"Kimsin?"
"Kargonuz var"
"Ne kargosu ben bir şey söylemedim"
"Bilmiyorum, ben işimi yapıyorum"
Kapıyı açtı bir an önce ne geldiyse alıp kargocuyu gönderecekti. Aşırı inatçı kadın bir türlü gitmiyordu. Sert ve kaba bir şekilde konuştu
"Ver şunu"
"Aslında kargo size değilmiş üzgünüm"
"Ne sikim iş yapıyorsunuz siz!"
Kadın şapkasının altında sinsice gülümsedi ve kendinden emin bir tavırla karşısındaki adama bir adım yaklaştı.
"Kargo size değil çünkü kargo sizsiniz"
Ne saçmalıyordu bu kadın sinirle yumruklarını sıkıp üstüne atıldı onunla dalga geçer gibi tavırları ve konuşmaları tüm sinirini bozmuştu.
"Eğer gitmezsen sonun kötü olur"
"Ah ne yazık ki işverenim bu kargo için çok fazla ödeme yaptı." Deyip belinden çıkardığı silahı adama doğru uzattı. Bunu beklemeyen adam bir an korkup geri adım attı kuşkucu gözlerle kadını süzdü ve silahı inceledi emniyet pimi kapalıydı. "Salak karı" diye geçirdi içinden ve üstüne tekrar yürüdü tam o sırada boğazında keskin acı hissetti, nefes alamıyordu tüm vücudu kasılmaya başlamıştı. Gözleri kararmaya başlamış artık ölümü kabullenmişti. Fakat bilincinin kapanmasına yakın boynundaki ip gevşedi ve kulağına kalın bir kadın sesi geldi "Henüz bu kadar kolay ölebileceğini sanmıyorum" arından bilinci tamamen kapandı. Kadın gülümseyerek kapıdaki kadına döndü "Salaklar hep de buna kanıyorlar" kapının girişinde duran kadın gülümseyerek şapkasını çıkarttı "bir an gecikeceksin sandım"
"Yangın merdiveninin kapısı kilitliymiş açmak biraz uğraştırdı. İyisin değil mi?"
Kafasını evet anlamında sallayıp dudaklarını Hye-jin in dudaklarına yaklaştırdı öpmek istiyordu fakat Hye-jin geri çekti kafasını
H: "Cidden mi? İşteyiz şu an"
W: "Ah şu iş ve aşk ayrımını yapmasan olmaz mı? Öpsem ne olacaktı sanki"
H: "Öpmeyi düşüneceğine şunu nasıl taşıyacağımızı düşün. 100 kilo vardır bu"
Diyerek yerde yatan adamın vücudunu ayağıyla dürttü.
W: "Öpersem güç alacaktım ama artık çok geç. Her neyse ikimiz birden çekersek arabaya kadar götürürüz bence"
Hye-jin kafasını salladıktan sonra adamın ayaklarından kaldırdı wheein'e dönerek "e hadi gel" dedi. Onlar için hayatlarının en zor işi bu olabilirdi. Bu koca adam arabaya taşınana kadar kendi gelirdi. Bu yüzden ellerini hızlı tutmaları gerekti. Sonunda dış kapının girişine geldiklerinde ikisi de o kadar terlemişlerdi ki görenler denize girdiklerini dahi düşünebilirlerdi. Wheein, hye jin'e dönerek
W: "Sen kucağımda bu apartmanı 50 defa inip çıksaydım daha az terlerdim"
H: "Bana bir ima mı var?"
Hayır, anlamında başını salladı ama bunu kıkırdayarak yapıyordu bu yüzden ciddiye alınabilecek bir durumda değildi. En sonunda Adamın baygın bedeninin bagaja koyduktan sonra dışarı derin bir nefes verdi wheein. Hızla kendini arabanın ön koltuğuna atıp koltuğa iyice yerleşti, arabayı hiç o sürmezdi çünkü hye-jin onun araba sürüşünü beğenmiyordu. Ne kadar ona inat edip kendisi sürmeye çalışsa da kendisi de pek araba sürmeyi sevmediğinden artık arabayı sürmeye hiç yanaşmazdı. Bir süre sonra hye jin de gelince yola çıktılar Wheein o sırada şikâyetçi bir şekilde hye-jin e bakıyordu araba sürerken aşırı ciddi olduğundan ona bulaşmama kararı alıp geri yola döndürdü kafasını. Arabanın camına kafasını koyup müziğin keyfini çıkartmaya çalıştı. Fakat bir türlü odaklanamıyordu, bu durumu hye-jin fark etmişti ancak ses çıkarmamaya karar vermişti. Nasıl olsa kısa bir süre sonra dayanamayıp aklındakini söyleyecekti.
W: "%50 isteyelim"
H: "Onca dakika bunun için mi kıvranıyordun" diyerek kahkaha atmaya başladı.
W: "Hey kollarımı hissetmiyorum bu çok zordu tamam mı?"
H: "Geçer"
W: "Gece kollarıma ihtiyacın olacak ama!"
Hye-jin ise buna karşı sadece sırıtıp "biliyorum" diye fısıldadı.
bu bölümden sonra moonsun'a hızlı bir geçiş yapacağız umarım sıkmamıştır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
moon and sun
RomanceAy,güneş'e ne kadar zıtsa onlar da o kadar zıttı birbirinden. Ortak yanları ise aynı gökyüzüne sahip olmalarıydı *wheesa da vardır