Kokichi anlatıyor,
Zorda olsa ikisinide odadan göndermeyi başardım. Maki sinirlenmeme neden olmuştu. Az kalsın kontrolümü kaybediyordum. Shuichi olmasaydı. Onu görünce kalbim duracakmış gibi hissediyorum. Yerinden çıkacakmış gibi küt küt atıyor. Ve o elini yüzümde gezdirdi. Göz yaşımı sildi ve bana bir göz bandı takarak çok yakıştı dedi. O o çok hoş. Agh aklını başına al Kokichi. O sadece arkadaşın. Yemek hanenin açılmasına 3 saatden az bir vakit kaldı. Biraz uyumalıyım. Ahh...
Sanki kendimi kontrol ede biliyormuşum gibi sakince yatmam saçmalık. Bu saçmalığa son vermem gerekiyor. Bu güç neydi. Nereden geliyordu. Düşünmekten uyuyamıyordum. 1,5 saat boyunca geçmişimde olanları düşünmüştüm. Her şey yerine oturuyordu ama bir parça eksikti. Bu güç nereden geliyordu. Çocukluğuma dair hiçbirşey hatırlamıyorum.Düşünmeyi bırakıp duşa girdim. Eğer daha fazla düşünürsem kafayı yiyeceğim. Saçlarım normalde hep kabarık olurdu ama şimdi düz. Çok garip bir görüntü. Hiç alışık olmadığım için olmalı. Duştan çıktım. Açık olan yaralarımı pansuman yapıp tekrardan sardım. Her yerim bandajdı. Bu çok kötü bir görüntü. Saçımı kurutup ensemde topladım. Shuichi'nin verdiği göz bandını taktım. Saçlarım baya uzamış olduğunu bu gün fark ettim. Üzerime sıfır kollu bir beyaz t-shirt giydim. Altıma siyah bileklerinden lastikli bir eşofman. Eşofmanın kenarına zincir taktım. Üzerime siyah deri ceket giydim. Siyah çorap ile görüntüyü tamamladım. Boynuma tasma ve piercing'lerimi takarak kombinimi bitirdim. Siyah spor ayakkabılarımı giydim ve yemekhaneye gittim. Biraz geç kalmış olabiridim ama kalmamıştım. Tam zamanında gelmiştim. Kapıdan içeri adımımı atar atmaz herkes bana bakmaya başlamıştı. Evet stilimi değiştirdim ve şuan ki halimden gayet memnunum. Fısır fısır birşeyler konuşuyorlardı. Nasıl oluyorsa ne konuştuklarını duyabiliyordum. Ne oldu ona. Dün gece odasından sesler geliyordu. Acı çektiği seslerden belli oluyordu. Ama şimdi her yeri bandajlı. Ne oldu ki acaba? Ne olmuşsa olmuştu. Onlara ne? Her şeye burunlarını sokmak zorunda değillerdi. Kontrolsüzce bir anda durdum. Yanlarına doğru yürüdüm. Korkmuşa benziyorlardı. Eğildim. Saçını arkasına attım ve kulağına fısıldayarak Sence ne olmuştur. Bil bakalım kim bazıları yüzünden kafayı yedi ha? Ah bu yaralar, açıtmıyor biliyormusunuz. Yine olsa yine yaparım. Ama beni bekleyenler var. Benim iyiliğimi düşünenler. Hah ne oldu korktunmu? Korkmanı gerektirecek birşey yok. Sadece ayağınızı denk alın tamammı? Dedim. Ellerimi koşlarında gezdirdim ve eğer bu güzel kollarında izlerin olmasını istemiysanız. Hah... Gözleri fal taşı gibi açılmış ve bana bakıyorlardı. Ne olmuştu. İngilizceyi nasıl öğrenmiştim. Bunun önemi yoktu. Ayaklarını denk almalıydılar.
Shuichi ve Maki kapının orda şaşkınlıkla bana bakıyorlardı. Herşeyi görmüşlerdi. Önemi yoktu. Sadece bir uyarı yapmıştım . Maki'ye köşedeki masayı gösterdim ve oraya geçtim. Oturdum. Ve geldiler. Shuichi şaşkınlıkla bana bakıyordu. Maki bana ingilizce'yi ne zaman öğrendin dedi. Bilmiyorum. İngilizce konuştuğumun bile farkında değildim. Dedim. Shuichi sadece bakıyordu. 5 dakika boyunca öylece oturduk. En sonunda Shuichi yemekleri alıp geleceğini söyledi. Sesimi çıkarmadım. Belli ki benden korkmuşlardı. Korkmaları gayet normaldi. Tavırlarım gittikce değişiyordu. Sinirli ve duygusuz birine dönüşüyordum. Bu umrumda değildi. Sadece onların yanımda olmaları bana yeterdi. Shuichi yemekleri alıp geldi. Yemek olarak noodle vardı. Noodle yemeyi çok özlemiştim. Bir anda başım döndü, sandalye altımdan kaydı. Midem bulandı. Lavabo'ya doğru koştum. Shuichi Maki'ye burda beklemesini söyledi ve peşimden geldi. Lavabo'ya geldiğim an kan kusmaya başladım. Bu çok kötü hissettiriyordu. Canım acıyordu. Boğazım yanıyordu. Shuichi nin gözleri dolmuştu. Musluğu açtı ve yüzümü yıkadı. Ama hala kan kusuyordum. Bu kadar kan kusmak normalmiydi? Sanki ben çok normaldim. 10 dakika boyunca sadece kan kustum. Lavabodaki erkekler bizi izliyordu. Biri kapıyı hızlı bir şekilde açtı. Rantaro idi. Kokichi ne oluyor? İyi misin? Shuichi sus işareti yaptı ve yardım etmesini söyledi. Hızlı bir şekilde kafasını çevirdi ve erkeklere bağırarak lavabodan çıkmalarını söyledi. Başım dönüyordu. Rantaro peçete ile yüzümü sildi. Doğrulmaya çalıştım ama dengemi kaybettim. Neredeyse kafamı duvara çarpacaktım ki Rantaro beni tuttu ve yere otutturdu. Gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu. Tüm gece boyunca acı içinde kıvrandığım için güçsüz düşmüştüm. Ve uyumadığım için bu fenalaşmama sebep olmuştu. Yaraların oluşmasında zaten kan kaybetmiştim. Ve şimdi de kan kusmam yeterince kan kaybına neden olmuştu. Sadece biri beni yatağa yatırdığını hatırlıyorum. Gerisi sisli...
Beni en çok üzen şey ise artık
Yemek yiyemeyeceğim olmasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YOU'RE SCARING US!
FanfictionDünya'ya Bir Hata Sonucu Gönderilmiş Olan Tanrı'nın Oğlu Ve Uşağı Şeytan