1.Bölüm~YEŞİL SAÇLI ÇOCUK~

126 11 76
                                    

-Hey, Jeon Jungkook!

-Hadi ama. Sevgili okul birincimiz kendini bizimle konuşmaya layık görmüyor mu yoksa?

Jeon Jungkook ellerinde sımsıkı tuttuğu defteri mümkünmüş gibi daha fazla sıktı. Evine gitmesi için bu sokaktan geçmesi gerekiyordu. Bu nedenle her gün kendisiyle dalga geçen bu çetenin arasından geçmek zorundaydı. Liseye başladığından beri okuldaki birkaç üst sınıfın kurduğu bu çetenin hedefi olmuştu. Çetenin neden kendisine takıntılı olduğu konusunda en ufak bir fikri yoktu. Tam yere bakarak çetenin yanından sorunsuz geçmeyi umuyordu ki adını duydu. Ne şans ama!

-Hey, Jeongguk nereye? Arkadaşlarına selam vermeyecek kadar kabaymış bu velet , dedi diğerlerine dönerek. Anlık deli bir cesaretiyle ağzımı açtım.

- Ah ne hoş, senin gibi aynaya baksa midesi bulanacak bir kendini bilmez şahsiyetsizin sözlüğünde "selam vermek" gibi insancıl sözcüğünün bulunması. Ancak eminim ki tıpkı benim sözlüğümdeki anlamın gibi gereksiz ve boş bir anlamı vardır bu kelimenin senin kokuşmuş sözlüğünde.

Tanrım! Canıma susamış olmalıydım. Aklımı kaçırmıştım. Karşımda damarları belirgin bir çete üyesi-adını bilmiyorum- bana öldürecekmiş gibi bakıyordu. Gözlerimi diğerlerinde gezdirdiğimde şaşırdıklarını fark ettim. Ölümcül bakışların ardında yatan büyük şaşkınlığı gördüm. Aslında ben bile şaşırmışken onların şaşırması kadar normal bir şey olamazdı. Sonuçta ilk defa sessiz kalmamıştım. Aslında sessiz kalmalıydım. Ben yalnızca ders çalışmalıydım burada egosunu tatmin etmesi gereken insanlarla muhatap olmamalıydım. Olamazdım. Eğer 1 saat içinde eve gitmezsem babamın bana neler yapacağını düşünmek bile istemiyordum. Tekrar bana öldürecek gibi bakana döndüm. Konuşmaya başladı yüzüne sinirli bir tebessüm kondurup,

-Ah şuraya bakın. Jeon Jungkook, konuşmayı öğrenmiş. Çok sevindik. Artık dilsiz annesinin izinden gitmekten vazgeçmiş ha ne dersiniz?

Birkaç kişi acıyarak güldü. Bu sefer başkası konuştu.

-Ah ne yazık ama! Bir de şu çocuk yüzünden biz ailelerimizin gözünden düşüyoruz.

- Okul birincisi ama dilsiz bir annenin çocuğu. Gözlerim yavaş yavaş doluyordu. Annem benim hassas noktamdı.

- Hey! Gitmeyin üstüne bakın bebek gibi ağlayacak şimdi.

Sonra yüzüme bir yumruk yedim. Gözlerim dolu olduğu için görememiştim ama ne fark ederdi zaten? Sonra karnıma bir tekme. İçimden sürekli tekrarlamak zorunda olduğum bir şey vardı."Karşılık verme! Karşılık verme! Tut kendini jeon jungkook!" Kavga edersem babamın kulağına giderdi. Bunu bildiğimden dayak yemeyi seçiyordum her seferinde. Babamın kulağına giderse daha kötü olurdu. Son atılan tekmeyle ağzımdan gelen kan durumunun kötü olduğunu kanıtlarcasına sızıyordu dudaklarının arasından. O sırada görüş açısına giren yeşil saçlı yeni bir yüzle göz göze geldi. Tanrı aşkına bu da kimdi? Kendi dayak yiyebilirdi ama onun yüzünden sinirlenen bu çetenin şuan insanları dövmek için bir kriterleri yoktu. Kriter dediysem bu genellikle "Jeon Jungkook" olma kriteri oluyordu. Yeşil saçlı çocuk yavaş yavaş buraya doğru gelirken gözleri bir an olsun bile ayrılmamıştı gözlerimden. Çocuk birkaç adım daha attıktan sonra hafif bir tebessüm sundu bana. Ama bu az önca çete üyelerininki gibi yapmacık değil sıcak bir tebessümdü. Gözleri hala gözlerimdeyken göz kırpıp gözlerini çetenin olduğu yere çevirdi.

-Ne yaptığınızı sorabilir miyim? Çete üyeleri kahkahalarla güldü bu söylediklerine.

-Şu velete yeniden sessiz kalması gerektiğini hatırlattık. Bu sefer gülen yeşil saçlı oldu.

Yeşil Saçlı Çocuk / TaekookWhere stories live. Discover now