Mezarlığın kasvetli havasını yağmurdan sonraki toprak kokusu bastırıyordu. Elimle toprağı kavradım. Gözyaşlarım toprağın üstünde kaybolurken onu ne kadar özlediğimi düşündüm. Kelimelerle anlatılmayacak birşeydi bu. Ona kimseye değer verdiğim kadar değer vermemiştim. Kimseye kalbimi emanet etmemiştim. Ama o... Ona kalbimi verdim. Ama o beni bu gereksiz Dünyada tek başıma bırakıp gitti. Ve ben... O istedi diye ayakta durdum. Yıkılmamak için bütün gücümü kullandım.
''Bak... Çirkin ördek yavrusu geldi. Seni çok özlemiş.''dediğimde avcumun içinde bulunan toprak parmaklarımın arasından kayıverdi.
''Keşke, keşke sana söz vermeseydim de şu anda yanında olabilseydim.''
Göz yaşlarım ve hıçkırıklarım konuşmamı engelliyor ama ben konuşmak için mücadele veriyorum.
''Neden bu kadar erken gittin? Neden seni sevmeme izin verdin?'' Elimin tersiyle göz yaşlarımı sildim ve devam ettim.
''Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim güçlü kalamadığım için özür dilerim. Ama.. Beni affedersin değil mi yanına gelince? Ha?''
Gözlerimi kapattım ve birkaç saniyee boyunca kapalı tuttum.
Gözkapaklarımı ağır bir şekilde açtım.
Karşımda bir çift mavi göz görmemle duraksadım. Hiç kimsenin gözü bu kadar güzel bir tona sahip olamaz. İçinde boğulacakmışçasına mavi... Okyanus kadar berrak. Tabii o hariç. Altın sarısı saçlar belirince o olduğuna kanaat getirdim.
Ah... Tanrım deliriyorum galiba. Ama sanki gerçek gibi... Dokunsam teninin yumuşaklığını sıcaklığını hissedebilecekmişim gibi.
''Üzülme meleğim. Sen herşeyin üstesinden gelebilirsin. Bir aynaya bak. Sen mükemmelsin. Sen çirkin değilsin. Zaten benim Ecrin'im böyle saçma ve gereksiz şeylerle kendini üzemez. Seni seviyorum.'' Dedi ve görüntüsü kayboldu.
O lanet hastalık yüzünden şu an yanımda değildi.
''Ecrin!'' Birinin adımı kullanmasıyla arkamı döndüm. Ah... Ayaz şimdi hiç sırası değil.
''Tanrım... senin burada ne işin var?'' dedi nefes nefese yanıma gelirken.
Yavaşça kıvrıldığım yerden kalktım. Üstümü hafifçe silkeledim. Gözleri topraklanmış ellerimden mermerden yapılmış mezar taşına kaydı.
EGE TUNÇ
D.T. 1994.02.2.
Ö.T. 2013.0.23.
''B-bu kim?'' Kekelemesine şaşırsamda belli etmeden cevap verdim.
''Nefes...'' Dedim yüzümde buruk bir gülümsemeyle.
Başını öne eğdi ve derin nefesler almaya başladı.
''Beni buradan götürür müsün?'' Başını yerden kaldırdı ve yüzünde daha önce hiç görmediğim samimiyette bir gülümseme gördüm.
''Nereye istersen?''
Elini bana uzattı ve bende nedense hiç tereddüt etmeden tuttum.
Arabaya bindiğimizde burnuma tanıdık karamel kokusu doldu. Bu çocuğun parfümlerine bayılıyorum!.
Anahtarı deliğe sokmadan önce bana döndü.
''Seninle konuşmam gerekiyor.''
''Yarın konuşsak? Şimdi çok yorgunum Ayaz.''
''Peki... Ama annen ve baban seni böyle görse-
''Onların yanına gideceğimi kim söyledi.''
''Peki o zaman nereye gideceksin?''
''Ege'nin evine.'' Tek kaşını kaldırıp bana baktı.
''Eğer kendi evine gitmiyorsan benim evime geleceksin. Ve soracağın sorunun cevabı annem ve abimin bulunduğu eve gitmiyeceğiz. Ve başka soru hakkı tanımıyorum.''
Oflayıp önüme döndüm.
Yol boyunca gökyüzünü izledim. Ayaz her nereye götürecekse beni bir dağ evi olmalı çünkü şehir içinde bu kadar ağaç ve yıldızı bir arada görmeniz imkansız.
Araba tahmin ettiğim üzere bir dağ evinin önünde durdu. Ev ne çok büyüktü ne de çok küçüktü.
Arabadan hantal adımlarla indim. Nedense kendimi şuanda Ege'ye ihanet etmiş gibi hissediyordum.
Kafamdaki düşüncelerden sıyrılıp Ayaz'ın kapıyı açmasını bekledim. Kapıyı açtığında hiçbir yeri incelemeden gördüğüm koltuğa hızlı adımlarla ilerledim. Koltuğa kendimi bırakmamla uykuya dalmam bir oldu.
Ayaz'danDomuz'dan zorla öğrendiğim -Buğra- adresi son bir kez daha kontrol edip navigasyona girdim. Yalnız ters giden bir şey vardı. Bu adres bir mezarlığın adresiydi. Bu domuz beni oyuna mı getirmişti yoksa? Hayır o kadar salak olamaz. Arabayı son süratle mezarlığa sürdüm.
Gamze kıskançlığından ve o tavan yapmış egosundan dolayı Ecrin'in kalbini kırmıştı. Ve nedense benim de içimden bir parçanın kopmasına,sebep olmuştu. Aslına bakarsanız Ecrin güzel bir kız. Her ne kadar gözlerinin rengini çözemesemde... Tamam o küçük kız hakkında bunları söyleyeceğim hiç aklıma gelmezdi. Hem güzel olmasını bir yana bırakın.
O eğlenceli, komik, sevecen ve şirin sonra birde... Zeki olması var.
Mezarlığın önünde durduğumda koşarak içeriye girdim. Gecenin bu vaktinde burada ne yapıyor olabilir? Aptal şey.
"Ecrin!" Beni duyduğunda arkasını döndü.
"Tanrım... Senin burada be işin var?." Dedim nefes,nefese. O toparlanmaya çalışırken benim gözlerim topraklanmış ellerindeydi. Aklıma mezar,taşının üstündeki isme bakmak geldi.
EGE TUNÇ
Kim bu?
"B-bu kim?" Ne diye kekelemiştim ki şimdi?
''Nefes...'' dedi iç çekerek. Yüzündeki buruk gülümsemeye hangi anlamı yükleyeceğimi bilemedim.
Bir anda göğsüm sıkıştı sanki nefes alamıyor gibiydim. Başımı önüme eğdim.
Nefes almaya çalıştım. Ama olmadı.
''Beni buradan götürür müsün?"
Benden habersüz yüzümde bir gülümseme oluştu.
''Nereye istersen?''
Dağ evi Ayaz'dan...Koltukta uyuduğunu fark ettiğimde yukardan battaniye getirdim. Üstüne yavaş ve benden beklenilmeyecek kadar nazik bir şekilde battaniyeyi örttüm.
Ondan Gamze adına özür dilemeliydim.
Uykum olmadığından kitaplıkta bulunan kitaplardan birini aldım.
Alaska'nın PeşindeTam okumaya başlamışken bir mırıldanma tüm konsantremi bozdu. Başımı Ecrin'e çevirdiğimde konuşmaya devam ettiğini fark ettim.
Ne olmuştu bu kıza birden böyle? Gamze'nin yüzünden olamazdı buna adım kadar emindim. Peki ya niçin bu kadar güçsüz düşmüştü. Gözlerindeki kırgınlığı neden daha önce fark edememiştim? Ah... Bu kız dengemi bozuyordu. Onunlayken tıpkı bir çocuğa dönüşüyordum. Küçük bir çocuk gibi didişiyordum onunla. Fakat sonra aklıma gelince deli gibi kahkaha atıyordum. Sesini duyduğumda içim ısınıyor, mutlu oluyordum. Sanırım ondan az da olsa hoşlanıyordum. Ah...Kimi kandırıyorum ondan çok hoşlanıyorum.!
Merhaba... Belki beklediğiniz gibi bir bölüm değildi. Hiç eğlenceli de değildi. Ama kurgudaki bazı şeyleri açıklığa kavuşturmak için böyle bir bölüm yazdım. Ama diğer bölüm çok eğlenceli olacak.
Sınır: 9 vote 6 yorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bay yürüyen ego
De Todo"Umarım benden uzak durmanın sana karşı olan hislerimi değiştireceğini düşünmüyorsundur." "T-tabiki de düşünmüyorum." "O zaman benden uzak durma seni daha çok düşünmeye başlıyorum." Yanaklarım kızarırken onları saçlarımla gizlemeye çalışıyordum. "Be...