FİNAL
binlerce ordu durduramayacak beni ezip geçeceğim hepsini
sonsuz gökyüzünü bir umut için tırmanacağım
jimin'in aşk ve güzelliğin tanrısı olarak sunulmasının üzerinden oldukça uzun bir zaman geçmişti, artık tüm olimpos onun varlığına alışmış ve kelimenin tam anlamıyla ona aşık olmuşlardı. onun eşsiz ışıltısının kendi üzerine düşmesini isteyen her türden canlı eskiden afrodit'e ait olan ancak şimdi venüs'e ait olan tapınağı görmeye geliyorlardı. taehyung eşine olan bu ilgiyi gördükçe kıskançlıkla homurdanıyor ve onun yanından ayrılmıyordu, koruyucu bir aurayla ondan birkaç adım geride durup jimin'e yaklaşmak isteyen herkesi engelliyordu.
bugün ise taehyung, zeus'un yanına gitmiş jimin'i bir süreliğine yalnız bırakmıştı.
jimin veya yeni ismiyle venüs, mermer sütunların üzerine serilmiş ipek minderlerin üzerinde oturmuş çevresini sarmış periler ve bir iki meraklı satirin bakışları altında saçlarını tarıyordu. üzerine düşen yumuşak güneş ışınlarının sıcak hissiyatıyla içini çekti, bu sıcaklık ona taehyung'un yumuşak dokunuşlarını anımsatmıştı. apollon'un altın küresi de tıpkı efendisi gibi onu yumuşacık bir şekilde sarıyor ve yalnız hissetmesini engelliyordu.
"tae..." diye mırıldandı, "ne zaman yanıma geleceksin balım?"
güneş tanrısından herhangi bir işaret gelmeyince ayaklandı, hareketleri öylesine zarifti ki gören ikinci kez dönüp bakıyordu - jimin artık aşkın ve güzelliğin beden bulmuş haliydi, saf güzelliği canlı her varlığın kalbini çalabilirdi.
perilerden biri ona doğru uçarak sıkıca tutuğu çiçek yapraklarını jimin'in üzerine bıraktı, pembe yapraklar jimin'in yumuşak saçlarının arasına karışınca etrafındaki herkes soluğunu tutarak ona baktılar.
"bu çok tatlı." diyerek kıkırdadı jimin, mutlu çıkan melodik sesiyle periler de gülerek etrafında dönmeye başladı.
"efendim..." merakla ona doğru yanaştı satirlerden biri, "bugün çok farklı bir ışıltınız var."
"öyle mi?" dalgınca sordu jimin, elleri saçının içine karışmış olan çiçek yapraklarını ayıklıyordu. "ne farklı geldi sana... adın nedir?"
"iapis."
"iapis... söyle bakalım, nedir o farklı olan?" jimin'in leylak rengi gözlerinden bilmiş bir bakış geçip gitti - satirden herhangi bir cevap gelmedi, genç adam utanmış gözüküyordu. jimin uzanıp onun çenesine dokunarak yumuşakça okşadı, bir tanrı olmaya henüz alışamamıştı ama bu canlıların tanrılardan ve tanrıçalardan aldıkları ufak dokunuşları sevdiklerini hemen fark etmişti.
"seni incitmek istemedim tatlım, benimle düşüncelerini paylaş lütfen."
"bilmiyorum efendim, bu nasıl anlatılır ki?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the shadow of venus; vmin
Fanfiction[mitoloji] , tamamlandı bir varmış bir yokmuş, güneş tanrısı apollon, insan prens park jimin'e aşık oluvermiş.