Ellerini karşısındaki yarı baygın adamın omuzlarına koyup yüz hizasında eğildi. İnsanlar uyurken masum görünürlerdi fakat bu herifte masumluk adına hiçbir şey yoktu. Biraz yüzünü inceledikten sonra tiksinerek ellerini omuzlarından çekti. "bugünden sonra senin iğrenç suratını kimse görmek zorunda kalmayacak" diye geçirdi içinden. Hadi seni uyandıralım diye fısıldadı ve baygın adamın suratına sert bir yumruk geçirmesiyle adam inleyerek gözlerini açtı. Nerde olduğunu anlamak için korkuyla etrafını hızlıca süzerken moon'u gördü. Gözlerini kapattı az çok olacakları tahmin edebiliyordu. Sonunun bir velet tarafından olacağını asla tahmin etmemişti. Uzun bir sessizlikten sonra moon sessizliği bozdu.
M: "Sonunda baş başayız"
H: "Aslında biz de varız" diyerek atladı hye-jin. Moon hye-jin in dediğini duymamazlıktan gelerek odasına yöneldi. Her zaman yatağının yanında taşıdığı bıçağı avuçlarına alıp parlak metalden yansıyan suratını izlemeye başladı, fakat kapının aniden çalması ile irkilerek bıçağa bakmayı kesti. Birini beklemiyordu, kimdi bu davetsiz misafir. Gelen kişiyi bir an önce kovmalıydı, Kapıya yaklaşıp kim o diye seslendi, kapının arkasından ince bir ses yükseldi;
"Benim yong-sun"
Sesi duyması ile elinden bıçağı düşürmesi bir olmuştu, onun ne işi vardı burada? kapıyı açmasa bir süre sonra gider miydi? Kafasını salladı yong-sun kadar inatçı birini tanımıyordu. Açmasa şüpheleneceğini tahmin edebiliyordu. Kapının ardından direkt yollayabilirdi, tek seçeneği buydu.
Kapıyı hafifçe aralayıp bedenini kapı aralığına dayadı, İçeriyi görmemesi için adeta bedenini siper etmişti. Saçma bir şekilde adamı kapını tam karşısına bağlamıştı ufak bir aralıkta dahi görülebilirdi. Asla iyi bir suikastçı olamazdı bu beceriksizlikle. Nefesini kontrol altına alarak bir şey sakladığını belli etmemeye çalışıyordu. Moon un gergin bakışlarını fark eden yong sun biraz kırgın bir şekilde içeri alınmıyor muyum arık diye sordu;
M: "Ev biraz dağınık konu ne ise burada anlatabilirsin"
S: "Sen iyi misin? Farkındayım bana kızgın olabilirsin fakat bu biraz kabaca"
M: "Sana kızgın falan değilim ne olduğunu söyler misin artık"
yong sun, byul'un ardından içeriyi görmeye çalışıyordu. Bir şey mi saklıyordu? Yüksek ihtimal. Çünkü ne kadar bakmaya çalışsa da byul onun baktığı tarafa çekiyordu bedenini. Artık dayanamayacak kadar sinirlenmişti yong sun. "çekil önümden!" diyerek byul'un omzunu sertçe iteleyip kendini içeriye atması ile donması bir oldu. Aklından geçirdiği hiçbir senaryoda karşısında dayak yediği her halinden beli olan kolları ve ayakları sandalyeye bağlı bir adam görmeyi beklemiyordu. Çığlık atarak geriye kaçmak istedi fakat kolunu sertçe tutan bir kol onun kaçmasını engellemişti. Ne olduğunu anlamak için kafasını çevirdiğinde kolunu tutanın kısa boylu fakat küçük bedenine rağmen oldukça güçlü olan kadını gördü.
M: "whee bırak onu zararı yok"
Whee-in şüpheli gözlerle yong sun'u inceledi fakat yapacağı bir şey yoktu. Her ne kadar canı istemese de yong sun'un kolunu tutan ellerini yavaşça gevşetti.
Yong-sun wheein den kurtulur kurtulmaz moon'a dönüp ellerinden tuttu ve çekiştirmeye başladı.
S: "Ne yaptığını biliyorum lütfen bundan vazgeç"
M: "Üzgünüm, iyi bir insan olamadığım için"
S: "Sen bir salaksın moon. Ailenin gökyüzünde seninle gurur mu duyduklarını sanıyorsun? Kızlarının bir intikam uğruna hayatını sikip attığını görmek onları mutluluktan havaya uçurmuyordur inan bana"
Moon' un dudaklarında hissettiği tuzlu tat gözyaşları olmalıydı. Canı yanıyordu ne yapabilirdi
M: "ömrüm boyunca bu acıyla yaşayamam"
O sırada hye-jin ise whee-in'i dürterek kulaklarına fısıldadı "onu öldürmeyecek 100 dolarına bahse girerim"
W: "anlaştık! kız ikna edici ama moon buna kanmaz"
S: "yaşama o zaman. Beraber atlatabiliriz."
M: "özür dilerim yong-sun beni affet"
------------------------------------------------------------------------------------
"Sıra sizde. Elinizden geleni yapın"
"Bize güvenebilirsiniz hocam" diye aynı anda atladılar. Heyecanlılardı fakat bunu beraber atlatabileceklerini biliyorlardı. İkisi de tek kelime etmeden piyanoya doğru seri adımlarla yürüyorlardı. Piyano taburesine geldikleri an moon'un gözüne yong sun un elleri takıldı, titriyordu. Titreyen ellerini sıkıca tuttu "Bunu yapabiliriz. Bir de dün söylemeye fırsatım olamadı seni her bir detayına kadar seviyorum. Buna dudakların da dâhil yong sun."
ilk ve muhtemel olarak son serimi bitirmiş bulunmaktayım. pişmanlıklarım çok var keşke öpüşme daha fazla olsaydı diyorum ama bu sonu da beğendim. sizi seviyorum:)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
moon and sun
RomanceAy,güneş'e ne kadar zıtsa onlar da o kadar zıttı birbirinden. Ortak yanları ise aynı gökyüzüne sahip olmalarıydı *wheesa da vardır