Jungkook, odama geldiğinden beri durmuyor, eline gelen her türlü eşyayı inceliyordu.
"Sence birlikte olacaklar mı?" elindeki tahta
mankeni hareket ettirirken sorduğu soruyla ona döndüm. "Bilmiyorum eğer Hoseok ilk günden bu kadar temas halinde bulunursa pek sanmıyorum. Yoongi.. bilirsin soğuk biri. Sana bahsetmiştim." başıyla onayladıktan sonra elindekinden de sıkılıp yatağıma bağdaş kurmuştu."Odan bir sürü ilginç şey barındırıyor. Ama düzgün ve dizaynlı. Şaşıyorum." dediğine göz devirdim. Evet, ilgimi çeken çoğu ilginç şeyi odamda barındırıyordum. Ama düzenli bir bireydim sonuçta. Mesela kitaplarım türleri yerine yazıldıkları yıllara göre sıralıydı. Kıyafetlerim ise tüm aynı renkte olanlar sıra sıra katlı veya asılıydı. Duvarlarım, eski film afişleriyle dolu ve çekildikleri yıllarına göre asılıydı.
Takıntılara göre hayata yol çizmek.. zordu.
Jungkook'a göre benim yaşantım yeni bir şeydi. O her insan gibi monoton takılıyor, hayatını öyle sürdürüyordu. Yinede eğlenmeyide bilen biriydi.
Evde genelde tartışmalarımız ona sunduğum fikirler veya takıntılarım üzerine olurdu. Sıktığımın farkındaydım. Bazen onunda hayatını etkiliyordum. Benimle uğraşmak zorunda kalıyor ve huzurunu kaçırıyordum.
Onunla arkadaş ortamına girmeyi pek sevmezdim çünkü tanışma sırasında el sıkışamazdım. Bu da Jungkook'u geriyordu. Ben gerildiğimde o da gerilirdi. Her seferinde durumu toparlamak zorunda bırakıp zora sokuyordum.
Bana nasıl dayandığını hiç bilmiyorum.
Eğer ben, Jungkook yerinde olsaydım, kesinlikle çoktan farklı bir ev arkadaşı bulmuştum.
Üzerime yine pişmanlık çöktü. Geçen günlerde Hoseok geldiğinde, çocuğu yakmıştım. Jungkook ise mahçup duruma düşmüştü. Yine benim yüzümdendi. Yine.
Derin bir nefes aldım.
Elimdeki kalemi döndürüp durmaktan başka hiç bir şey yapmıyordum. Jungkook'u odama fazla sokmadığım için odamda meraklı gözlerini fıldır fıldır tur attırıyordu. Sanki her ayrıntısını ezberlemek istiyormuş gibi.
"Kitap yorumlarken sıkılmıyor musun?"
"Elbette, sıkıldığım oluyor ama sınıfı atlamam için bunu yapmak zorundayım." okulun edebiyat bölümünde okuyordum. Jungkook ise sanat teorisi bölümünde okuyordu. Bu işleri az çok bilmesi gerekirdi ama yinede soruyordu işte.
"Gözlüklerinin camını hiç silmiyorsun." elleri yüzüme yaklaştığında gözlüğümü alıp silmesine izin verdim. "Yakında numaran büyürse bu sebepten büyüyecek." tamamen temiz olduğuna kanaat getirdiğinde, geri taktı ait olduğu yere. "Alıştığım için fark etmiyorum."
"Ben olmasam kör olacaksın kör." kıkırdadı.
Omuz silktim. Okuma dışında gözlüğümü taktığım pek söylenmezdi. Kitap yorumlarımı bilgisayara geçirme kısmını es geçiyorum.
Sırtımı yatak başlığına yasladığımda gözleri üzerimdeydi. 'Ne var?' diyen bakışlarımı ona yönelttiğimde dudaklarını ıslattı.
Yanıma doğru emekledikten sonra kollarımızın temas edeceği kadar yakınlığa oturdu ve benim gibi arkasına yaslandı.
"Geçen gün, seni zorladığım için özür dilerim."
Yutkundum.
Benden özür dilemesine gerek yoktu. Asıl onu zorlayan bendim.
Sesim içime kaçmıştı adeta. Başımla onayladığımda, tebessüm içeren yüz ifadesiyle karşılaştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love In The House // taekook
FanfictionGarip ev arkadaşına sahip olan Jeon Jungkook.