Selam
Kisa ama sevimli 1 bolumle burdayim cok kisa geliyor gozume ama daha uzatsam sonraki bolumr olay kalmayacakti.. idare edin artik...
sirf cok istiyorsunuz diyr yazdim bu bolumu yoksa uzun 1 sure daha atmayacaktim okulla cok yogun oldugum icin
1 de ben artik YouTuberiö biliyo musunuz oh yeah kanalima abone olabilirsiniz ismi Mizeleia biliyorum cok farkli ve asla bilmediginiz 1 isim
neyse cok egleniyorum ytda gelirseniz siz de eglenirsiniz henuz 1 video attim ama neyse gerisi yolda oh yeah
hadi iyi okumalar
miyav
Sahilin yüzümü okşayan rüzgarı, bu soğukta neden burada olduğumuzu sorgulamama sebep oluyordu. Okuldan henüz çıkmıştım, her şey çok hızlı gelişmişti ve üzerimde hâlâ formalarım vardı. Yanımda duran Lalisa, elini sıkı sıkı abisinin koluna sarmış, pamuk şeker almak için yalvarıyordu. Ben ise sadece dalgaların garip bir şekilde çok dingin olmasını sorguluyordum.
Hava diğer günlere kıyasla gerçekten sıcaktı ancak aralık ayında havanın ne kadar sıcak olabileceği de malumdu zaten. Yine de sabahtan beri denize vuran güçlü güneş ışıkları yüzünden suyun sıcak olduğuna inanmak istiyordu bir yanım. İç çektim, başım ağrıyordu. Günlerdir üst üste yaşanan şeyler yüzünden kafam allak bullaktı ve dün gece olanlardan sonra Jungkook'a bakamıyordum bile.
Utanıyor muydum?
Hayır.
Sadece o söylediklerinden sonra ona dokunmadan durmak öyle zordu ki uzak kalmaya çalışıyordum. Eğer yaklaşmazsam, dokunmak istemem diye düşünmüştüm ancak şu anda önüme geçmiş ikiliyi izlerken, uzun boylu bedenin boştaki eline parmaklarımı dolama isteği ile dolup taşıyordum. Temas etmek için ölüyordum ve buna anlam veremiyordum. Sadece cinsel olarak açlık duyduğumu düşündüğüm birine böyle ciddi bir dokunma ihtiyacı hissetmek garip geliyordu. Ya da ben her şeyin ötesindekileri görmeyi yine reddediyordum.
Sonunda yenildim isteklerime. Güçsüz adımlarımla onlara doğru ilerledim, hızlanmış ve arkalarından yetişmiştim hızla yürüyen bedenlerine. Adımlarımı adımlarına uydurduğumda parmaklarımdan birisi güçsüzce bordo renkli kazağını yukarı sıyırdığı için çıplak olan bileğine tutundu. Yumuşak bir tutuştu ancak Jungkook, anında farkına varmış, kız kardeşi ile olan konuşmasına bir an olsun ara vermeden ve duraksama yaşamadan elini yukarı kaldırıp parmaklarımı kavramıştı. Benim tereddüt dolu temasıma karşın o sıkı sıkı tuttu parmaklarımı ve kendine doğru çekti bedenimi.
Adımlarım biraz olsun sarsıldı ancak onun çekişi sayesinde yanında yürümeye başladım. Elimdeki tutuşu biraz gevşedi, sonra parmaklarını hareket ettirdiğini hissettim. Yutkunmamı sağlayan şey birbirine kenetlediği ellerimizin görüntüsüydü. Ben gevşekçe tutuyordum ancak o sıkı sıkı kavrıyordu avucumu. Gözlerimi kırpıştıramadım, ayaklarım yavaşladığında yeniden az da olsa geriye düştüm ve kolu benimle birlikte geriye uzandı.
Dudaklarımı esir almış olan hoş gülüşü fark etmemiştim bile. Ya da hangi zaman diliminde kendi eklemlerimi sıkılaştırıp tutuşumu sağlamlaştırdığımı da bilmiyordum. Sadece çok güzeldi işte. Ona çok yakışıyordum, buna bayılıyordum.
"Taehyung, sana da pamuk şeker alayım mı?" Diye sorduğunu duyduğumda, durmuş olduğumuzun farkına vardım. Kaşlarım bir an için çatıldı çünkü ne ara durmuştuk hiçbir fikrim yoktu. Yine de başımı kaldırıp önünde durduğumuz dükkana baktığımızda pamuk şeker makinesini görmüştüm. Hızlı hızlı başımı salladım, sonra gözlerim yeşil irisleri ile buluştu. Gülümseyerek bana bakıyordu ve çok farklı gülüyordu. Utandım, kan yanaklarıma doğru hızla hücum etti ve kanımın içinde başladı yangın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FANTASME
Short StoryTaehyung, en yakın arkadaşının abisini sürekli rüyalarında içine davet ediyor, uykusunda ismi ile geliyor, ona baktıkça kıvranıyordu. Bu nedenle utancından yüzüne bakamadığı Jungkook'tan olabildiğince uzak durmaya çalışmıştı lakin, büyüğünün ondan u...