Selamlar.
Bayiliyorum kucak kucaga taekook yazmaya...
iyi okumalar 👋🏻🍑
Miyav
"Taehyung, Jungkook'un kucağına doğru geçsene, sıkıştım."
Hayatım boyunca yaşadığım en klişe anlat toplamını bu cümle oluşturuyordu.
İki koca ailenin tek bir arabaya sığmaya çalışmaktan senelerdir vazgeçmemesi yüzünden, doğduğumdan beri kurban ediliyordum. Çoğu zaman bagajda gitmeme rağmen bagaj dolu olduğunda, oturacağım yer her zaman belliydi. Asla değişmemiş, hatta küçüklüğümden bu yana alışlanlık bile olmuştu.
Ancak şimdilerde, bunu yapmamak için boğazımı kesebilir, ağlayıp sızlayabilirdim. Belki çok daha fazlasını yapabilirdim lâkin arabaya binmeye çalışan annem bana oradan seslendiğinde neredeyse isyan edercesine başımı geri atmıştım.
Nefret ediyordum bundan.
"Gelsene ciklet." Dedi yanımda oturması zaten yeterince zor değilmiş givi bacaklarına vurarak. "Seversin sen kucağımı." Bunu iste öyle bir tonlamıştı ki, gözlerim irice açılarak ona dönmüştü. Kasıklarım çoktan yanmaya başlamıştı ve şimdi de bana olan yandan bakışlarını görüyordum. "Aman Tanrım." Diye fısıldadım şok içerisinde. "Şimdi de iftira atıyorsun üstüme. Sevmiyorum senin kucağını, niye seveyim?"
Gözlerini devirdi bana. Yorgun olduğunu tahmin edebiliyordum. Dört günlük bir tatil için öyle çok hazırlık yapmıştı ki annesi dışarıdan bakan birisi ülkeyi terk ettiğimizi düşünebilirdi. Ancak hayır, sadece buraya iki saatten biraz fazla, trafiği de katarsak dört saate yakın bir süre mesafesindeki dağ evine gidiyorduk. Dağ evi denmiyor olabilirdi, yazlık gibi bir şeydi ve göl kenarındaydı. Tek sorun kışta olmamızdı.
Belimde hissettim parmaklarını. Nefesimi ilk başta fark etmeden, sonra bilinçli bir şekilde tutarak yerimden kalktığımda ise beni bacaklarının üstüne doğru çekmişti. Bunu seviyordum. Beni öyle kolay kaldırıp indiriyordu ki, üstümde sağladığı kontrole bayılıyordum. Kalçalarımın bacakları üstünde oluşuna da bayılıyordum. Karnım kasılıyor, yutkunup duruyordum ama bir yandan mutluydum.
Her şekilde, yol boyu istemeden kucağında sektiğim zamanlar olacaktı. Sonuç olarak bu benim istediğim şekilde değildi ancak yine de bacakları üstünde zıplamak her şekilde tahrik ediciydi.
"Rahat mısın?" Dedi sarı saçlarını geri tararken. Başımı çevirmiş, omzum üstünden ona bakıyordum. "Daha rahat bir koltuğa oturmadım daha önce." Diyerek ona sinsi gülüşlerimden birini gönderdiğimde yorgun bir şekilde kıkırdamıştı. Güzeldi, ortaya serilen dişleri, kırışan burnu ve diğer bütün ayrıntıları ile çok güzeldi. Keşke öpebilseydim gözlerinin kenarlarındaki çizgileri, küçük, kırmızı dudaklarını...
"Çok yorgun görünüyorsun hyung." Diye mırıldandım tek bir bacağının üstüne kendimi kaydırırken. Sırtımı arabanın camına vermiş, bacaklarımı da onun bacakları arasına getirmiştim. Parmaklarım benden izinsiz birbirine girmiş saçlarına uzandı. "Yorgunum çünkü Taehyung, normal değil mi?" Gözlerini ağır ağır kırpıştırırken söyleniyordu bir yandan. Gülümsedim. "Uyuyacak mısın?" Soruma karşılık başını iki yana salladı.
"Uyuyamam, kucağımda sen varsın. Hem o zaman gece kaçacak uykum." Eli saçlarıma çıktı bunları söylerken, pembe tutamlardan birisini parmaklarına doladığını bilmek için görmeme gerek yoktu. Hep onlara dokunuyordu. "Artık gidince kitap okursun bana uyumam için, o kadar kucağımıza aldık. Bari bir yararın dokunsun." Enseme kayan eli beni huylandırıp irkilmemi sağlarken, yavaş yavaş okşamaya başlamıştı. "Koskoca adam oldun, yirmi altı yaşındasın, ama hâlâ senden yedi yaş küçük bu çocuğa diyorsun ki bana kitap oku. Yaşından başından utan."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FANTASME
Short StoryTaehyung, en yakın arkadaşının abisini sürekli rüyalarında içine davet ediyor, uykusunda ismi ile geliyor, ona baktıkça kıvranıyordu. Bu nedenle utancından yüzüne bakamadığı Jungkook'tan olabildiğince uzak durmaya çalışmıştı lakin, büyüğünün ondan u...