Yeni

1.7K 74 22
                                    

Steven sabah röportajı için adada ayrılan bölüme doğru ilerlerken Hanzade de adanın arka kısımlarına ihtiyaçlarını gidermek için yönelmişti. Ayşe de kalktı ve denize doğru yöneldi biraz ıslanmanın ona iyi gelebileceğini aklındaki düşünceleri akıtabileceğini düşündü. Adada yavaş yavaş herkes kalkmış kimi hindistan cevizi kırıyor kimi bade topluyor kimi sohbet ediyordu.

Poyraz attığı yerden yeni doğrulmuşu ki gözleriyle hızlı bir şekilde etrafı taradı. Miyop olması bu işi zorlaştırıyordu. Yastık olarak kullanıp başını yasladığı çantadan gözlüğünü çıkarttı ve tekrar etrafa göz gezdirdiğinde Ayşe'nin sahilde dolaştığını suya girmeye hazırlandığını fark etti. Tekrar ne kadar güzel olduğunu düşündü. Ona yakın olmak istiyordu iyi anlaşmak istiyordu, başlarda öyleydi de. Ama sonra ne olduysa şu an iki ayrı kutuptular. Gerçi bu durumun en büyük sorumlularından birisi kendisiydi ama pişmandı. Önemli olan bu değil miydi? Düzeltmek istiyordu ve bunun için ilk adımı atma amacıyla ayaklandı Ayşe'nin yanına gidecekti, belki birlikte yüzerlerdi. Aklında bu düşüncelerle ayağa kalktı, gözlüğünü çıkardı çantasına koydu, battaniyesini hızlıca katlayıp barakadan indi. Sahile doğru adımlarken önünde Yunus Emre durdu ve birkaç odunu eline tutuşturdu. 

"Bunların kırılması gerekiyor Poyraz bir kısmı da bende, halledelim şunları." Poyraz içinden taşak mı geçiyorsun abi (yazar gerçeklere gönderme yapıyor) dese de dışından sadece "Olur." diyebilmişti. 

Bu adadakiler sanki onları yan yana getirmemek için yeminli gibiydi.

Onlar odunları kıradursun Steven röportajdan çıkmış Ayşe'nin yanına gitmiş birlikte dalgaların vurduğu yere oturmuşlar muhabbet ediyorlardı. Ayşe ona gittiği kazıdaki bulgulardan heyecanlı heyecanlı bahsediyordu, Alman Enstitüsü katkısıyla Almanlarında olduğu bir grupla Urfa'da geçirdiği zamandan bahsederken gözleri parlıyordu. Sonra gözleri denize kaydı düşünmek özlemesine yol açmıştı ama hemen toparladı. Steven ise kendi anılarından kalabalık ailesinden bahsederken şakalaşmaya başladılar. En son barakaların olduğu alana döndüklerinde Ayşe ıpıslaktı, hemen battaniyesine sarıldı ve ateşin başına oturdu.

Poyraz ara ara onları uzaktan izlemekle yetinmişti. İçinin kıskanma duygusuyla dolmasına engel olamadı ve odunlara gittikçe sert şekilde vurmaya başladı. Yunus Emre ne kadar sakin olması gerektiğini söylese de Poyraz'ın tavırlarına anlam veremiyordu ama Poyraz'ın kaçamak bakışlarını fark etmişti sadece kafasında oturtamamıştı. Ayşe ateşin başında otururken Poyraz geldi ve sertçe odunları ateşe attı. Ayşe korkuyla sıçrayıp iri gözleriyle ayakta dikilen Poyraz'a baktı.

"Ne yapıyorsun ya?"

"Görmüyor musun ne yaptığımı Ayşe? Sen eğlenirken birilerinin iş yapması gerekiyor."

"Sahilde yarım saat dolaşmam mı battı sana? Senin sorunun ne benimle Poyraz?"

"Seninle değil adada iş yapmayan herkesle problemim var. Kendini bu kadar önemsemeni gereksiz buldum."

"Ben bu adada yemek yapıyorum, baraka temizliyorum farkındasın değil mi? İş bölümü diye bir şey var." 

"Toplu yaşama alışkın değilsin sanırım bu tavırlarını doğru bulmuyorum."

"Niye? Toplu yaşamı yurtta kaldığın için sadece sen mi biliyorsun. Merak etme senin kadar kalmış olmasam da bende insanlarla bir arada yaşadım, bir okulda kalarak." 

Poyraz Ayşe'nin söyledikleri karşısında şaşırdı, sonra düşündü aslında Ayşe hakkında ne kadar az şey biliyordu. Merakına yenik düşerek:

"Ne okulu, sen Düzce'de ailenle yaşamıyor musun?"

"Üç sene önceye kadar öyleydi." diyerek kestirip attı.

Biz? | ayşe&poyrazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin