8: Yara

95 6 0
                                    

 Islak asfaltta dönen tekerleğin çıkardığı sesleri dışarıdaki sis soğuruyordu. Sabahın ilk saatlerini geçeli çok olmuştu ancak bulundukları kasabanın dar ve tozlu sokakları henüz hareketlilik kazanmamıştı.

Buradaki kasabada insanların çoğu iş veya okul binalarının içinde tekdüze hayatlarını sürdürmeye çalışıyorlardı. Evden işe işten eve şeklindeki zincirleme döngülerden oluşan hayatlarında ani gelişen değişimleri ılımlı karşılamayan bir yapıya sahiplerdi çoğu.

Arabaların seyirci olduğu gri duvarlar ruhsuz hayatların simgeleri iken Güneş'in de bulutların arkasına saklanıp kendini bu şehre göstermemesi kabullenilmiş bir gerçekti.

Namjoon asfalttaki beyaz şeritlere odaklanmış aracını kullanıyor, arada bir yanında sessizce oturan Seokjin'e bakıyordu. Ciddi bakışları ve mimiksiz yüzünün altından şu ana kadar fazla bir şey yakalayamamış, onunla ilgili fazla fikir edinememişti fakat içindeki kişiliğin o kadar ruhsuz olmadığını, onun bu dalgın halinden anlayabiliyordu, daha doğrusu tahmin ediyordu. Zira duygularını yansıtabilecek kadar vakit geçirmemişlerdi birlikte.

Eğer farklı şekilde yolları kesişmiş olsaydı yakın arkadaş olabileceklerini düşündü Namjoon. Hoseok'un da doğruladığı gibi yeni insanları yakınına almıyordu, alamıyordu. Hayatının belirli bir düzende ilerlemesini sevse de bir insan olarak bazen yalnızlık hissettiği oluyordu. Gerçi bir 'takipçisi' sayesinde sandığından fazla yalnız olmadığını anlasa da yaşananlardan sonra insanlara ne kadar güvenebileceği tartışılırdı. Buna alışmış olma düşüncesi bile son on beş dakikada bir olduğu gibi yeniden ürpertti Namjoon'u. Bu olaylar daha fazla devam etmemeliydi.

Polis karakoluna ulaştıklarında binanın girişinde dağınık halde bulunan üniformalı insanlar dikkatlerini onlara vermeyip sohbetlerine devam etmiş, ellerinde tuttukları karton bardaktaki kahvelerini yudumlamışlardı. Binanın karşısındaki geniş alanın bir kısmı otoparktan oluşurken diğer kısmı beton araziden oluşuyordu. Namjoon buraya getirilen suçluların oradaki geniş alanda indirilip içeriye götürüldüğünü düşündü. Yeşilliğin pek hakim sürmediği bir çehreye sahipti karakol.

Suça yatkın olan insanların düşünce biçimini yakından incelemek istediği bir zaman dilimi olmuştu Namjoon'un ancak ne kendi vicdanı ne de bilimsel yeterliliği o sıralar pek yeterli durumda değildi. Şuan bile yerdeki betonun kasvetli havası etrafını sinsice sarmış, gaspçıları, tacizcilerin, katillerin ifadeleri kulaklarına dolmuştu.

Birlikte giriş kapısına doğru çıkan merdivenlerde ilerlerken Seokjin Namjoon'un bir adım önüne geçmiş, ona yol gösterme işini üstlenmişti. Namjoon, Seokjin'in çalıştığı yere geldiği gerçeğini kendi içinde tarttığında bir an garip bir duygu sarstı bedenini.

Küçükken hiç babasının işyerini ziyarete gitmemiş, büyüdüğünde ise gitmesini gerektirecek hiçbir nedeni olmamıştı. Baba rolünün kalbinin en derinliklerinde sarsılmasının ardından babasına yakınlaşma gibi bir niyeti kalmamıştı. Acılarıyla örttüğü saf düşüncelerin bile babasına olan güvenini geri getiremezken tanımadığı bir insana mesleğinden dolayı bu kadar çabuk güvenip onun peşinden her sabah adım attığı koridorları geçmesi farklı hissettirmişti. Aynı zamanda ortamdaki fotokopi makinası ve telefon seslerinin bütünleşip insan uğultusuna karışması, çalışanların aynı ortam içerisinde birbirleriyle durmadan iletişim halinde olmaları Namjoon'un tanımadığı bir çalışma düzeniydi.

Seokjin'in bedenini dar koridorlardan ve geniş alanlardan geçerken takip etmeyi bırakmadı. Postürü dik bakışları önde yürüyüşü hem ona hem de etrafına ciddi bir ortam yaratıyor, yanına yaklaşan herkes bu auranın esiri oluyordu. Hislerini içerde saklayan biri mi yoksa onlara sahip olmamayı seçen biri mi tam olarak kavrayamamıştı Namjoon. "İş adabıdır." deyip aklında çıkmaza düşen soruları geçiştiriyordu. Etrafındaki yer yer keskin bakışların hedefi olmak ona nasıl bir duygu verdiğini merak etse de aralarındaki bariyerin büyüklüğü Namjoon'u çekinmeye itiyordu. Kendini, daha birkaç gün önce yeni biriyle tanışmış bir insana göre fazla meraklı ve detaycı hissediyordu.

Aprositos || Namjin (Slow)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin