9

630 122 19
                                    

Deva,

Ellerimi iyice yıkadıktan sonra boynumu da ferahlatmak için ıslak elimle ensemi ve boynumu sıvazladım. Mesaim bitmişti ve ben o toplantıya gitmek istemiyordum. Ela'nın doğum günü için ablam çok fazla hazırlık yapmıştı ve ben de ona yardım etmiştim. İlk yeğenim olduğu için yeri ayrıydı ve bugün altı yaşına basıyordu. 

"Pislik herif."

Beni burada zorla tutan kişi aklıma düştüğü an dudaklarıma engel olamadım. Anında kaşlarım çatılmıştı. Aynadaki yansımamla göz göze geldiğimiz sırada ellerimi kurutuyordum. Toplantı çoktan başlamış olmalıydı, onu sinirlendirmek istiyordum. Çağrı Bey herkesin ortasında kimseyi azarlamazdı, bu yüzden sonradan azarlanacak olsam bile bu beni pek de endişelendirmiyordu; iyi bir çalışandım. Beni ilgilendiren kısım Teoman aptalının sinirlenecek olmasıydı.

Topuklu ayakkabılarımın tok sesleri yürüdüğüm koridoru inletiyordu. Kucağımdaki dosyayı düzeltip toplantı odasının kapısını çaldığımda yüzümde sinir bozucu bir gülümseme vardı. 

İçeri girdiğimde tüm çalışanların gözü üstüme dönmüştü, sorun değildi, ilgiyi severdim. Önce masa başında duran Çağrı Bey'e baktım. Açık kahverengi gözleri kısılmıştı ve göğsünde bağladığı kollarının pazıları şişmişti. Gözlerim Teoman'ı aramadı bile, çünkü hemen Çağrı Bey'in sağında ayakta duruyordu. 

"Affedersiniz."

"Dakik olmaya önem veriyoruz Deva Hanım, öyle değil mi?" Yerime doğru yürürken yan gözle Çağrı Bey'e baktım. Beni etkilemiyordu ve bu gururunu incitiyor olmalıydı. Omzumu silktim. "Affedersiniz?" Tek kaşım havada 'zaten özür dilemiştim' der gibi bakarak sakince yerime oturdum. Elif alttan bacağımı dürtmüştü ama umurumda değildi. Buradaki herkes ne kadar dikkafalı ve cüretkar olduğumu bilirdi. 

Dişlerini sıktığını gördüm. Aslında bunu ikisi birden yapmıştı. Ha ha. Harika. Sinir bozucu olmak sevmediğim kişilere gösterdiğim bir özelliğimdi. Doğum gününe gitmemi engelleyerek beni yeterince sinir etmişlerdi, şimdi sinir olma sırası onlardaydı.

Teoman,

Toplantı bittiğinde dik bakışlarımı Deva'ya sabitledim. Umursamaz hareketlerle eşyalarını topluyordu. Derdi neydi hiç bilmiyordum ama özellikle yaptığı çok belirgindi. Yoksa onu iş esnasında da görmüştüm. Çalışanlar arasında en sevilenlerden biriydi. 

"Onu uyar ve bir daha böyle bir şey olmamasını iste lütfen." Çağrı'ya baktığımda onun da Deva'ya izlediğini gördüm. "Artık sabrımı zorluyor."

"Madem bu kadar sinirinizi bozuyor, neden hala çalışmasına izin veriyorsunuz?" dedim kestirmeci bir tavırla. Cevap vermediğinde ona baktım. Gözleri kızdaydı.

Anlıyordum ama anlamamak işime gelirdi. Patron çalışanlardan birine bu gözle bakamazdı, gözlerimi devirmemek için kendimi sıktım. Aptal herifin tekiydi.

"Benim gitmem gerek, iyi günler."

Deva çoktan çıkmıştı. Ona söz vermiştim, bu yüzden koşar adım arkasından gittim. Neyse ki merdivenlerde yakalamıştım onu.

"Deva Hanım?"

Yürümeyi kesip omzunun üstünden bana baktığında göz göze geldik. "Evet?" Suratında hiçbir ifade yoktu.

"Arabam otoparkta," dedim dış kapıya yönelmemesini belli ederek.

Kaşlarını çattı. "Ee? Yani?"

taş kabukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin