10 yıl sonra
"Bugün çalışacağımız parça kim yong-sun'un 'moon and sunlight' sonatı"
Grup hep bir ağızdan bu parçayı çalmak istemediğini öğretmene söyledi. Fakat nafile bir çabaydı bölümün en zor profesörüyle karşı karşıyaydılar. Aslında öğrenciler de kendilerine göre haklılardı bu parçayı çalmak temel klasiklerden bile zordu. Giriş, ana ve bitiş parçaları tamamıyla geniş aralıklara sahipti. Bir kadın eli için imkânsız denilebilecek bir parçaydı. Tabii kim yong sun imkânsız nedir tanımayan bir piyanistti. Güney Kore den çıkmış en genç ve en yetenekli piyanistti.
"İlk önce sonat hakkında bilgi vereyim 3 bölümden oluşan yavaş orta ve yüksek tempo şeklinde ilerleyen bir parç-"
"Hocam kim yong sun bu parçayı yazarken bence kafası iyiydi. Nasıl bir nota dağılımı böyle olabilir ki!"
"Bilemiyorum kendisine sormalısınız" diyerek gülümsedi profesör.
"Duyduğuma göre başbakan da dahi yokmuş numarası nasıl sorabilirim ki?"
Konuşmayı profesörün telefonu bölmüştü. Öğretmen ekrana bakınca yüzünde hafif bir gülümseme belirdi. Ardından öğrencilere dönüp "sırayla notaları çalışmaya başlayın hemen geliyorum" diyerek çıkış kapısına yöneldi ve numaraya cevap verdi. Kulakları eşeli bir ses tonuyla dolmuş olan moon gülümsedi
"Heyy! Bil bakalım neredeyim"
"Bilmem Sydney mi?"
"Hayır, seni şapşal sizin bölümdeyim. Odana geliyorum beni kapıda bekletme"
Moon aniden telaşa kapılmıştı. Ne ara gelmişti odası çok dağınıktı hemen toplamalıydı telefonu karşısındakinin suratına kapatıp odasına doğru koşturmaya başladı. Kapıya geldiğinde nefes nefeseydi. Hızla içeri daldı fakat karşısında onu çoktan bekleyen biri vardı. Şaşkın gözlerle karşısındaki kadına baktı
"İçeri nasıl girdin kapı kilitliydi"
"Yedek anahtarını çaldığımı söylemeli miyim?"
"Ah şapşal!"
Kim yong sun moon'a yaklaşıp beline sarıldı ve kokusunu içine çekti. Bir süre sarılı halde durduktan sonra yong sun geri çekilip byul un meraklı gözleri eşliğinde kapıya yöneldi. Byul o anda sadece bir şey duymuştu, kapının kilit sesi.
"Sana bir hediyem var byul"
"Merak ettim şimdi"
"iç çamaşırlarımı giymeyi unutmuşum" diyerek moon'un elini eteğinin bitimine götürdü. Moon derince yutkundu su anda okuldalardı bunu yapmamalıydı. Fakat 5 ayın verdiği o özlem vücudunu ateş gibi sarıyordu. Tabii yong sun da işini gayet iyi biliyordu, yumuşak karnına oynamıştı.
"Ah! Demek öyle. Kontrol etmeme izin ver" diyerek dizlerinin üstüne çöktü. Yong sun belini masaya yasladı ve byul'un başına elini koydu.
"uslu kız"
ekstra bölüm niye yazdım ben ve bilinç altım niye böyle garipsin?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
moon and sun
RomanceAy,güneş'e ne kadar zıtsa onlar da o kadar zıttı birbirinden. Ortak yanları ise aynı gökyüzüne sahip olmalarıydı *wheesa da vardır