İki saatimizi kütüphanede harcamıştık. Şimdi ise evde karşımda annem ve babam oturuyordu. Babam, Jungkook'tan hiç haz etmez. Annem ise babamın tam tersiydi.
Bu iki gün boyunca yaptıkları tek şey iğneleyici bakışlar saçmak ve huzursuzluk vermekti. İçim sıkılmıştı artık.
İki gün boyunca sakin durmamın, içime atmamın sebebi Jungkook'tu. Eğer büyük bir tartışma olmuş olsaydı, zaten olmayan keyifi daha da kaçacaktı. Ailemin burada olması onu rahatsız ediyordu. Bunun farkındayım.
"Jungkook, benim ikinci güzel evladım. Senden bir ricam olacak." Annem yine başlıyordu. Jungkook, annemin ricasını dinlemek adına ona doğru döndü.
"Biz gittiğimizde, Taehyung'un kontrollerini aksatmadığına emin olur musun? Hatta gerekirse sen götür." Gözlerimi kocaman açmış, anneme baktığımda, işte şimdi gerçekten saçmaladığını fark etmiştim. Komşuya küçük çocuk emanet eder gibi beni Jungkook'a emanet ediyordu, şaka gibiydi.
"Çocuk muamelesi yapmayı kes artık."
"Taehyung(!)"
Babamın, kalın sesi kulağıma iliştiğinde derin bir nefes aldım. "Küçük bir çocuktan farkın olduğunu mu sanıyorsun?"
"Tanrı aşkına.. şu iki günde verdiğiniz huzursuzluk yetmiyor mu?" sesimin yükselmemesi için çabalıyordum. Son damlalara geldiğimin farkındaydım. Hissediyordum.
"Senin bize yıllardır çektirdiğin yetmiyor mu?"
Annem, babamı susturmak için geç kalmıştı.
"Saçma sapan takıntıların yetmiyormuş gibi birde eşcinsel olduğun ortaya çıkıyor! Daha bizi nasıl şaşırtacaksın bilemiyorum artık. Süpriz yumurta gibisin."
Kelimeleri ağzından, taramalı tüfekten çıkan kurşun gibi saçmıştı etrafa. Ellerimin titrediğini hissediyordum. Annem bir ellerime bir bana bakıyordu. İçimde bastırdığım öfke, kendini hissettirmeye başlamıştı. Göğüsümün ne ara bu kadar hızlı kalkıp indiğini fark etmiyordum bile. Her davranışımı, yanlış bir şey olarak görmüştü bu zamana kadar. Hâla daha öyle görmeye, burnunun dikine gitmeye devam ediyordu.
Üniversite hayatıma kadar, hep kendimi diğer çocuklardan neden farklıyım diye sorgulamıştım. Kendimi kabullenemiyor, kendimi sevemiyordum. Babam, üzerimde öyle bir baskı kuruyordu ki kendimi, kimsenin beni sevmeyeceğine inandırmıştım bile. O zamanlarda beni bu bok gibi hissettiren durumdan, mahallemizde oturan, yan komşumuz Seokjin kurtarmıştı. Kendimi sevmeyi öğretmiş ve özgüvenli birey olamamı sağlamıştı. Çoğu aile kavgalarımızda her zaman onun yanına giderdim. Beni bir şekilde sakinleştirmeyi bilirdi.
Şimdi ise Seokjin yerine Jungkook vardı. Ama onun karışmasına izin vermedim. Ondan önce atıldım söze.
"Kendim isteyerek bu problemlere sahip olduğumu ima edip durmandan sıkıldım artık! Madem bu kadar istemiyordun beni, yetimhaneye verseydin!"
"Annen izin vermedi."
O an ağzım açık kalmıştı.
Hepimiz şok olmuş bir şekilde, ifadesiz olan surata bakıyorduk. Annem yetti diyerek babamıda alıp evden çıkmıştı. Bense arkalarından bir daha onları görmek istemediğimi avazım çıktığı kadar bağırmıştım.
Göz pınarlarım ne zaman dolup taşmıştı fark edemedim bile. Jungkook ise bana, alt dudağını dişleyerek bakıyordu. Ne yapacağını bilemiyordu sanki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love In The House // taekook
FanfictionGarip ev arkadaşına sahip olan Jeon Jungkook.