"Düşüyor muyuz?"

453 14 0
                                    

Biliyorum çok uzun bi süredir yazmıyorum. Fakat tablet telefon bilgisayar ne varsa elimden aldılar. Seneye teog var çalış diye. Bende elim mahkum çalışıyorum. Ama bugün gizlice bilgisayarın yerini buldum ve yazdım. Hihihihihihihi çok zekiyim. Hazır annemler de evde yokken bir bölüm yazıyim dedim. Zö. Neyse iyi okumalar. Multimedia'da uçaktaki anne kız var. Tekrar iyi okumalar nxsjsh. Öpüldünüüz :)) :*

Gözüme giren güneş ışığına küfrederek gözlerimi araladım. En son Batu'yla yatıyorduk yani uyuyoduk. Yatakta oturur pozisyona gelip 10 dakika halı desenini inceledim. Daha sonra kalkma kararı verip banyoya gittim. Yüzümü yıkayıp eyeliner rimel kapatıcı sürdüm. Giyinme odama gidip bir şort üstüne de salaş bir tişort giydim. Ayakkabı olarak da nike air max ayakkabı giydim.

Aşağı indiğimde beni çok güzel bir kahvaltı bekliyordu demeyi çok istesem de malesef masada sadece bir not vardı. Merdivelerden inip notu elime aldım.

"Şu eşya taşıma işlemlerini halledicem. Büyük ihtimalle okulda yokum. Akşam görüşürüz kendine iyi bak" Notu buruşturup çöp kutusuna fırlattım. Kendime neskuiqle sütü karıştırıp kaşıkladım. Odama çıkıp dişlerimi fırçaladıktan sonra Macbook'umu ve ipad'imi -biliyorum çok havalı oldu snxbxnhs- çantama koydum. Telefonumu ve kulaklığımı şortumun arka cebime sıkıştırıp aşağı indim. Kapıyı kilitledikten sonra arabaya atlayıp okula sürmeye başladım. Arabayı herzamanki yerime park edip okula girdim. Koridorlar her zaman kalabalık olurdu kesin bişey var.

"Selin senin eski sevgilin okula gelmiş. Mert de sanane napıcaksın diye tersleyince kavga etmişler. Hatta hala kavga ediyolar" Kaşar Merveden öğrendiğim ve işime yarayan ilk haber. Çantamı sınıfa bırakıp yemekhanenin arkasına doğru koştum. Kavgalar hep orada oluyordu. Kalabalık beni görünce sağa sola dağılarak bana yol verdiler. Mert ve Cenk?

"Cenk? Ne işin var burda?" Diye bağırıp kollarına sarıldım.

"Seni görmeye geldim. Olamaz mı? Hatta gelmişken iyide dayak yedim."

"Ya salak sen beni erkeklere niye soruyosun. Arkadaşlar bu benim eski sevgilim falan değil. Kim uydurduysa ağzını yırtıp götüne montelerim. Cenk benim kuzenim." Mert yerden kalkmış afallayarak kalabalığın arasından çıkyordu.

"Mert" diye bağırıp peşinden gittim.

"Bana açıklama yapmak zorunda değilsin." Ne açıklaması?

"Sana açıklama yapmicam gerizekalı. Senin bana açıklama yapman gerek. Ödenmemiş bir hesabımız var" Arkamı dönüp Cenk'in yanına gittim. Kolunu omzuma atarak okula doğru yürümeye başladık.

"Sen niye geldin? Beni görmeye pek gelmezsin de"

"Evet doğruyu söylemek gerekirse senin için gelmedim. Bu okula kayıdım yaptırıldı. Artık buralıyım liselii" Cenk benden bir yaş büyüktü. Seneye yoktu. Ben 11, Cenk 12. sınıftı.

"Cenk sen nerede kalıcaksın?"

"Bilmiyorum şimdilik yurttayım ama ev arıyorum."

"Salak yurta falan gitme. Ev de arama. Annemler gitti ev artık bana kaldı oloom. Batu sen ben kalırız işte"

"Batu? O kim lan. Eve sevgili mi attın? sikerim :)" Bu ne ya herkesde bi Ediz Çağıran özentisi olmuş.

"Yok mal, bizim tayfadan biri. Evde yanlız kalmamam için annem çağırdı"

"Ha ok o zaman."

"Senin sınıfın nerde gavat?"

"12/F sanırım. Göstersene sınıfı." Onaylayarak başımı salladım ve kolundan çekiştirerek sınıfa götürdüm.

2 Ay Sonra

"Almira ölücem tamam yether." Evet şuan Amerika uçağıyla Amerika'ya gidicem. Ve Almira hayvan gibi sarıldı. 15 tatilde annemleri ziyaret gibi bişey. 1 hafta kalıp geri dönücem.

"Ama napıyim özlerim ben seni"

"Ulan gerizekalı sanki geri dönmicem. Ağlamayı kes." Almira'nın kollarından kurtulup bizimkilerlede kısa bi sarılma yaptıktan sonra pasaport kontrolüne gittim. Vize falan derken uçaktaki yerime oturdum. Şimdi böyle isterdim ki yanımda 2 tane taş çocuk olsun konuşalım falan. Ama yok, zalım dünya. Yine şaşırmicağınız gibi sapım ben. Sevgilim yok yani. Mert'i sorarsanız o günden sonra hiçbiyerde görmedim onu. Ama duyduğuma göre Türkiye'den gitmiş. İyi olmuş bencede. Her bokuma sinek gibi damlıyodu salak. Kemerimi takıp telefondan müzik açtım. Tabiki uçak modunda. Hayır madem uçak gibi bişeyi yapıyosun, neden priz falan koymuyosun. Lan bokum gibi para yatırıyoruz bu uçağa. 10 saatlik yolculuğu çekemiyeceğimi düşündüğüm için gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım.

Pilotun yüksek sesiyle uyandım. Yanımda bir anne bir de çocuk vardı. Kız çocuk. Şişme yeleklerini takmışlar ayaklanmaya çalışıyorlardı. Ayağa kalkıp herkese baktım. Niye herkes bir telaşlı?

"Hanımefendi noluyor?"

"Kızım uçak düşüyor. Şişme yeleğini giy. Ölme" Ha uçak mı düşüyo? Bu yüzden mi uyandırdınız be- Ne dedin? UÇAK.MI.DÜŞÜYO? Koltuğun altına eğilip şişme yeleği üzerime geçirdim. Telefonumu cebime sıkıştırıp camdan baktım. Vallahi düşüyoruz lan. Uçak son hızla aşağı düşerken ben telaştan ne yapıcağımı şaşırmıştım. Anne kızın arasından çıkmaya çalışırken kız bacağıma yapıştı.

"Abla eğer kurtulursan babama onu çok sevdiğimi söyler misin?" Kız dediğime bakmayın, 5-6 yaşında zor vardır.

"Tamam ablam babanı öğrenir söylerim. Hadi bakalım görüşürüz" Herkesi bütün gücümü kullanarak sağa sola çektim ve kendim ortadan geçtim. Çıkış kapısına ulaşıp kapıyı açmaya çalıştım. Allahım neydi günahım? Uçak düştütüğü için ayakta da duramıyorum ki. Uzun uzun uğraşlar sonucu kapıyı açtım. Hayır anlamıyorum biz ne kadar yükseklikten uçuyoruz da aşağı inemedik daha? Kenardaki direğe yapışarak aşağı baktım. Aha denize çok az kalmış. Artık deniz mi okyanus mu bilemedim. Derin bir nefes alıp atlayacağım sırada küçük kız aklıma geldi.

"Abla eğer kurtulursan babama onu çok sevdiğimi söyler misin?" Ben söyleyemem belki ama sen söylersin güzelim. Olabildiğince hızlı anne ve kızı kollarından sürükleyerek çıkış kapısına getirdim.

"Derin nefes alın atlıyoruz. Ölmiyeceğiz" Onların konuşmalarına fırsat vermeyerek aşağı suya atladım. Şişme yeleklerin cebinde bot olduğunu biliyorum tabiki. Suya daldığımız zaman anne ve kızın ellerini sıkıca tutarak yukarı çıkarmaya çalıştım. Bişey göremiyorum da amk ya. Nefesimin yettiği kadar çabaladım ve oh be. Yukarı çıkarabildim. Anne gözlerini açmış nefes almaya çalışıyor arada da teşekkür etmeye çalışıyordu. Kızını annesine verdim ama kız gözlerini açamamıştı. Ayağımın altına sert bişeyin takılmasıyla acıyla inledim. Üstüne bastığımda bunun büyük bi kaya olduğunu anladım.

"Buraya çıkın. Ben botu şişirmeye çalışıyim." Kadın kafasını sallayarak olduğum yere geldi. Suyun içinde ayaklarımı çırpmaktan artık ayaklarım ağrımaya başlamıştı. Botu nihayet kurabilmilmiştim. Botlar 3 kişilik olduğu için şanslıydık. Neden 4 değilde 3 olduğunu da anlatayım. Hani uçaklarda birbirine bağlı üçlü koltuklar var ya, işte onun cam kenarı olanın şişme yeleğinde bir bot varmış. Ondan yani. Küçük kızı bota koyduktan sonra annesinin çıkmasına yardım ettim. Ve ben de bota zar zor atlayıp derin nefesler alıp soluklandım.

Telefonumu cebimden çıkarıp açtım. Evet telefonum sony ve hala çalışıyor. Olum ben diyorum sony en iyisi diye. Siz hala ayfon diyin. Ayfonum olsa şimdi burda ölmüştük, kesin. İnternete girip uçak kazası gibi durumlar olduğunda kimi arayabileceğimizi araştırdım. Numarayı bulup aradım. 2. ci çalışta açtılar.

"Alo, bizim uçağımız düştü. Ben yanımda bir anne ve kızı olarak bir botta suyun ortasında mahsur kaldık."

"Hanımefendi uçağınız nereye gidiyordu?"

"Amerika."

"Bakın telefonunuzdan nerede olduğunuzu tespit ettik. Biz düşen uçağı kurtarmak için yola çıktık, siz de botta oturduğunuz yerin tersine doğru yüzmeye başlayın. 15 dakikada kıyıda olursunuz."

Bizim TayfaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin