MİHMANDAR-I RESUL LAKABININ SAHİBİ SAHABE : EBU EYYÜB EL-ENSARİ

38 7 20
                                    

Bu haftaki ikinci sahabimiz için devam ediyoruz.

Ayşe:
- "Abi, abiiii." Diye koşarak Ahmet'in yanına geldi Ahmet'se bahçede bitkileri suluyordu. Ayşe'nin koşarak geldiğini görünce:
- "Sakin ol Ayşe, koşma bak düşeceksin yoksa."
Ayşe:
- "Tamam bir daha koşmam. Biliyor musun? Annem birazdan dedemin fotoğraf albümünü gösterecek. Seni de çağırmamı istedi, hadi gel hemen gidelim. Çok merak ediyorum." Dedi ve Ahmet'i kolundan çekiştirerek eve götürdü.

Anneleri Saliha hanım koltukta oturmuş çocuklarını bekliyordu. Ayşe ve Ahmet de annelerini aralarına alacak şekilde hemen yanına oturdular. Albümü incelemeye başladılar.

Saliha hanım her fotoğrafta duygulanmıştı ve babasına rahmet diliyordu.

Ayşe ve Ahmet de her fotoğrafta dedeleriyle ilgili yeni şeyler öğreniyorlardı. Depoda çalışırken ki fotoğrafları, gidip gezdiği yerler de ki fotoğrafları, bahçede ki fotoğrafları...

Albümde bir fotoğraf dikkatlerini çekti. Saliha hanımın dediğine göre orası İstanbul Eyüp Sultan' da Ebu Eyyüp El-Ensari'nin türbesiymiş. Dedelerinin yanında ki adamda dedelerinin arkadaşı Muharrem amcaymış. Kendisi orada bir görevliymiş. Dedesi üç yıl önce oraya gittiğinde çekilmiş. Zaten fotoğrafın arkasında 02.17.2017 diye tarihi not edilmişti.

Saliha hanım:
- "Biliyor musunuz çocuklar dedeniz bu türbeyi ziyaret etmeyi çok severdi. Bu fotoğraf onun oraya ilk gidişi değildi ama nasip ya son gidişi oldu." Dedi hüzünle
Saliha hanım daha fazla fotoğraflara bakamamıştı.

- "Haydi çocuklar bu günlük bu kadar yeter. Kalan fotoğraflara da sonra bakarız." Dedi.
Ayşe ve Ahmet annelerini anlayışla karşılayarak itiraz etmediler. Tabi Ayşe annesinden fotoğrafı istemeyi ihmal etmedi.
Ahmet ise:
- " Anneciğim dedem neden bu türbeyi ziyaret etmeyi çok severdi. Orda yatan zatı çok mu severdi."
Saliha hanım:
- " Evet Ahmet deden çok severdi kendisini ve onun gibi ömrünü yitirmeyi dilerdi. O her hastalığında her zorluğunda "Bir Ebu Eyyüp el- Ensari olmaya çalışmak kolay değil ya." diye hatırlatırdı." Dedi ve gitti Saliha hanım.
Ayşe ve Ahmet bir süre bir birlerine baktılar ve Ayşe:
- " Abi o zatın kim olduğunu öğrenmeliyiz değil mi?"

Ahmet de onayladı başıyla ve Ayşe ekledi:
- " O halde hadi depoya."
Hemen depoya gittiler. Sandıktan aşağıya indikten sonra Ahmet:
- "Hadi Hikâyeciye gidelim de bize anlatıversin." Dedi. Tam tarihi girecekti ki Ayşe:
- "Hayır abi bu defa Hikâyeciden dinlemeyelim. O çok güzel anlatıyor ama (fotoğrafı göstererek) ben bu yere gitmek istiyorum. Hem orda dedemin arkadaşını buluruz ve ondan dinleriz olmaz mı?"

Ahmet:
- "Peki Ayşe bu defa farklılık olsun. Zaten ben de orayı görmek istiyorum." Diyerek  fotoğrafın arkasında ki tarihi girdi. Çıkacakları zaman kıyafetlerini değiştirmelerine gerek yoktu çünkü bu defa yakın bir tarihteydiler. Dışarı çıktılar ve türbeye girdiler. Türbe muazzamdı. Çok sevmişlerdi ve etraf 2020'nin aksine pek kalabalıktı. Sahi ne de güzeldi bu zamanlar. 2020 de esaret nedir anladık. Düşününce insanlar sebepleri anlamadılar, söylenmeyi öğrendiler yalnızca. Bu konu da ne denilse kâfi gelmiyor. İyisi biz meraklı yolcularımıza dönelim.

Ahmet:
- "Gerçekten harika bir yer." Diyerek duygularını ifade etti.
Ayşe'de onu kafa sallayarak onaylamakla yetindi.
Ahmet etrafı izlemeyi bırakarak Ayşe'ye döndü ki onu yanında bulamadı. Endişeyle bakınırken hemen ileri de fotoğrafta ki dedesinin arkadaşıyla konuşurken onu buldu. Ahmet de yanlarına gitti.

Ayşe:
- "Abi bak dedemin arkadaşı Muharrem amcayı buldum. Dedem de üç gün önce gelmiş."

Muharrem amca:
- "Demek Ahmet sensin delikanlı."

UMUDA İZ BIRAKANLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin