Telsizinden kesik kesik gelen seslere hem yanıt vermeye çalışıyor hem de tetiğinin yönünü ayarlamaya çalışıyordu.O parayla çalışan bir tetikçiydi ve yine beş kuruş para için masum bir insanın canına kıyacaktı.
Aynı zamanda telefonundan hesap kartını kontrol ettiğinde bu iş için anlaştıkları paranın hesabında olmadığını görünce pis pis sırıtıp telsize eğildi.
"Ben para kokusu alamıyorum? Bu işte bi iş yok mu sizce de?" Diyerek sırıtmaya devam etti.
Telsizden gelen sesi işitmesiyle telsize tekrar eğildi "İşini bitir paranı da o zaman vereceğiz orasını düşünme."
Böyle anlaştıklarını hatırlamıyordu.
"Böyle konuştuğumuzu hatırlamıyorum,hatta bak şöyle yapalım o halde,şu anda adamın dairesini terketmesi en fazla 10 saniye sürer.Az bir süre ama sizin zorlanmayacağınızdan eminim doktor bey."
Dürbüne yaklaşıp nişan aldığı adamı izlemeye devam etti.Telsizden itiraz sesleri geliyordu.
Dürbünden gözünü ayırmadan kuruyan dudaklarını araladı.
'5 saniye.' Küfür sesleri işitince bi' hayli sevinmiş gibi görünüyordu.En sonunda doktor'un şartlara uyduğunu telefonuna bakıp anlamasıyla tetiğe basması bir oldu.Adamın kanlar içinde yerde yattığına şahit olduktan sonra doktora müjdeli haberi verip malzemelerini toparlamaya başladı.
Birazdan olduğu yer polislerle dolacağı için hızlı bir şekilde toparlanıp çıktığı çatıdan bir başka çatıya atlayıp karanlıkta kayboldu.
Uyanış;
Çığlık sesleri işitmemle yatağımdan fırladım.Odadan nasıl çıktığımı bile bilmiyordum.Korku ve dehşetle seslerin geldiği odaya varmamla yerde yatan kanlar içindeki babamı görmem bir oldu.
Korku ve şok tüm bedenime yayılmaya başladığında gözlerim de hızla doldu.Gözyaşlarım benden sorumsuzca yanaklarımdan süzülürken çığlığımı bastıramadım.Dizlerimin bağı çözülmüşçesine yere düştüm.
Şok geçiriyordum.Babamın bu hali asla gözlerimin önünden gitmeyecekti.Annemin acılı haykırışları neredeyse tüm binada yankılanırken ben sadece ağlıyordum.Ne yapmam gerekiyordu? Onu da bilmiyordum.
Kalbim sıkışıyordu.Içimden birşeyler eksilmiş gibi hissediyordum.Tüm dünyam başıma yıkılmıştı.
Babamın kanlar içindeki yüzüne dokunmak istedim fakat dakikalar içerisinde kapıyı kırıp içeri giren polisler beni ondan daha da uzaklaştırdı.Bağırarak onlara itiraz etsem de nafileydi.Babama son kez dokunmama bile izin vermemişlerdi.
Üç polis kollarımdan tutup beni daireden çıkardıklarında hatırladığım tek şey annemin acı çığlıkları ve babamın o vaziyetiydi.
Buna sebep olan her kimse onu ben öldürecektim! Bir insan insana nasıl bunu yapardı? Bir cana kıymak bu kadar kolay mıydı? Bir hayatı çalmak bu kadar kolay olmamalıydı..
Babamın ölümünün üzerinden tam tamına 7 yıl geçmişti.Onun o parçalanmış yüzü ve dağılmış beyni hala gözlerimin önündeydi.Yıllarca annemle zor zanaat geçinmeye çalışmıştık ama babamın bu denli ani gidişi bizi altüst etmişti.Annem beni okutabilmek için dişini tırnağına takmıştı.Ben de ona destek olabilmek için yarı zamanlı bir işte garson olarak çalışıyordum o zamanlar.Yıllarca babamın intikamını alma umudu ile ayakta durabilmiş,kendimi böyle avutabilmiştim ve en nihayetinde de o gün gelmişti işte.Oldukça başarılı bir avukat olmuştum.Bu duruma sebep olan herkesi süründürmek için sürekli araştırıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHU - Benliğimdeki hükmünün varoluşu
Fiksi RemajaŞimdiden akmaya başlayan burnumu hafifçe çektim.Bir dakika,neden hareket etmiyordum? Düşüncelerimden uzaklaşıp karşımda bana bakan bir çift gözlere odaklandım.Buradaydı.Gelmişti. "Geldin." Diyerek gülümsedim. Gelmişti.Bana verdiği sözü tutmuş ve gel...