Bu bölümde yazmama yardım eden abcdefucking e teşekkürler
*****
Gün boyunca Alex kızın hizmetini yapmaya çalışmıştı. Bunları yaparken de sürekli özür diliyordu. Slvyia ise bunun gerekli olmadığını, onun sadece asistanı olduğunu ve böyle kazaların olabileceğini söylemişti. Alex ise o an sadece asistan kısmına mı üzülse ya da böyle kazaların olabileceğini söylediğinde karşısındaki konuşan kadının Slvyia olduğuna mı şaşırsa bilememişti. O gün adam için bedensel olarak değilde mental olarak boğazından birisi tutuyorda onu boğuyormuş gibi hissetmişti. Sanki kız sadece merdivenden düştüğünde bileğini kırmamış; kafasını da yere çarpıp hafızasını kaybetmişti. Bir ara Alex cidden bunun olmuş olacağına ihtimal vermişti.
Slvyia'nın aslında ona vermek istediği ders karşısındaki kişi kim olursa olsun ona iyi davranılması gerektiğini öğretmekti. Alex narsist bir adamdı. Bilirsiniz ün insanı şımartırdı. Çoğu zaman partilerin kralı o olurdu ve Slvyia, bazen odasına girip çıkan kadınların sayısını bile aklında tutamazdı. Alkolü kullandığı zaman daha da yoldan çıkardı ve kendini her zamankinden daha da üstün görürdü. Artık bunu tersine çevirme vakti gelmişti.
"İşlerimi halletmem gerek. Yalnız kalsam daha iyi."
İşte sıkıntı da bu diye mırıldandı Alex. Yalnız kalmanı istemiyorum.
Slvyia, Alex'in kısık sesle mırıldanmasını duymuştu fakat ne dediğini anlamamıştı. Üstelemedi. Alex'te hiçbir şey demeyip odadan çıktı. Gözleri çok acıyordu. Boğazındaki el onu nefessiz bırakmaya devam ediyordu. Odasına gidip biraz dinlenmeye karar verdi. Sanki bir an önce ertesi gün olacakmışta sevgili asistanıyla olan bu tuhaf gerginlik bitecekmiş hissine kapılıyordu.
—
Yarım saat kadar olmadan Alex uzandığı yatağında kafasını tavana dikmiş karnına koyduğu gitarın tellerini rastgele tıngırdatıyordu. Gitarın bir ucunda duran bira şişesi yarıya kadar inmişti ve Alex’in kafası hâlâ doluydu. Slvyia, salona geçmiş tabletinden işlerini hallediyordu ve Alex geldiğinde onu adeta yanından kovmuştu. Genç adam ise buraya kaçıp gizlice buzdolabından kaçırdığı birayı açmıştı. Resmen 17 yaşına dönmüş evde annesinden gizli babasının biralarını aşırmaya çalışıyordu. Bu durum sinirini bozsa da bir yandan da kızın onunla uğraşması, kafaya takması ve onun için çabalaması hoşuna gidiyordu. Çünkü Alex onu başka türlü nasıl yanında tutacağını bilmiyordu. İşleri bittikten sonra gitme dese neden gitmesin ki? Hem Alex neden gitme desin ki? Yani ne gerek vardı. Sonra aklına Gabriel ile Slyvia geldi. Gabriel’i hatırlayınca dün olanları da hatırladı ve elini yüzüne götürüp oflayarak sıvazladı. Hangi adam iki haftadır tanıdığı kadına o gün öyle yardım ederdi ki? Hastaneye götürmek istemesi falan... Slvyia'ya bu denli yakın olması hoşuna gitmiyordu. Alex bu durumu düşününce çıldırıyordu ve daha da çok oflamaya başladı. Takıntı mıydı neydi bu bilmiyordu ama şu kız sadece onunla ilgilensin istiyordu. Bütün hayatını kendisine adamasını istemesi bencillik miydi? Olabilir. Ama kim takardı ki. Bencillikse bencillikti. Kaşları bir anda çatılıp iç sesiyle derin bir kavgaya girdiği sırada koridordan duyduğu takırtı sesi ile kendine geldi. Hem evde başka biri olmamasından hem de kızın ayağındaki alçının zemine vurup ses çıkarmasından Slvyia’nın geldiğini anladığında, gitarın gövdesine koyduğu bira şişesini alıp ne yapacağını bilmeden etrafına baktı. Ani bir hareketle şişeyi yatağın altına sakladı ve yutkunarak tam zamanında yapmanın verdiği rahatlığıyla tekrar uzandı. Slvyia kapıya yaslanıp adama baktı. Gözlerini kısarak onu süzdü. Bir şeyler sakladığına emindi. Onu uzun zamandır tanıyordu. Ve ortada bir şeyler döndüğünde ne olduğunu çözebiliyordu. Hiçbir şey olmamış gibi davranan Alex’in yanına gitti.
YOU ARE READING
𝙰𝚍𝚍𝚒𝚌𝚝𝚎𝚍//𝙰𝚕𝚎𝚡 𝚃𝚞𝚛𝚗𝚎𝚛
Fanfiction"Peki ya siz Bayan Gomez, tanrıya inanır mısınız?" "Alex Turner'a inanırım." ●Ara verildi●