006 - bir bozuk saattir yüreğim, hep sende durur
ay'ın gümüşi ışığına gözlerimi diktim,
burası tarihin çökebileceği bir yer.
taehyung jungkook'la birlikte fakültede öğrencilikle ilgili işlerini hallettikten sonra savaş tanrısıyla beraber jimin'i en son gördüğü ağacın altına gelmişlerdi. kalbinin gümbürtülü atışını neredeyse duyabiliyordu, onunla tekrar konuşacak oluşunun verdiği heyecanla bayılacak gibi hissediyordu. jungkook destek olmak ister gibi kolunu okşadı,
"sakin ol, her an heyecandan patlayacak gibi görünüyorsun."
"elimde değil." diyerek homurdanarak jimin'in olduğu yere doğru tedirgin birkaç adım attı.
"merhaba jimin." nazikçe prensin adını seslendi, arkası dönük olan küçüğü ürkütmek istemiyordu. jimin onun sesini duyunca kafasını arkaya doğru çevirerek şaşkınca taehyung'a baktı, onların kendi yanlarına gelmesini beklemiyor olmalıydı.
"merhaba..." diyerek utangaç bir tavırla gülümsedi genç adam, karşısında oturan ölümlü arkadaşının yüzündeki ifadeye bakılırsa taehyung'un jimin'le konuşuyor oluşu oldukça şaşırtıcıydı. yarım ağız gülümseyerek izinsizce jimin'in yanına oturdu, "seni burada görmüş olmak ne güzel. okulda hiç tanıdık olmayacak diye çok fazla geriliyorduk."
jimin'in gittikçe kızarışını izlerken gülümsedi, onun arkadaşına kendisinden bahsetmediğini biliyordu ve şimdi de böylece yanlarında belirmesi onu utandırıyordu.
"siz tanışıyor musunuz?" yabancı ölümlü şaşkınca sorunca taehyung muzipçe güldü,
"çok değil, kendisi kütüphanede bana yardımcı olmuştu. ben de onu burada görünce yanına gelmek istedim, biliyorsunuz henüz hiç arkadaşımızı yok. tanıdık yüzler görmek oldukça rahatlatıcı... bu arada kendimizi tanıtmayı unuttuk üzgünüm; ben kim taehyung, arkadaşım da jeon jungkook."
adının eunwoo olduğunu bildiği ölümlü hevesle kafasını salladı ve kendini tanıttı; taehyung onların kendisini tanıdığını biliyordu zaten. yeteri kadar göz dolduran heybetli varlıkları nereye giderlerse gitsinler tüm ölümlülerin gözdesi oluyordu. gözleri jimin'in avuçları arasındaki kitapta durdu, "hey, bu geçen bana önerdiğin kitap değil mi?" uzanıp küçüğün avuçlarındaki kitabı çekti, eski püskü kitabın normal bir kitap olmadığını biliyordu. jungkook'la göz göze geldiler, savaş tanrısı tek kaşını havaya kaldırarak taehyung'a bilmiş bir bakış attı.
"bu zımbırtı kader kitabı mı?" jungkook'un fısıltısı zihninde yankılanınca onaylayıcı bir tavırla gözlerini kırptı, jimin'in eline nasıl böyle bir kitap geçtiğini bilmiyordu. bir süre bunun üzerine düşünmesi gerekiyordu, belki kader tanrıçasıyla görüşebilirdi - bunun gibi büyülü şeylerin insanların dünyasında bulunması herkes için tehlikeli olabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the shadow of venus; vmin
Fanfikce[mitoloji] , tamamlandı bir varmış bir yokmuş, güneş tanrısı apollon, insan prens park jimin'e aşık oluvermiş.