Ayşe, gece heyecandan hiç uyuyamamış olmasına rağmen üç saatlik bir uykunun ardından sabah alarmdan önce kendini tavana bakarken buldu. Aklında aylarca bu gün için sarfettiği emek vardı evet şimdi o emeklerin karşılığını almak için yola çıkacağı gündü.
Şehir dışındaki ailesiyle iki gün önce görüşmüşlerdi, annesi onunla kalma konusunda ısrarcı olsa da Ayşe vedaları pek sevmezdi. Sarılıp annesinin ağladığını görmenin kendisi için her şeyi çok daha fazla zorlaştıracağını düşünüyordu. Telefonun alarm sesiyle artık kalkma vakti gelmişti. Evde son kez duş aldı, yemek yedi, makyaj yaptı.
Çok daha önceden hazırlamış olduğu valizini alıp dışarı çıktığında kapının önünde Asım ve Nihal onu bekliyordu. Ayşe'nin tüm ısrarlarına rağmen onu yalnız uğurlamak içlerinden gelmemişti, Asım, Nihal'i sabahın erken saatlerinde çekiştirerek soğuk havada Ayşeyi beklemek için kapının önüne dikmişti, tabii kendisi de oradaydı.
Nihal Ayşe'nin geç kalmasına mızlanır gibi olsa da bu arkadaşını uzun bi süre için son görüşüydü ve öyle olmasını ümit ediyordu, Ayşe kazanmadan gelmemeliydi ve bu aylar sürecekti. Daha arabanın gelmesine zaman var gibi duruyordu, bir çardağa geçtiler.
Nihal sürekli Ayşeye "Ayşe bak lütfen birazcık diline sahip çık olur mu? Her şeye karışma bak başına ne geliyorsa dilinden geliyor zaten senin." diyerek akıl vermeye çalışıyordu. Bu sırada Asım "Seven böyle sevsin yahu rol mü yapacak orada kız içinden geldiği gibi konuşsun."
"Evet Asım ya tam da öyle yapacağım içimden ne gelirse onu yaşayacağım, söyleyeceğim." Ayşe bunları söylerken kendisini neler beklediğinden habersizdi. İçinden gelenleri yaşamak, söylemek isterken adada her şey onun için bu kadar kolay olmayacaktı.Derken AcunMedya ekibi Ayşeyi aradı ve sitenin önünde kendisini beklediklerini söylediler. Ayşe arkadaşlarıyla birlikte sitenin önüne kadar yürüdü ve birbirlerine sıkıca sarıldılar.
Nihal Ayşe'nin kulağına "Geldiğinde sana anlatacaklarım var. KAZANMADAN GELME!" diyerek sırtına bir kaç kere vurdu. Ayşe'nin Nihal'e cevap vermeye zamanı bile olmamıştı, ne demek istiyor ne anlatacak diye düşünürken birden kendini Asım'a sarılırken buldu. Asım sadece "Bekliyorum. EN GÜÇLÜSÜ OLACAKSIN UNUTMA!" demişti.Ayşe arabaya binmeden önce "KAZANMADAN GELMEK YOK! AĞLAMAK YOK!" diyerek gülüyordu. Çünkü gülmezse ağlayacaktı ve bunu yapmaya niyeti yoktu. Siyah filmli siyah bi arabanın sol arka koltuğunda cama başını dayadı ve derin bi nefes aldı.
*
Aynı saatlerde Poyraz ailesiyle beraber Melda hanımın yaptığı çok çeşitli kahvaltı sofrasındaydı. Mutfakta olan Melda hanım'a seslenerek çayını tazelemesini rica ediyorken; İdil, abisinin yanına oturmuş sürekli koluna sarılıyor bi yandan burukken diğer yandan çok heyecanlı bir şekilde hayallerini anlatıyordu.
"Abi düşünsene geçen ayların sonucunda kıbrısta elinde kupayla konfetilerin arasındasın hepimiz sahnedeyiz yüzünde kocaman bi gülümseme. Ay sen yokken sürekli paylaşım yapacağım, en iyisi olacaksın zaten ve bunu herkes görecek. Baba faturalar çok kabarık gelecek sana da artık yapacak bir şey yok." diyerek ortamdaki sessizliği bozuyordu. Annesi Poyraz'ın karşısında oturmuş arada oğlu yemeğini iyi yiyor mu diye kontrol ederek kızı İdil'i dinliyordu.
"Abi çok ye çok al bunu da ye ben yemeyeceğim." diyip omletini onun tabağına koydu. Poyraz İdil'i omzunun altına alıp kumral saçlarından öptü.
"İdil gerçekten daha fazla yersem yolda beni adadan daha zor şeyler bekler. Hem zaten bu son yemek yiyişim olmayacak sonuçta. Yolumuz çok uzun Dominik'e kadar bi kaç kere daha yemek yiyeceğim."Derken bi telefon sesi duyuldu. Poyraz masadan kalkarak koltuğun üzerindeki telefonuna yöneldi.
"Evet evet hazırım. (...) Gelemiyorlar mı? (...) Tamamdır öyle yapalım o zaman. (...) Teşekkür ederim iniyoruz."Ailesi can kulağıyla Poyraz'ın telefon konuşmasını dinledi ve son kelimeyi duymalarıyla beraber ayaklandılar.
"Havaalanına birlikte gidemiyormuşuz burada vedalaşmak zorundayız, araba bahçenin önündeymiş." Poyraz üç adımlık merdivenleri inerken ailesi onu takip etti. Montunu beresini takarken ailesi de onu yolcu etmek için hazırlanıyorlardı.Evlerinin bahçesindeki boş havuza, çitlere, ıhlamur ağaçlarına, bahçe takımlarına bakarken İdil onun kolunu sıkı sıkı tutuyordu. Annesi başını, babasının omzuna yaslamış bir şekilde arkalarından geliyorlardı.
Demir kapının önünde önce babası sonra annesi en son kardeşiyle sarıldı. Motivasyonu yüksekti, ve bunu her hücresinde hissediyordu.
Arabaya bindiğinde ailenin geri kalan üç üyesi birbirine sarılmış, Poyraz'a el sallıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Biz? | ayşe&poyraz
Teen FictionIssız bi adada kalan bir grup yarışmacı, hırsla azimle yapılan mücadeleler, kazanmaya odaklı insanlar... Ama bazen her şey hesaplandığı gibi gitmez. Açlık, yorgunluk, psikolojik mücadele bu adaya gelirken herkesin aklında olan ve hesaba kattığı zor...