı bu sokakta, bir barın önünde daha önce hayatında hiç görmediği bu yabancıyı yollarında tutmak fazlasıyla garip hissettirmişti. Zorunlu olmadıkça insanlara yaklaşmazdı, özellikle de tanımadığı birine asla dokunmazdı ancak koşulları kendine hatırlatıp rahatlamaya çalıştı. Başkası duysa deli olduğunu düşünebilirdi, ama o baygın birini izni olmadan kollarında tutarken neredeyse bir tacizci gibi hissediyordu.

Çocuk cevap vermek yerine öksürdü, dudakları kupkuruydu, genç adam bakışlarını biçimli dudaklarından çekmeye çalışsa da bunu düşündükçe tek odaklanabildiği tek şey içinde tuhaf bir kıpırtı uyandıran dudaklar oldu. Çocuk tekrar bilinçsizce titremeye başlayınca genç adam terli saçlarını alnından çekerek ona bakmasını sağlamaya çalıştı, tenine değdikçe elini ateşe uzatmış gibi hissediyordu ancak bunun tek nedeninin çocuğun gereğinden fazla yüksek vücut ısısı olmadığının da bilincinde olacak kadar ayıktı.

"Madde kullanıyor musun?" diye sordu, sonra da böyle bir şeyi ansızın sormanın kabalık olduğunun hissederek kötü hissetti, sonuçta ortada kendisini ilgilendiren bir durum söz konusu değildi. "Seni hastaneye götüreceğim," dedi aniden kararını vermiş gibi ayağa kalkmak için bir hamle yaparken.

Çocuk hiç beklemediği bir hızla koluna uzanıp baygın birisinden beklemeyeceği bir güçle sıktı. "Hayır," dedi güçsüz bir sesle, diliyle kuru dudaklarını ıslatıp yutkunduğunda genç adam karnına tekme yemiş gibi hissederek irkildi, aniden onu orada bırakıp kaçma isteği her şeyden ağır basmıştı. "Hayır... lütfen... beni hastaneye götürme... ben..." Bir rüyada tamamen bilinçsizce sayıklıyor gibiydi.

Cümlenin devamını getiremedi, göğsü bir kez hızla inip kalktı ve tekrar bilincini kaybetti. Öylesine meleksi bir yüzü vardı ki genç adam göğsünün üzerine bir ağırlık çökmüş gibi hissetti, kulağa deli saçması gibi geldiğinin farkındaydı ama okuduğu fantastik kitaplardaki gökten düşen meleklerden birini yakalamış gibi hissediyordu. Orada öylece güçsüz, hasta ve bilinçsiz yatarken bile güzelliği göz kamaştırıyordu ve daha önce hiç hissetmediği bu duygular ödünü koparsa da inkar edemeyeceği kadar yoğundu.

the lakes // yizhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin