to the final: ten episode

201 43 17
                                    

wong yukhei herkesin isteyeceği bir erkek türündendi. uzun boyu, kaslı vücudu, yumuşak kahve saçları ve kavruk teniyle insanı günaha çağırıyordu. güler yüzlüydü, dışarıdan bakıldığında aptal gibi gözüksede soğukkanlıydı kolay sinirlenmez sinirlenince de çabuk soğumazdı. 

şimdi genç çocuk yumruklarını sıkmış büroya -nayeon'un yanına- gidiyordu. ona göre kimsenin yuqi'yi öldürmeye çalıştığı yoktu yuqi kendi intihar etmişti, eski kız arkadaşı için bu kadar bile efor sarf etmek istemiyordu.

yuqi ölüyken bile yıkmaya ve huzursuzluk getirmeye yetiyordu. dün gece biricik sevgilisi yukhei'in evine gelmiş ondan tek bir kelime etmeden ayrılmıştı. yukhei kızın bileklerini tutmuş gitmemesini söylemişti ama anlaşılan moona'nın döktüğü göz yaşı kadar da merhametsizliği vardı. 

dün gece moona onu terk etmişti, evet öyle yapmıştı. 

şakaklarını ovuşturup sinirini bastırmaya çalışıyordu lâkin pek bir etki etmiyordu, öfkesini püskürtmek onun da hakkıydı değil mi? kapıyı çalmaya bile tenezzül etmeden içeriye dalmış sakince kahvesini yudumlayan kadının sertçe titremesini sağlamıştı. 

dışarıda kıyamet kopuyordu fakat im nayeon sakince kahvesini yudumluyordu huh... gayet adildi değil mi? 

"kız arkadaşıma ne söyledin?" nayeon soruyu yanıtlamadan önce kupasını karışık masasının üzerine bıraktı "hepinize sorduğum soruları ona da sordum," gözünü kırpıp devam etti "prensip meselesi."

sürtük, yukhei'in aklını meşgul eden tek bir algı vardı o da bu kadının bir sürtük olduğuydu. bu kadın aldatılmayı hak ediyordu. park chanyeol'ün boşuna chaeyoung ile yatıp kalktığına şaşmamalı diye düşündü. 

esmer çocuk ellerini nayeon'un oturduğu sandalyenin kulplarına koymuş hafifçe kadının yüzüne eğilmişti "benden ayrıldı."

"ne yapıyorsun sen?" 

çocuk sessiz ama korktucu bir şekilde fısıldadı, "ona ne söyledin dedim"

oğlanı göğsünden hafifçe iteklemiş ayağa kalkmıştı "demek birileri terk edilmeyi kaldıramamış ha, ona sadece gerçekleri söyledim." 

yukhei sesli bir kahkaha patlattı, "sen ne sikim biliyorsun ki?" 

nayeon tek kaşını kaldırdı bu cümleyi şüpheli öğrencilerden iki kez duymuştu, en ufak şey ipucu olabilirdi.

"kandırılmasını istemedim."

"senin kendinden haberin yok kahrolası." 

"terbiyesizlik yapıyorsun." çocuk onu umursamayıp konuşmaya devam etti "biraz gözlerini açabilseydin başkalarının ilişkisine karışmadan önce, kocanın bir metresi olduğunu görebilirdin."



demons, who killed yuqi?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin