six×

362 42 28
                                    

"O kadar suratsızsın ki seninle metroda yan yana oturmak istemezdim."

"Bu aptal bir varsayım."

Nick gözlerini devirdi. "Çok sıkıcısın Slvyia. Odandan çık ve salona gel. Yoksa abur cuburların hepsini kendim bitireceğim"

Slvyia ofladı. Kim bilir yine ne anlatacak dedi içinden. İstemeye istemeye odasından çıkıp koltuğa geçti ve alçıda olan ayağını orta sehpaya uzattı. Nick doldurduğu bir kadeh şarapı kadına uzattı ve atıştırmalıkları yanına koydu. Kız kadehi alınca da kendisininkiyle tokuşturdu.

"Bu arada geçmiş olsun. İyi hissediyor musun?"

Hayır.

"Evet. Daha iyiyim teşekkürler. Burada boş boş oturacak mıyız yoksa beni neşelendirmek için birkaç numaran var mı?" dedi Slvyia. Şarabından da büyük bir yudum alıp beklentiyle adama döndü.

Nick ensesini kaşıdı. Aslında bir fikri vardı. Ara sıra sıkıldığında bunu yapardı.

"Gizli numaradan birkaç kişiyi aramaya ne dersin?"

Slvyia kaşlarını çattı. "Bazı zamanlar gizli bir numara tarafından aranıyorum! Bunu yapan sen miydin..." Nick kıza susma işareti yaptı. "Bu aramızda bir sır. Senden başkası bilmiyor."

Slvyia yastığı Nick'e fırlattı ve adam hazırlıksız yakalandığı için elindeki şarabı halıya döktü. Slvyia, halıya ve ona baktı. "Aslında güzel durdu."

Nick'de halıya bakıp cevap verdi.

"Bencede."

Ve gülmeye başladılar.

Saat daha öğlen 1'di ve şarap içiyorlardı. Boş boş lafladılar. Slvyia, Nick'in sunduğu hiçbir öneriyi kabul etmiyor ve sadece uyumak istediğinden bahsediyordu. Nick'in aklına en son fikir olarak Alex hakkında konuşmak gelmişti ama bundan emin değildi. Çünkü ikilinin araları pekte iyi gözükmüyordu ve Nick, Alex artık ne kadarını ona aktardıysa o kadarını biliyordu. Kızın ilgisini çekememişti kaç saattir, ki bu ilk defa başına geliyordu. Çünkü her bir araya geldiklerinde sürekli bir finlikler yaparlardı. Eğlenmedikleri bir saniye bile olmazdı ama bu sefer olaylar tersine işliyordu. Nick, Slvyia'nın tükendiğini görebiliyordu. O Alex'le hiç her gün hiç dip dibe olmamıştı. Turne sırasında elbet birliktelerdi fakat herkes geri normal hayatına döndüğünde iletişimleri ozamanlar gibi çok olmuyordu. Kaldı ki Slvyia neredeyse hiç tatil yapmamıştı ve sürekli arıza çıkaran Bay Turner'la ilgilenmişti. Bıkmakta haklıydı. Düşüncesi bile adama yorucu gelmişti.

"Alex'le ne oldu Slvyia?"

Kız işaret parmağını şarap bardağının etrafında dolandırıyordu. Bu sözle birkaç saniye donakalsa da kendini topladı. "Ayağımın kırılmasında payı var ve hâlâ alkol kullanıyor."

"Evet bunu biliyorum ve sana onu sormuyorum."

"Bazen bazı şeylere burnunu sokmaman gerek Nick."

Pekala bu kırıcıydı diye düşündü adam ama aldırmamaya çalıştı.

"Alex dışarıda yalnız geziyor. Sen burada bıkkın bir şekilde elindeki şarap bardağıyla oynuyorsun. Bu normal değil. Daha fazlası olmalı."

Slvyia burnunu çekti. Evet bir şeyler vardı fakat daha kendisi bile ne olduğunu çözemiyordu.

"Sorumsuz birisine bakıcılık yapmaktan ve emeklerimin karşılığını alamamaktan yoruldum. Emekten kastım para değil beni biliyorsun, zamanım. Zamanım boşa akıp gidiyor Nick. Uğradığım hayal kırıklığının haddi hesabı yok. Ona kötü davrandığımın farkındayım ve bu sadece onu incitmiyor. Ona öyle davranmaktan nefret ediyorum. Eskiden öyle davranınca sözümü dinliyordu ama şimdi bir kulağından girip diğerinden çıkıyor. Ne yapmam gerekeni bilmiyorum. Koskoca bir boşluğa itildim ve kurtaracak kimse yok etrafımda. Yapayalnızım. Beni seven herkes İtalya'da ben ise burda şansıma güvenip hayatta kalmaya çalışıyorum. Buranın bu soğuk ikliminde cayır cayır yanıp parçalanıyormuş gibi hissediyorum."

𝙰𝚍𝚍𝚒𝚌𝚝𝚎𝚍//𝙰𝚕𝚎𝚡 𝚃𝚞𝚛𝚗𝚎𝚛Where stories live. Discover now