İçin için ağlıyordu bu akşam. Onu ilk kez ağlarken görüşüm değildi ama...
Ama bu sefer sanki bir başkaydı her şey.
Belki de başkalaşımın başladığı andı tüm puslu perdeleri aralayan. Güneş içeri giriyordu yavaş yavaş. Zor olmuştu ama olmuştu işte... Gerçi zor olmasa güzelin değeri bilinir miydi ki ? Eğer yağmur bu kadar yağmasa güneş insanı bu kadar sıcak kavrar mıydı ? Gecenın karanlığı sarmasa dört bir yanı ay ışığına şiir yazar mıydı bu onca şair ?Yine de o ağlamasın istedim. Hera'nın armağanı olan o inci tanelerini boşa heba etmesin.
"Ağlarken yüzünü göğe çevir ki melekler gözyaşlarını silebilsin..."
Oysa kafasını bana çevirdi.
Sebebi açıktı belki de ancak kendimi o inci taneleri ile bir tutamadım mütevazılık edip.
"Fazla mütevazılık kibirdendir." lafını kulaklarıma vaaz eden Petrus'u yok saydım o an için."Öyleyse gözlerim üzerinde olacak sevgilim.
Çünkü benim inandığım tek din, inandığım tek gerçek, görebildiğim tek melek sensin..."...
Petrus... Seni ukala TLC takıntılı yaşlı katolik...Bir tek banasın değil mi şairane tavrınla ! Hermes'i kafana takma, bilirsin edebiyata gelemiyor.
Bense sana aşığım.
200112
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mono No Aware
SachbücherHermes, Petrus ve binlerce eski dost anısına ! Dut ağaçları çok yaşasın...