fincan

280 26 5
                                    

''Çok konuşmada dün akşam ne olduğunu anlat.'' Dedi Selen camın kenarındaki koltuğa oturarak.

''Off. Anlattım ya. Ege'nin ismini...'' bir anlığına duraksadım. Hiçbir zaman gitmiyordu gözümün önünden o okyanus mavisi gözler.

''Mezar taşında görmüş. Onu sordu.''

Elini anlına çarptı.

''Ondan bahsetmiyorum. Akşam yemeğinde ne olduğunu anlat.''

Yatakta bağdaş kurdum. Sanırım en rahat oturma biçim buydu.

''Buğra'yı ikna ettim işte. Yemeğe gidince de o gerizekalı, mal, sürtük, eşek Gamze salağı 'yok Buğra bana bakarmıymış. Göbeğin nasıl olduğunu anlamışmış.' Ya sinirlerim bozuluyor. Anladın sen işte ya.''

''Şu Gamze nasıl biriydi anlatsana.''

''Göt.''

''Gerizekalı fiziksel özellikleri.''

90-60-90 ne diyim mal.

''Uff sarı çiyanın tekiydi.''

Başını sağa sola salladıktan sonra derin bir iç çekti.

''Çok taştı değil mi.''

''Uff. Üstüme gelme be abla.''

Kollarını göğüsünde bağlarken yüzünde bir sırıtma belirdi.

''Ne sırıtıyorsun?"

"Bu gün Suna Hanım'a çaya geleceklermiş. Ve annemde gelecek. Yani sende doğal olarak gelmek zorunda kalacaksın.''

''Ya... Yine mi?''

''Dur. Bombayı bekle. Şu Gamze var ya. Ayaz'ın sevgilisi olan.''

''Hee?''

''Annesi cemiyetten Melek hanım. Yani... o da gelecek.''

''Of göt ne biçim haber bu.''

''Kız sana bişey diyeyim mi?"

"Lütfen Uzaylı olduğunu ve beni kaçırmak istediğini söyle çaya gelmek istemiyorum.''

Cümlemin garipliğini ve cümlemi aldırmayıp en şaşıracağım şeyi söyledi.

''Bence sen güzelsin. Ve şimdi kuaföre gideceğiz. Saçlarının arasına renk attıracağız.''

''Saçma salak konuşma Selojan.''

''Bana Selojan deme alırım ayağımın altına.''

''Uff tamam da bana giyecek birşeyler bul.''

''Bekle beni bebek.'' Dedi kapıdan çıkarken damağını şaklattı ve işaret parmağını bana doğru çevirdi.

İyiki vardı Selen. İyiki.

Kısa bir süre sonra elinde etek kısmı pileli, lacivert olan ve  üst kısmı pudra renginde göğüs kısmı kalp şeklinde olan bir elbiseyle girdi içeri. Bu hiç benim tarzım değildi ki.

''Pantolon giysem?"

"Gamze'nin de biyerleri kalksın.''

''Ya bari daha...''

''Rahat giyinmeyi sevdiğini biliyorum ama cemiyetin karşısına böyle çıkmanı annem hoş karşılamaz.''

Derin bir iç çektim ve giyinmek için banyoya girdim.

Elbise diz kapağımın bir karış üstünde bitiyordu. Elbisenin pileli olmasından gerek  pek rahat edemiyordum.

Lacivert babetlerimi de ayağıma geçirdikten sonra odamdaki boy aynasından kendime baktım. 2 yıl öncesinde kendini insanlardan soyutlamış koyu tonlarda giyinen bir kızdım. Kitaplarla ve kelimelerle ruhunu besleyen kız artık cemiyet hayatına katılmış, ailesini mutlu etmeye çalışıyordu.
Bir de insanlar değişmez derler.

Karakterim... Çok farklıydım. Eskisine göre. Eskiden çekingen utangaç bir kızdım tabi bunları duvarlarımın arkasına gizlemiştim. Dışarıdan bakan insanlar beni değilde betondan bir duvar görüyorlardı. Sert ve soğuk.

Fark ettimde öyle daha mutluydum. İnsanların varlığımdan haberleri yoktu. Benim hareketlerimi ve davranışlarımı izleme gibi bir dertleri yoktu.

Bütün büyü Ege duvarlarımı büyük bir yıkım topuyla yıktığında bozuldu. Artık o güçlü görünen soğuk ve sert kız yoktu onun yerine ota boka gülen, ağlayan kız vardı.

''Hadi Ecrin kendine bakmayı kes. Çaydan önce kuafördeki işimizi halletmeliyiz.
Ayaz'dan

''Lanet olsun Ayaz! O sürtük için beni terk ediyorsun.''

''Asıl sürtük olan sensin Gamze şimdi sabrım taşmadan siktir olup git!''

''Söylesene benim ondan neyim eksik? Ben daha güzel değil miyim? Yoksa senin gözlerin mi kör?"

Yüzüme alaycı olduğu kadar da soğuk bir sırıtma taktım. Çenesinden hafifçe tutup kulağına eğildim.

''Ben esmer severim.'' Elimi pantolonumun cebine koyup ofisimden çıktım.

Asistanımın saçma sorularını dinlemeyip asansörün düğmesine bastım.

Şimdi gidip biraz içecektim ve ardından eve gidip uyuyacaktım.

Bara girdiğimde henüz pek kimse yoktu. Burnuma cilalanmış ahşap kokusunun gelmesiyle suratımı buruşturdum. Bu kokudan nefret ediyordum.

Bar sandalyelerinin birine oturdum.

Barmenin ağzını açmasına izin vermeden siparişimi verdim.

''Vodka.''

Biraz içtikten sonra yüklü bir miktar parayı tezgahın üzerine bırakıp bardan ayrılmıştım. Arabama binerken sabah Ecrin'le yaşadıklarımız aklıma gelmişti. Tanrım... O Ege denen herifi hala seviyordu ve sevmeye devam edecekti anlaşılan.

Bu hoşlantının büyümemesi için mümkün olduğunca uzak durmam gerekiyordu ondan.

Eve geldiğimizde hizmetçilerden biri kapıyı açtı. Gülümseyerek içeri girdim. '

''Suna Hanımlar içerideler gelince yanlarına uğramanız gerektiğini söylemişti Ayaz Bey.''

Her ne kadar babamın bizi terk etme sebebi annem olsada nefret edemiyordum ondan. Bu kadar takıntılı ve hastalıklı bir kadın olması insanı çileden çıkarıyordu belli bir zamandan sonra. Bu yüzden pek evde bulunmamayı tercih ediyordum. Abim zaten evlendikten sonra ayrı bir eve çıkacaktı. Bende babamla gerçekleştirmek istediğim hayali tek başıma gerçekleştirecektim. Dünya turuna cıkacaktım.

Salona inen devasa büyüklüklte ve genişlikte olan merdivenlerin başına geldiğimde garip bir manzara dikkatimi çekti.

Kokone kadınlar. Ecrin.  Kolunu koltuğa yaslamış mermerdeki deseni inceleyen Ecrin. Gamze. Ecrin'in üzerine çay dökmek üzere olan bir Gamze.

''Gamze.'' Dememle salondaki bakışların çoğu benden önce Gamze'ye döndü. Ecrin'in bakışları ise  kafasına dökülmek üzere olan çay fincanın altına. Yüzündeki ifadeyi görünce gülmemek içi dilimi ısırdım.

Kendimi biraz daha zorlarsam dilimi koparacağımdan emin olduğum için dilimi ısırmayı bıraktım. Kahkahalarım salonda yankılanırken. Annem kınayıcı bakışlarını bana doğru yönlendirdi.

Ecrin morun farklı tonlarına bürünmüş, fincanı yere düşürmüştü.

Ve bu benim kahkahalarımın farklı boyutlara geçmesini sağlamıştı.
Arkadaşlar yb yükleyemeyeceğim için hikayeyi askıya almaya karar verdim. Vote ve yorum sayılarında gözĺe görülür bir fark var. Onada bi el atın hani...

Bay yürüyen egoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin