Gamze'nin mosmor suratını görünce içimden kahkaha atmak gelsede ben Ayaz gibi yapmayıp kahkahalarımı bastırıyordum.
''Gamze?'' Diye bir kadın cırlayınca Gamze dinlemeden bahçe kapısına ilerledi.
Ya o değilde bu Dünya'da Ayaz kadar odun bir insan var mıydı?
Sevgilisini bütün şu 'cemiyet' kadınlarının önünde rel etmişti.
Şahsen ben Gamze'nin yerinde olsam ağzını yırtar bokla doldurur dikerdim.
Kafamı iki yana salladıktan sonra yüzüme sıçrayan kahveyi temizlemek için banyoya girdim.
Yüzümü temizleyip kuruladıktan sonra elbisenin üzerindeki leke dikkatimi çekti.
BU NE LAN?!
EBENİ BELLEDİM GAMZE!
Banyodan çıkıp büyük salona doğru ilerlerken karşıma Ayaz çıktı. İlk başta somurtan suratı gülümsemem karşısında biraz da olsun gülmeye başlamıştı.
'''Sana tişört vermemi ister misin?"
Dedi işaret parmağıyla elbisenin üzerindeki lekeyi gösterirken.
''Ah... Fena olmaz aslında.''
''Beni takip et.''
Başımla onaylayıp peşinden gittim. Odasının önünde durduğumuzda giriple girmemek arasında kaldım.
Sonunda güven duymama anlam veremediğim sesle aralık olan kapıyı açıp içeriye geçtim.
Madem buradaydım odasını incelemem gerekiyordu.
Duvarlar tamamen graffiti'ydi. Yatağı ve çalışma masası siyahtı. Dolabı ise Fenerbahçe armalıydı.
Gerçekten karışık gözüküyordu burası. Her şey birbirine girmişti.
''Graffiti yaptığını bilmiyordum.'' Dedim o dolabını açarken.
''Bilmediğin bir çok şey gibi.'' Diye mırıldandı. Duymayacağımı düşünerek söylediği bu cümleyi duymuştum.
''Nasıl yani?" Bilmediğim şeyler?" Kollarımı göğsümde birleştirdim.
''Kuantum, Matematik, fizik...'' dudağımı büzerek hak verircesine başımı salladım.
''Her neyse eğer tişörtüme bir şey olursa kafanı kırıp odama asarım.''
Yüzümü buruşturdum.
''Nasıl bir fantezi bu?"
''Daha farklıları da var. Denemek istersen beni ara.'' Dedi göz kırparken. Ben dediğini idrak etmeye çalışırken o çoktan kapıyı kapatıp çıkmıştı. Dediğini anladığımda ise camları kıracak tizlikte bir çığlık attım.
''Ayaz!!!''
Hızla odadan çıktım. Koşarak merdivenlerin başına geldiğimdeyse sert bir gövdeye çarpıp mermer merdivene düştüm. Hala da düşmeye devam ediyordum hemde oturarak.
''Ah... Kalçam!'' Ayaz'ın kahkahları kulağımı doldururken sinirden kıpkırmızı olmuştum.
''Ya sen hiç mi düşmedin? Ne diye gülüyorsun? Şempanze kılıklı domuz suratlı hipopotam.''
Ufo gören masum köylü bakışını atıp yanıma yaklaştı.
Bir basamak üstteki merdivene oturdu. Ve kütüklüğünü konuşturdu.
''Açım ben.''
''Göt ya. Göt herif. Tabii kütük tersinden okununcada kütüktür. Mal insan bi' soroar dimi nasılsın? İyi misin? Ama yook. Bay yürüyen ego ne der? Acıktım. Açlıktan öl be.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bay yürüyen ego
De Todo"Umarım benden uzak durmanın sana karşı olan hislerimi değiştireceğini düşünmüyorsundur." "T-tabiki de düşünmüyorum." "O zaman benden uzak durma seni daha çok düşünmeye başlıyorum." Yanaklarım kızarırken onları saçlarımla gizlemeye çalışıyordum. "Be...