Bölüm III

10 0 0
                                    

"Bunların burada ne işi var?!" dedim şaşkınlığımı saklayamayarak. Tüm bakışlar üstümüzdeyken "Gerçekten mi?!" dedi Eris her zamanki tuhaf aksanı ile en az bizim kadar şaşkın olduğunu gizleme gereksinimi duymadan. "Gerçekten kamera şakası falan mı bu? Önce siz şimdi de bunlar?" diyerek oturduğu yerden sitem eden Cemre'ye gitti gözüm.
  "Abartmayın ya, hepimiz Ceyda hanımın eski öğrencileriyiz ve yardım etmeye geldik. Sakince şu işi bitirip gidebilecek kadar büyümüş olmanız lazım." dedi ekibin 'sözde' ağır abisi Can. Her zaman en haklı ve olgun olanımız. Eski günler aklıma geldiğinde istemsizce alaylı bir gülüş takındım.
"Neye gülüyorsun, sakin olmayı teklif etmek komik mi geldi?" diyerek çıkıştı bu sefer. "Yok canım komik olan o değil." diyerek sahnenin önüne ilerledim. "Evet gördüğünüz üzere geç kaldık. İğneleyici cümlelerinizi savurma faslını es geçip elimizde neler var söyler misiniz?" ellerimi açarak hepsinin suratına tek tek bakarken.
  Sonra gözlerim Mert'te takılı kaldı. İçlerinden biri çıkıp bir şeyler anlatmaya başladı fakat ne beynim ne kulakların ne de gözlerim konuşan kişiyi umursadı. Gözlerimi dikmiş sadece ona bakarken bundan rahatsız olduğunu belirten bir şekilde arkasını dönüp elindeki kağıtları kurcalamaya devam etti. İstediğin kadar arkanı dön, kaç ama sonuç olarak elime düşeceksin Mert. Çünkü anlatman gereken şeyler var.
  "Peki rolleri dağıttınız mı?" dedi Mete elini omzuma koyarak beni dünyaya geri getirdi. Herkes kağıtlara kısa bir bakış atıp hayır anlamında başlarını salladı. "Peki herhangi birinizin istediği bir rol var mı?" diye yeniledi sorusunu. Her zaman olduğu gibi yine sorunları çözen kişi olmak için can atıyordu. Fakat beklediği reaksiyonu yine alamadı. "Tamam o zaman öncelikle ayrı ayrı oturmayalım. Herkes gelsin çember kuralım. Sonrada senaryoyu inceler karakterlere karar veririz?" Herkes dediğini başıyla onaylayıp merkezde o olacak şekilde ve aralarda oldukça boşluk bırakarak bir çember oluşturdu.  Herkes senaryoya odaklanmışken bende destelerden birini alıp Eris ve Can'ın arasındaki boşluğa yerleştim. 

 Her yeni sayfaya geçildiğinde herkesin suratı aynı tepkiyi vermeye başlamıştı, önce kaşlar çatıldı sonra eski hallerine dönerek havaya kalktılar. İlk patlayan Lara oldu, elindeki kağıtları öne doğru savurarak bir hışımla ayağa kalktı. "Bu saçmalıkta ne böyle? Kalk Eris gidiyoruz, 60 yaşında ölüme depar atan bir kadının maskarası olmuşuz resmen!" dedi tüm karabalık içinde sadece kardeşi Eris'e odaklanarak. Gerçi kardeşler mi yoksa değiller mi oldukça büyük bir muallak olsa da temel hatlarıyla birbirlerine sımsıkı bağlı arkadaş olan iki kişiydiler ve Eris kardeşi olarak kabul ettiği bu kişinin sözleri daha bitmeden ayaklanarak hemen yanına geçip destek olmuştu ve hızlıca burayı terk etmeye hazırdı. O sırada Ece'de ayaklandı ve omuz silkerek dudaklarını araladı "Her zamanki gibi fazla dramatiksiniz, yorulmadınız mı 7 koca yıl oldu?"

  Bu sözlerine gülerek destek veren Berfin oldu, belliydi ki geçen bu süre zarfında onlarda birbirlerini bırakmamıştı. Lara gözlerini devirerek Ece tarafına döndü. "Sen yorulmamışsın belli ki hala ayaktasın ve hala yaran var," dedi dramatik bir tavırla elini kalbinin üstüne koyarak hafifçe öne eğildi "kaşıdığımız için kusura bakma." Bu sözler sadece bir kaç kişinin alayla gülmesine sebep oldu. Herkesin hem fikir olduğu bir konu: Lara, hala Lara. yılların değiştiremediği hırçınlığı ve 16 yaşındaki kaprisli laf sokmaları... fakat dikkatli olun çünkü o fiziksel kavga etmez  sözleriyle alır hıncını. 

  "Ah evet Lara'cım kesinlikle içim kan ağlıyor! Tatlım senin aksine buradaki herkes ergenlik çağını aşalı epey zaman oldu." dedi Ece ardından gelecek sözlü bir tartışmayı önlemek amacıyla "yeter bu kadar gerginlik 25 yaşına geldiniz çoğunuz kendine bir hayat bile kurdu ve hala gelip hala 17'ymiş gibi laf dalaşına giriyorsunuz. Ya gelin şu işi adam akıllı yapalım ya da kapı orada." sözler eşliğinde kapıyı işaret ederek sözlerini noktaladı ve yerine tekrar geçerek birinin kendisine destek olmasını bekledi. kendimi tutamayarak lafa atladım. "yani arkadaşlar, Ece haklı gibi. Şu senaryoya baksanıza, hepinizin olayı çözmesi 3 sayfa okumasına yetti. Bu...Bunlar biziz. Belki de bunu yapmak geçmişle aramızda bir köprü olur. Sonuçta iyi anlaştığımız çok fazla zamana sahibiz, değil mi?" dedim elimdeki kağıtları bir yandan havaya kaldırarak. Bu sözlerin üstüneyse Lara bir şey demeden çantası elinde doğruca kapıya ilerledi bir anlığına durup arkasına bakıp Eris'i kontrol etti fakat gelmediğini gördüğünde daha da sinirlenerek dışarı attı kendini, kapıyı dahi kapatmadan. Ardından Mete bir adım öne çıktı, "Ben...Ben gidip onunla konuşabilirim yani  eğer bu bizim hikayemizse hep beraber yapmalıyız değil mi?" sorusunun cevabını dahi beklemeden peşinden fırladı ve bu aklımdan tek bir düşüncenin yazısını geçirdi... hadi ama yine mi? 

KÖRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin