Kış Geliyor

110 6 4
                                    

  Kış kendini iyice belli etmeye başlamıştı. Ölüm mevsimi adıyla anılan o güzel sonbaharın şimdi kendisi ölüyordu. Oysaki suçlu olan sonbahar değildi. O tabiata muhteşem bir suluboya tablosu hediye etmekten ve doğanın dinlenmesine izin vermekten başka bir iş yapmamıştı. Kurumuş bitkilerin arasında son kez gezen bir rüzgar, yakında yerini o acımasız kış fırtınasına bırakacağını düşündükçe yavaş yavaş yok oluyor gibiydi. Bitkiler sararmış, bazıları dayanamayıp yerinden kopmuştu. Ancak bu sonbaharın acımasızlığı değil, sonbaharın yeni yaşamlara yer ayırmasıydı. Kurumuş, sararmış bitkiler hep orada kalmayacaktı. Acımasız kış, hepsini temizlemekten büyük bir zevk alacaktı. Ardından sonbaharın aksine gayet hareketli olan kardeşi ilkbahar, bu yeni bitkileri ilgi ile büyütecekti.

  Genç kız bu kadar sakinlikten bıkmıştı artık. O biraz hareketlilik istiyordu. Sessizlik, sakinlik, ona göre değildi. Yaslandığı ağaçtan biraz doğruldu ve yanındaki genç ülkeye döndü. Dalgın görünüyordu... Ancak genç kız bunu umursamadı. Artık sıkılmış olduğunu gerçekten belli eden bir ses tonuyla;

???: Haydi, artık gidelim!

  Yanındaki genç ülke herhangi bir yanıt vermedi. Siyah gözleri, sonbaharın son sarısına, turuncusuna, kızılına, soluk yeşillerine bakarken titriyordu. Kendisi soğuk, renkleri sıcak sonbahar artık gidiyordu. Anımsadı. O günleri... Kışın gelişini ve sonbaharın gidişini... Kışın getirdiği o derin acıları hatırladı. Yaşamındaki en zor günleri getirdi aklına... Hepsi acımasızca gözünün önüne geldi, sıraya dizildi. Titryen gözleri, yaşlar ile dolmuştu.

???: Gitmiyor muyuz?

  Genç kız çoktan atına binmiş ve buradan gitmeyi sabırsızca beklercesine, genç ülkeye bakıyor ve ondan bir cevap bekliyordu. Genç ülke gözlerine dolan yaşları hafifçe sildi ve genç kıza dönerek yavaşça başını "tamam" anlamında salladı. Ardından önüne dönüp dizlerinin üzerine öylece sermiş olduğu paltoya baktı. O palto, o korkunç kıştan geriye kalan son hatıraydı. Derin bir nefes aldı ve paltoyu da yanına alarak genç kızın yanına doğru ilerledi.

???: Burada gerçekten çok sıkıldım. Ben eğlenmek istiyorum.

  Genç ülke, atın üzerinde masumiyetle kendisine açıklama yapan genç kız içindeki acıyı hissettirmemeye çalışarak buruk bir şekilde gülümsedi. Masumiyet dolu genç kız, içine biraz da olsa sıcak bir duygu yerleştirmişti. Önüne dönüp yavaşça atına bindi.
Yanındaki genç kıza bakıp gülümsedi ve ona hâlâ bir çocuk gözüyle bakarak;

??? (2): Madem canın sıkıldı. Gidelim o hâlde!

  Genç kız kibarca gülümsedi. Atlarını yokuştan aşağı son hız sürmeye başladılar. Genç kız neşeyle atını daha fazla hızlı sürmeye çalışıyordu. Uzun hafif soluk mavi saçları rüzgarda özgürce savruluyordu. Büyük kahverengi gözleri bozkırı süzerken arada sırada da yanındaki genç ülkeye kayıyordu.

  Yanındaki genç ülke iri, simsiyah, titreyen gözlerini öylece yere dikmişti. Cam gibi gözleri yavaş yavaş dolmaya başlamıştı. Hafiften beyazlayan, rengi açılan yüzünde bir kaygı ifadesi görülse de gözyaşında yanan gözleri inatla "acı" diyordu.

  Bu durum genç kızı da rahatsız etmeye başlamıştı. Dinlenmek için durdukları o güzel tepeye gittiklerinden beri yanındaki ülkede böyle bir hâl vardı. Onun niçin bu kadar üzüldüğünü de anlayamıyordu. Bir süre daha onu seyretti. Genç ülke, kızın kendini seyrettiğinin farkına varmadı. Dalgın ve sanki biraz da düşünceli gibiydi. Düşünceliydi ma neyi düşünebilirdi ki? Kışın yetecek kadar erzakları vardı. Kıştan korunmanın da her zaman bir yolunu bulurlardı. E, o hâlde sorun ne olabilirdi?!

  Genç kız en sonunda bu gergin ortama dayanamadı. Sınırlı bir şekilde yanındaki ülkeye döndü. O çevreyi neşelendirmeye çalışıyordu, ancak yanındaki ülke pek de neşeli (!) görünmüyordu. Buna daha fazla kızmıştı. Kaşlarını çattı, ancak şaşkınlığını korumaya çalışarak sordu;

???: Ağabey... Bir sorun mu var?

  Genç ülke bunu duymamıştı bile... Gözleri yere kitlenmişti, o da hâlâ dalgın ve düşünceliydi. Tıpkı bir heykele benziyordu. Hareket etmiyor, sadece arada sırada göz kırpıyordu.

  Genç kız sorusunu tekrarladı. Fakat bu sefer sesi önceki kadar sakin gelmiyordu.

???: Ağabey! Ben kime diyorum?! Sorun mu var?! Ne bu hâlin sabahtan beri!

  Genç kız bu kez amacına ulaşmıştı. Yanındaki dalgın genç ülke, bağırması sonucunda korkuyla irkilmişti. Bir süre kalp atışını düzeltmek için sadece derin derin nefes almaya çalıştı. Tabi bu sırada genç kız, onu soru yağmuruna tutmuştu.

???: Sabahtan beri bu hâlin ne? Gittiğimiz yerde mi bir olay oldu? Ne gördün orada? Kışta çok üşürüz diye mi düşünüyorsun? Erzak yok diye mi endişeleniyorsun?.. Biz Türkmenistan ile hallettik o işi!

  Genç ülke yavaşça başını kaldırdı ve şok geçirmiş gibi yanındaki, kendisinden hemen bir cevap bekleyen kardeşine şok geçirmiş gibi bakıyordu.

??? (2) : Azerbaycan... Tamam, biraz yavaş ol. O kadar hızlı konuştun ki, dediklerinden tek kelime anlamadım.

Azerbaycan: Ama ağabey! Ben seni neşelendirmek için bu ava çıkarmıştım, şimdi ise daha fazla üzüp geldim. Bana sorunun ne olduğunu da söylemiyorsun ki! Şimdi sana nasıl yardım edeyim ben?

  Genç ülke karşısında, tamamen iyi niyetli bir şekilde olayı anlatan kardeşini dinliyordu. Azerbaycan'ın kendisi, hatta hiç kimse için kötü düşünmeyeceğini iyi biliyordu.

??? (2) : Kardeşim, şu son günlerde aklıma 6 yıl önceki kış ne yaşadığımız takılıyor.

Azerbaycan: 6 yıl önceki kış mı?

  Azerbaycan bir an duraksadı. 6 yıl önceki kış olanlar... Asla hatırlamak istemeyeceği olaylar ile geçmişti. Döndü. Sebebini sorarcasına ağabeyine bakıyordu. Niçin aklına bunları getirmişti ki? Durup dururken hatırlanacak olaylar mıydı bunlar?

  Kardeşi, Azerbaycan'ın bu bakışlarından soracağı soruyu anlayıp soru sorulmadan cevabını verdi.

???: Babama bir söz vermiştim. Artık bunu tutmanın vakti geldi.

Azeebaycan: Ne sözü?

YANİ BU BÖLÜM BENCE GÜZEL OLDU. SIRADAKİ BÖLÜMDE 6 YIL ÖNCE GERÇEKLEŞEN OLAYI ANLATACAĞIM.



 

Countryhumans 2021 ^~^  "2021..."Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin